Türk medyasında Fatih Portakal olayı

A -
A +
  Fox TV ana haber sunucusu Fatih Portakal televizyonculuk kariyerine veda etti. Biliyorsunuz benim uzmanlık alanlarımdan biri medya tarihi. Uzun zamandır medya konusunda yazmıyordum. Bu Portakal vesilesiyle bir medya analizi yapalım bugün... Fatih Portakal şüphesiz bir medya fenomeni. Toplumun neredeyse tamamı tarafından tanınan bir TV celebritişi. Peki bundan 5-6 sene önce böyle miydi? Hemen kendimden örnek vereyim. 2014 senesinin Ocak ayında tam 17-25 Aralık sürecinde FOX TV’den davet aldım. Karşımda da 17-25 darbesini savunan Hayko Bağdat olacaktı. Sunucu kim dedim, Fatih Portakal olacak dediler. Size yemin ederim, ben o ana kadar Fatih Portakal diye bir ismi duymamıştım. No name bir insandı. Ben de 2014 Ocak ayında henüz 1,5 senelik bir köşe yazarıydım. Ama medyada ismimi herkes duymuştu.  Hemen benden kıdemli yazar ve televizyoncu arkadaşlarımı aradım, bu Portakal nasıl bir insandır, nasıl sunucudur diye. Çoğunluğu hiç tanımıyordu. Bilen iki kişiden biri “Mehmet Ali Birand’ın polis-adliye muhabiri” dedi. Öbürü, “Ben 32. Gün’e gittiğimde bizi kapıda karşılar, stüdyoya götürür, oradan tanıyorum” dedi. Yani 2014’te Fatih Portakal -bırakın Türk milleti nezdinde tanınmayı- Türk medyasında bile çok çok az bilinen düşük profilli bir adamdı. Ayrıca muhalif bir tavrı da yoktu... Elbette o yayında hep Hayko Bağdat’ın tarafını tuttu ama yine düşük profilliydi. Oysa o zaman da Fox TV Ana Haber’i sunuyordu, ama kimsenin dikkatini çekemiyordu. Diğer haber bültenleri arasında kaynayıp giyiyordu. Peki medyaya yeni mi girmişti? Hayır, 1990’dan beri Türk medyasının mensubuydu Portakal. O anda 24 senelik medya hayatı vardı. Şu an 30 sene oldu ve 53 yaşında medyadan ayrıldı... Fatih Portakal’ın geniş kitlelerce tanınması özellikle 2016-17 sezonundan sonra oldu. Peki bir medya uzmanı olarak bu durumu normal buluyor muyum? Elbette baştan sona anormal buluyorum. Gelin bu anormaliteyi teşhis edelim...  Gazetecilik ya da televizyonculuk tıpkı futbolculuk gibidir. Yani eğer star elektriğiniz varsa, yıldız enerjiniz varsa bu direkt belli olur. Starlar sahaya çıktığı andan itibaren star olduklarını gösterirler. Hemen ilk yazılarından ekrana ilk çıkışından itibaren yıldız medya adamı kendini belli eder. Matbuat ve TV dünyasında konuşulmaya başlanır...  Türk medya tarihinde her cepheden böyle star isimleri sayarım ama şimdi konumuz bu değil. Yani 18 yaşından 33 yaşına kadar düşük profilli bir sağ bek olup, 33’ten sonra Messi ya da Ronaldo gibi olan bir futbolcu örneği tarihte yoktur. Aslında medya gibi siyaset de böyledir. Recep Tayyip Erdoğan her zaman daha gençlik kolu başkanıyken bile bir politik süperstardı. Bu iş sonradan olmaz, olursa bile kesinlikle kısa sürer. O noktada muhakkak bir illüzyon ya da anormal bir durum vardır. Maradona her zaman Maradona’dır... Peki nasıl oldu da neredeyse 50 yaşına kadar hiç kimsenin tanımadığı düşük profil bir isim olan Fatih Portakal son 4 senede hakikaten açık ara farkla şampiyon ve star oldu?  Buna yine futboldan örnek verelim... Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, bir de Başakşehir aynı anda lige katılmazsa o sene hayatında şampiyonluk görmemiş bir Anadolu kulübü şampiyonluk yaşar, o senin star takımı olur. Sonuçta şampiyon şampiyondur ama o takım tam rekabet ortamında yıldız takım olamamıştır. Yani ortada hileli bir durum vardır. Fatih Portakal hadisesi tam olarak budur.  Bütün medya kurumlarının teker teker yamulduğu ve yalpaladığı bir ortamda Fox TV o boşluğu doldurdu ve yukarıda verdiğim örnek misali Anadolu takımı gibi şampiyon oldu. Mesela Mehmet Ali Birand mesleki kariyerinin ilk başından ölene kadar her zaman her yaptığı işle büyük bir stardı. Fikirlerini beğenin beğenmeyin yıldız isimdi. Ufuk Güldemir de öyleydi. Benim bu köşede çok kavga ettiğim Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu da medya sahnesine girdikleri andan itibaren çok etkili ve star iki medya adamıydı. Şimdi elbette onlar da kenara çekildiler.  Yaptıkları işlerden nefret de etsem geçmişteki star kimliklerini inkâr etmem. Mesela şu an Medyascope ya da T24’ün başında bu dört isimden biri olsaydı şu anki etkilerinin 10 katına çıkartırlardı. Elbette Portakal da son 4 senede özellikle ustası rahmetli Birand’ın üslubunu da iyi taklit ederek ve üstüne de Birand’da hiç olmayan yüksek doz Kemalist laik popülizmi ekleyerek gerçek bir TV fenomeni oldu... Bir arkadaşım bana şakayla karışık, “Biraz da Portakal sayende bu kadar popüler oldu. Adamın tüm rakiplerini dağıttın, hiçbiri senden çekinerek muhalefet edemediler, bilakis korkudan pısıp hükûmet  tarafına geçtiler. Meydan Portakal’a kaldı” dedi. Valla başta bu şakaya güldüm ama övgü mü sövgü mü belli olmayan bu tespit kafamı meşgul etmedi dersem yalan söylemiş olurum. Şüphesiz bir başka yazımda bu konuda benim de bir öz eleştiri yapmam lazım. Sonuçta Portakal ve Fox TV rakipsiz şekilde bu şampiyonluğu elde etti... Yani siyaset tarihinden örnek verirsek 1983 seçimlerine sadece Turgut Sunalp ve Necdet Calp girseydi ikisinden biri Başbakan olacaktı. O konjonktürde şimdi kimsenin tanımadığı bu iki düşük profil isimden biri star gibi görünecekti ama bunun sebebi hileli rekabet şartları olacaktı. Ruhunda gerçek starlık olan Rahmetli Özal’ın bile Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş siyaset sahnesine dönünce yalpaladığı ve sonra da tam rekabet ortamının olduğu 1991’de partisinin kaybettiği açıktır...  Portakal gibi Birand’ın talebesi olan Cüneyt Özdemir’le de çok kavga ettim ama star elektriği bakımından Özdemir de bence Portakal’dan üstündür.  Elbette Cüneyt Özdemir asla Birand’ın çapında bir isim değildir ama Portakal’dan ileridedir. Diğer yanda Özdemir, hiçbir zaman net siyasi tavır alamayıp konjonktüre göre sürekli bir öyle bir böyle oynadığı için özellikle muhalefet tabanı Özdemir’i güvenilmez buluyor. Geçenlerde Kübra Par’a çıkmış, “Beni her iki taraf da dövüyor” illüzyonu oluşturmak istiyor ama bu doğru değil. Muhalefet tabanının Cüneyt Özdemir’den nefret ettiği elbette bir realite ama bizim taraftan kimse Cüneyt Özdemir’den şikâyetçi değil. Hatta bu hâliyle bizim işimize daha çok yaradığı düşünülüyor. Zaten Cüneyt Özdemir’in çalıştığı CNN Türk iktidara çok yakın bir yayın organı. Kimseyi kandırmaya gerek yok. Dürüst olmak lazım...  Biz yeniden Fatih Portakal olayını analiz etmeye geri dönelim... Portakal’ın 50 yaşından sonra aniden meşhur olması noktasında ilginç bir teşhisi de daha önce Nagehan Alçı Habertürk’te yazmıştı. Şöyle demişti Alçı: "Evet Fox TV ve Fatih Portakal Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin muhalifi hatta düşmanı ama mevcut Yeşil Kemalist rejimin muhalifi değiller. Rejimin sadece Yeşil kısmına, yani dindarların birinci sınıf insan hâline gelmesine ve devlette önemli pozisyonlarda bulunmasına muhalifler. Öbür konularda rejimin temel politikalarının hepsini benimsiyorlar. 4 sene öncesine kadar toplumun yüzde 99’unun tanımadığı bir televizyon muhabiri olan Fatih Portakal’ın 50 yaşından sonra bir TV fenomeni hâline gelmesini sağlayan da yine bu iktidar. Rejim blokunun medya politikaları böyle olmasaydı Fatih Portakal diye bir TV karakteri olmazdı...” Hükûmete yakın bir isim olmasına rağmen Nagehan Alçı da bu noktada iktidar ya da rejim bloku diye adlandırdığı mekanizmayı tenkit ediyor. Ben Nagehan’ın bu analizini fazla abartılı buluyorum ama Portakal’ın, 50 yaşına kadar medyada varlık gösteremeyip bir anda parlamasının normal olmadığı da kesin! Portakal bu şekilde zirvede bırakarak kendi açısından da mantıklı yaptı diye düşünüyorum. Elbette, “Fatih Portakal Cumhurbaşkanı adayı olacak” gibi açıklamaları da ciddiye almıyor ve gülüyorum. Portakal herhâlde ruh sağlığını kaybetmemiştir. Böyle bir şey denerse tıpkı şimdilerde yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen Levent Gültekin gibi gülünç duruma düşer ve hüsrana uğrar...  Portakal’a tarımsal köy hayatında başarılar dilerim. Medya tarihinden sonra tarım ve hayvancılık tarihine de geçeceğine inanıyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.