Gazetecilik mi hakikati aramak mı?

A -
A +
6 Ocak’ta Kremlin yanlısı görüşleriyle tanınan Aleksandr Dugin Facebook hesabından gazetecilik ve hakikati aramakla alakalı bir paylaşımda bulundu. Şöyle dedi Dugin: “Haberler tanım gereği doğru veya yanlış olamaz. Hakikat uzun, derin ve farklı felsefi arama gerektirir. Hakikate yakın şeyleri Platon ya da Hegel’in görüşlerinde bulmayı umabiliriz. Ama gazeteden aynısını beklemek anlamsız. Gazeteler ya da sosyal medya enforme etmek ve ikna için varlar, hakikat için değil. Kanaatleri etkilemeye ya da fikir üretmeye çalışıyorlar. 'Yalan haber' sorunu ta başından yanlış bir şekilde formüle edilmiş. Yalan haberin kendisi (diğer bir deyişle 'komplo teorisi') manipülasyonu ve siyasi propagandayı açığa çıkarır. Eğer inanırsanız haberler doğrudur. İnanmazsanız değildir..." 
Dugin çok değişik bir bakış açısı ortaya koydu. Günümüzde sosyal medya ve gazeteler arasındaki sorunu bundan daha iyi anlatan bir değerlendirme olamazdı. Hepimiz neyin peşindeyiz? Hakikatin mi gazeteciliğin mi? Gazetecilik günümüzde desteklediğiniz ideolojinin iknası için var. Tüm televizyonlar aslında böyle. Hakikat başka bir şey.
Dugin’in paylaşımı üzerine 13 Ocak’ta https://euvsdisinfo.eu sitesinde Dugin and Discourse of Deception "Dugin ve Kandırma Söylemi" başlıklı bir yazı yayımlandı. Bu sitedeki yazıya göre Dugin birbiriyle bağlantılı üç argüman öne sürüyor. 1) Hakikati aramak ve haber yapmak farklı şeylerdir. 2) Bu sebeple gazetecilik hakikati ortaya çıkarmaya bir katkı sunmuyor. 3) Gazeteciliğin ikna etme dışında bir anlamı yok. 
https://euvsdisinfo.eu sitesindeki yazıda Dugin’e şöyle bir eleştiri var: "Platon ve Hegel’de saf fikirler vardı ve hakikate erişmek herkesin harcı değildi. Hakikat dışarıda bir yerdeydi ve çok özel insanlar o hakikatlere ulaşabilirdi. Oysa 'Aydınlanma’yla birlikte hakikat tanımının ayağı daha yere basar oldu. Modern bilimler de eski çağların hakikat tanımlamasını tamamen reddetmiyor."
Dugin’in yanıldığı noktalar çok. Gazetecilik bal gibi hakikatin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Mesela Guardian gazetesinden Carole Cadwalladr Facebook’un Cambridge Analytica skandalını ortaya çıkardı. Ukrayna üzerinde düşürülen MH17 uçağının aslında Rusya’nın işi olduğunu Hollanda merkezli bir araştırma grubu buldu. Watergate skandalını ifşa eden de Bob Woodward ve Carl Bernstein’dı. (opens in a new tab)
Ama dünyanın her yerinde bazı gazeteciler var ki, dertleri hakikatle değil ikna ile. Dugin burada haklı. Yanlış bilgi, algı ve yalanlar çok çabuk yayılıyor ve bunda bazen gazetecilerin de rolü büyük. Kontrol etmeden, her bilgiyi doğru kabul ederek yapılan haberler çok can acıtıcı olabiliyor. Örneğin Amerika’da şöyle haberler çok var: Katil denilen adamın katil olmadığı 20 yıl sonra ortaya çıktı!.. 
Gazeteler kaza, hırsızlık, cinayet gibi olaylarda da hakikati ortaya koyuyor. Tek dert ikna ya da etkileme ise o zaman başka unsurlar devreye giriyor. 
Dugin de Rusya’yı asla sorgulamayan ve tek amacı ona hizmet olan biri. Çünkü Rusya’da gerçek bir muhalifseniz ya ölürsünüz ya da zehirlenirsiniz. Çok şanslıysanız cezaevinde yatarsınız. Dördüncü bir şık yok!.. 
Ha, Batı’da da çok yalan haber yapılıyor ve aynı zamanda ikna için gazeteler kullanılıyor. Mesela 2003 Irak işgalinde kitle imha silahları yalanına medya ortak oldu. Bush yönetimi o yalanı sadece kabinesi ya da Tony Blair’le yaymadı. Medyadan çok destek gördü. Hatta New York Times kitle imha silahı yalanı için “su götürmez gerçek” diye yazdı... 
Dugin’in eleştirilecek çok yanı var ama Batı’nın da. Tek fark Batı yaptıklarıyla yüzleşiyor. Biz de yüzleşsek iyi olacak. 
Temel soru hâlâ ortada duruyor: Gazetecilik mi, hakikatin peşinden gitmek ve onu ortaya çıkarmak mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.