Kişisel hırslar Cumhuriyet'i

A -
A +
"AYM'yi etkileme çabası"
Başlık, Cumhuriyet gazetesinin 23 Şubat 2016 tarihli sürmanşetinden.
Bugün gazetesi Cumhuriyet'in casusluk suçlamasıyla tutuklu Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün dubleks koğuşta kaldığını yazdı. Cumhuriyet de haberi, karar aşamasındaki Anayasa Mahkemesi'ni etkileme hamlesi olarak değerlendirdi.
Oysa aynı Cumhuriyet, algı operasyonunun dibine vurdu.
Türk basını; darbecilerle şakşakçılık yapan, patronu adına iş takipçiliğinde bulunan, mesleğini şahsi çıkarı uğruna kullanan, lehine karar vermedikleri gerekçesiyle belediye sınırlarını değiştirten, teşvik vermeyen başbakandan röportaj bahanesiyle randevu alıp ana avrat düz gideceğini söyleyen yayın yönetmenleri gördü de böylesine ilk defa şahit oldu.
Dündar, MİT tırları üzerinden hükümete vurmak için kullandığı gazetesini, bu sefer "içeriden çıkmanın" aracı yaptı.
Açtım saydım. İkilinin cezaevine konuldukları 27 Kasım'dan, evlerine ulaştıkları 27 Şubat tarihine kadar 93 gün geçti. Bu süre zarfında Cumhuriyet'in kapak sayfasında Dündar ve Gül ile ilgili tam 301 haber yayınlandı. Bunlardan 40'ı manşet ve sürmanşetti. Yani gazete, ortalama iki günde bir Can'ı büyük puntolarla gündeme taşımaya çalıştı. Kapak sayfası, üç ay içinde sadece ve sadece 2 gün 'Can'sız çıktı.
Kişisel hırslar Cumhuriyet'i
 
Dündar, tecrit edildiğini söylediği Silivri'den Batı gazetelerine çarşaf çarşaf mektuplar gönderdi.
AB liderlerine, Başbakan Davutoğlu'na "tavır koyun" çağrısında bulundu.
İngiliz The Guardian'a yazdı. Winston Churchill’e atıfta bulunup "Beni hapse attırdı" diyerek Erdoğan'ı şikâyet etti.
Fransız Le Monde'a yazdı, "Charlie Hebdo'nun tıpkıbasımını yayınladım. Erdoğan kindar, bunu unutmadı" dedi.
İngiliz BBC'ye selam çakıp "Devletin çıkarları beni ilgilendirmez" diye yardım diledi.
Mülteci krizini görüşmek için Ankara'ya gelen Almanya Şansölyesi Angela Merkel'e, Almanca "Gazeteciler hapiste bilmiyor musun?" diye seslendi. İstediği cevabı alamayınca ertesi gün, Merkel'i riyakâr ilan etti.
Arkadaşları da Can'ın Silivri belgeseline efekt kattı. Hapiste ağrıyan dişini, Erdem ile oynadıkları topu, annesinin sigaraya başladığını yazdılar, muhtemelen artık dekor olarak kullandığı daktilosunu kapıp Silivri kapısında poz verdiler. Uçurtma uçurdular, cezaevi önünde yazı işleri toplantısı yaptılar. Oğluna yazı yazdırdılar, eşini ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarına gönderdiler.
ABD Büyükelçisi, AB Türkiye Raportörü, AP, İnsan Hakları İzleme Örgütü, İngiliz Avam Kamarası, Alman Yazarlar Birliği, Uluslararası Af Örgütü... Fransız'ı, Yunan'ı, Amerikalısı, Alman'ı… Her tarafı ağaya kaldırdılar. Türkiye ve Erdoğan'a vurmak için fırsat kollayanları arkalarına aldılar.
Ve "Gül gibi" bir tahliye edildiler. "AYM'yi etkileme çabası"nı kendileri gösterdiler.
Bir hatırlatma: Bu tür bir manşet operasyonunu en son Zaman gazetesi Özel Yetkili Mahkemeler ve dershaneler için çekmiş ama başarılı olamamıştı.
 
Kişisel hırslar Cumhuriyet'i
Gürüz ve Başol
 
Başarılı röportajlarıyla dikkat çeken Haber Türk’ten Kübra Par, geçen hafta mikrofonu eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’e tutmuş. Çok sağlam sorular yöneltmiş. Öğrencilik dönemi Gürüz'ün zulüm yıllarına denk gelen bizim neslin çok merak ettiği o soruyu sormuş: "Pişman mısınız? Vicdan azabı çekiyor musunuz?"
Demiş ki Gürüz, "Türban meselesi, insan haklarından ziyade, rejimi hedefleyen bir olaydı. Yasağı AYM koydu, ben de uyguladım. Pişman değilim. Bugün olsa yine aynılarını yapardım."
Gürüz'ün cevabı aklıma 27 Mayıs’ta Adnan Menderes ve iki bakanını idama mahkûm eden hakim Salim Başol’u getirdi. Son röportajı 3 Ocak 1990 tarihli Türkiye gazetesinde çıkmıştı Başol’un. "Yanlış yaptığınızı düşündünüz mü?" sorumuza "Hiç pişmanlık duymadım" diye karşılık vermişti. Başol unutulup gitti. Gelecek nesiller de Gürüz'ü hatırlamayacak. Ama nasıl 27 Mayıs'ın yarası milletin sinesinde taze ise 28 Şubat da öyle kalacak.
 
Kişisel hırslar Cumhuriyet'i
3 fotoğraf
 
Biz gazeteciler, haberlerimizle bugünleri anlatırken tarihe de not düşeriz. Bu yüzden kırılma noktalarını çoğu zaman insanlar bir gazetecinin fotoğraf karesiyle bilir. Türkiye'nin kangreni hâline gelmiş PKK meselesinde yakın dönemde gazeteciler çok önemli fotoğraflar çekti. Habur krizi, Paris’te öldürülen teröristler için Diyarbakır’da düzenlenen cenaze töreni, Kandil’de basın toplantısı, Öcalan ile İmralı’da yıllar sonra çekilen ilk fotoğraf karesi, (güya) silahlara veda çağrısının yapıldığı 21 Mart mitingi, Dolmabahçe mutabakatı, Diyarbakır'da kışladaki Türk bayrağının indirilmesi... Ancak, bunların dışındaki devletin müsamaha sınırını zorlayan üç hainlik fotoğrafı, halkın bağrına hançer gibi saplandı.
Üçü de milletvekilleri eliyle yapıldı. Üçü de manşet oldu, çok konuşuldu. Sonuncusu geçen hafta çekildi.
2012: DTP Eş Başkanı Gültan Kışanak, yolunu kesen PKK'lıyı öptü. Üstelik, teröristler çok sayıda askeri şehit etmişti.
2015: Teröristler Tunceli'de güpegündüz polisle çatıştı. 1 şehit verildi. Gazetecilerin an be an verdiği çatışmada yaralanan teröriste ilk koşan HDP'li Alican Önlü oldu...
2016: PKK'lı canlı bomba Ankara'da kendini patlatarak 29 kişiyi şehit etti. Daha önce PKK'lının tabutunu omuzlayan HDP'li Tuğba Hezer, hainin "taziye evi"ne gitti.
Hepsi hakkında da soruşturma başlatıldı, fezlekeler hazırlandı. Bundan öteye de gidilmedi. Biz de gazeteciler olarak tarihe not düştük. Hepsi o kadar...
 
 
Davası var mı var!
 
16 yıl sonra defter açıldı. Darbecilerle hesaplaşılacaktı. Dönemin paşaları gözaltına alındı. 103 kişi hakkında dava açıldı. Meclis'te komisyonlar kuruldu. Patronlar dinlendi. Medya ayağına uzanılacaktı. 3 ay sonra tutuklu sanık kalmadı. Üç yıl geçti. 81. duruşması iki hafta önce yapıldı. 28 Şubat davasında bir arpa boyu yol alınmadı.
 
Kişisel hırslar Cumhuriyet'i
Geldim, gördüm, gittim
 
-Aynı televizyon kanalında, aynı yapımcı tarafından hazırlanmış, aynı tarz iki program.
-Gereksiz.
-Aynı tiplemeler, benzer espriler...
-Gereksiz.
Vatandaş da öyle düşünmüş olacak ki “Geldim Gördüm Güldüm Show”u kanal 5. bölümde kaldırdı. İsabet oldu.
***

* Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, seçim öncesi cilalayıp parlattığı HDP ile kanlı bıçaklı oldu. Demirtaş'a rest çeken Hakan, iğneleyerek "Kaypağım, korkağım" dedi. Ergenekon davaları tersine döndükten sonra Yıldıray Oğur öz eleştiri yaparken "kullanılmış aptal" tabirini ortaya atmış, deyim bir hayli moda olmuştu. Aklıma geldi.

Fetullah Gülen’in sohbet sitesinin adı herkul.org. Geçenlerde siteye erişim engellendi. Merak etmişimdir neden İslami bir isim değil de Herkül? Yeni Şafak’tan Recep Yeter kaynağından aktardı. Meğer Herkül, eski bir Yunan tanrısının ismiymiş, Yunanlılar onu “Kader yazan” olarak görüyormuş. Görüyorsunuz, hiçbir şey tesadüf değil!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.