El insaf be birader!

A -
A +

CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin grup toplantısında "Gazze'de 33 bin çocuk genç kadın ölüyor kimse kılını kıpırdatmıyorsa orada bize düşen üçüncü genel başkanımız Karaoğlan Bülent Ecevit’in rahmetli Yaser Arafat ile kurduğu ilişki ve Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının davası olan Filistin davasına sahip çıkmaktır" diye konuştu. Aynı Özel, ekim ayında "Hamas bir terör örgütüdür" açıklamasını yapmıştı.

 

Altı ayda ne değişti? Çok şey! CHP yerel seçimde 'koku'yu aldı. Unuttuğu Filistin davasının ticaret meselesi üzerinden nasıl 'oy'a tahvil edilebileceğini gördü.

 

Eski AK Partili 'Karar'cılar, "yeşil komünistler", "kızıl komünistler", oğul Erbakancılar, ölçüsüz propaganda ile CHP'ye alan açtı. Onlar da ilerliyor.

 

 

Arafat, Ecevit'i nasıl kaçırmak istedi?

Gelelim Ecevit meselesine...

 

Filistin, Türkiye'de bir vakitler 'sol'un mahallesiydi. Marksistler Filistin kamplarında askerî eğitim alıyordu. Şimdilerde DEM'de milletvekilliği yapan Cengiz Çandar onlardan biriydi. O günlerin yıllarca ekmeğini yedi.

 

Gazeteci Mehmet Çetingüleç'in Bülent Ecevit'i anlattığı hatırlarında okumuştum.

 

1979'da dört Filistinli militan, Mısır'da hapiste olduklarını söyledikleri arkadaşlarını çıkarmak için Ankara'daki Mısır Büyükelçiliğini basıyor. Olayda üç kişi ölüyor. Ecevit devreye giriyor, Arafat aranıyor. Militanlar arkadaşlarıyla görüştürülüyor. İş çözülüyor.

 

Çetingüleç anlatıyor: "Ecevit ve Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yaser Arafat arasında Mısır Büyükelçiliği baskınında kurulan dostluk ilişkisi, daha sonra dayanışmaya dönüştü. Olaydan yaklaşık bir yıl sonra 12 Eylül 1980'de Türkiye'de darbe oldu. Ecevit önce cezaevine girdi, ardından evinde göz hapsinde tutulmaya başladı. O dönemde Arafat, Ecevit'i Türkiye'den kaçırmak için gazeteci Cengiz Çandar aracılığıyla haber gönderdi..."

 

Peki sonra ne oldu? Çandar, Star gazetesindeki köşesinde yıllar sonra kendisi anlattı:

 

Ecevit'e 'Emrinizdeyiz' dedim. Sözlü bir karşılık vermedi.

 

Ecevit, Mehmet Çetingüleç'e "Ben Türkiye'den kaçmayı hiçbir zaman düşünmedim" demiş.

 

 

Elinizi vicdanınıza koyun!

Bu arada Bülent Bey, 2002'de grup konuşmasında İsrail'i soykırım yapmakla suçluyor. İsrail tepki gösteriyor, Yahudi lobisi ayağa kalkıyor. Dışişleri Bakanlığı 'Aman efendim çok kızdırdık yumuşatın' önerisinde bulunuyor. Ecevit, akabinde Türk-Musevi ilişkilerinden bahsedip sözlerinin maksadı aşan yorumlara yol açtığını söylüyor. Geri adım atıyor yani. Böylece 'kriz' dindiriliyor.

 

Özgür Özel'in bahsettiği Ecevit-Arafat ilişkisinin özü bu. Ankara FKÖ'ye temsilcilik açmak dışında başka kayda değer şeyler var mıydı? Olsa Mehmet Çetingüleç yazardı.

 

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Filistin davası için Erdoğan'ın yaptıkları nere, Ecevit ve diğerlerinin yaptıkları nere?

 

Mukayesesi bile zül!

 

 

Han-ı yağma!

Medyada klasik bir yerel seçim sonrası tartışması yaşanıyor. Belediye binalarında eski dönem borçları afişe ediliyor. Göreve gelenler enkaz devraldık atarı yapıyor. Şov bir süre sonra bitiyor. Eski düzene geri dönülüyor. Kimse de taraftarına toz kondurmuyor.

 

Hatırlayın Ekrem İmamoğlu 2019 mahallî seçiminden sonra belediye araçlarını Yenikapı miting alanında toplayarak 'güya' israf sergisi açmıştı.

 

Sonra ne oldu biliyor musunuz? O araçların katbekat fazlasını kendisi aldı. O yıl "İBB'nin borcu 23 milyar 946 milyon lira" açıklamasını yaptı.

 

Bugün belediyenin borcu yenilerle birlikte 190 milyarı aşmış durumda. CHP Sözcüsü "Devralınan belediyelerin borç yükü 100 milyar lira" dedi. Hepsini toplayın, İBB'nin borcunun yarısı anca ediyor.

 

İBB'yi AK Parti kazansaydı, hiç şüpheniz olmasın en büyük borç serzenişi megakentten gelecekti.

 

AK Partili belediyelerin borçlarını hafife alacak değilim. Ama camdan evi olanın başkasının evine taş atmaması gerekir.

 

Türkiye'nin en büyük problemi israf. Koltuğa oturanın makamları, kamu kaynaklarını akrabaya, eşe dosta, partiliye peşkeş çekmesi. Maalesef bu konuda partiler, birbiriyle yarışıyor.

 

 

Goebbels taktiği

CHP'nin iletişim danışmanı Necati Özkan, Sancaktepe Belediyesinin başkanlık katında jakuzi gördüğünü söyledi. Sözleri çok konuşulunca Sözcü yazarı İsmail Saymaz belediyeye gitti. Kameralar eşliğinde çekim yapıldı. Meğer jakuzi dedikleri duşa kabinmiş. Fakat CHP medyası utanmak, pardon demek yerine üste çıkmaya çalıştı. Ne demiş Hitler'in propaganda bakanı Goebbels: "Yalan ne kadar büyük olursa inananlar o kadar çok olur!" Sallayın, nasıl olsa inanan var!

 

 

Kendisine gelince özel hayat!

Uğur Dündar ve dostu Metin Akpınar'ın aynı kadından gayrimeşru çocuğu varmış. Dündar, mahkemeye koşmuş. "Bana itibar suikastı yapılıyor. Ahlak dışı yorumlar yazılıyor. Özel hayatımın korunması için yayın yasağı istiyorum" demiş. Mahkeme de kabul etmiş. Kendisinin milletin özel hayatlarını nasıl delik deşik edip ölüme sürüklediğini çok iyi biliriz. Dileriz ki yaşattığını yaşamasın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Murat23 Nisan 2024 09:50

Amin daha beterini yaşasın