Biraz eleştiri: Medya nasıl kaybettirdi?

A -
A +

Bir haftadır "Mahallî seçimde AK Parti neden kaybetti?" değerlendirmeleri yapılıyor.

 

Herkesin bir gerekçesi var. Kimi 'pahalılık yaktı' diyor, kimi emeklilerin küstürüldüğünü söylüyor.

 

Kimine göre sebep şımarıklık, kimine göre kötü aday tercihi...

 

Elbette sebep, tek değil. Kimse dillendirmiyor ama iktidar medyası da kaybettirenler arasındaydı.

 

Eskiden Mine Kırıkkanat, Bekir Coşkun, Emin Çölaşan gibi kimi müzmin CHP'li kalemler, "Bidon kafalı", "Göbeğini kaşıyan adam" gibi çirkin ifadelerle tercihinden dolayı halkı aşağılardı. Ve onların oluşturduğu kutuplaştırıcı dil, AK Parti'ye puan olarak yansırdı. Erdoğan, seçimleri manşetlerle savaşa savaşa kazanırdı. Millet de inadına sahip çıkardı. Günün sonunda roller değişti. İktidar çevresinde kimi yazarlar, seviyesiz zıpçıktı fenomenler ve medya organları nefret objesine dönüştü.

 

İBB'deki para sayma görüntülerinin normal şartlar altında adayı bitirmesi gerekirdi. Seçim öncesi ortaya çıkan kayıtlar 'operasyon' olarak algılandı. Seçmen inadına sahip çıktı. 2019'da Mansur Yavaş ile ilgili 'sahte senet' skandalı patlamıştı. Bunlar hep ters etki yaptı.

 

"Seçime on gün kala her şey değişti. Emekli son güne kadar zam bekledi. Beklentisi karşılanmayınca da küsüp sandığa gitmedi" deniliyor. Peki bu beklentiyi kim oluşturdu? Tabii ki medya... Çünkü reytingin şehveti vardı. Bazı AK Partililerden de meseleyi körükleyen açıklamalar geldi. Bir yetkili çıkıp 'Zam yapmak isteriz ama bütçe elvermiyor' diyemedi. İletişim krizi sandığa olumsuz yansıdı.

 

Medya tasvip organına dönüştü. Gazetecilik değersizleştirildi, içerik sığlaştırıldı, çeşitlilik azaldı, manşetler silikleşti. Bir zamanlar basının amiral gemisi iddiasındaki gazete, seçimden bir gün sonra "Her olanda bir hayır vardır" manşetiyle çıktı. Şaka gibi...

 

Kimi siyaset makamları burunlarından kıl aldırmıyor, yayın yönetmenlerinden aşağısına konuşmuyorlar. Oysa haber eşittir muhabirdir. Muhabir kenar süsü olarak kaldı.

 

Medya kurumları arasında ayrımcılık yapılıyor. Detayını yazmayacağım...

 

Önemli bir probleme temas ettiğiniz vakit, ne Sözcü kafalılığınız kalıyor ne dönekliğiniz... Yapıcı tenkit dahi kabul edilmiyor.

 

Olumlu, hükûmetin işine yarayacak bir haber üzerine çalışıyorsunuz diyelim. İlgili bakanlıklardan bilgi, açıklama alamıyorsunuz. İletişim tekleşti ve resmîleşti. Medyadan verilen bilgilerle yetinmesi isteniliyor. Bu bakış açısı, meslekte ataleti getirdi. 'Neme lazımcılık' oluştu. Gazeteler, televizyonlar, internet haber siteleri birbirinin aynısına dönüştü.

 

Bir odayı havasız bıraktığınızda belli bir süre sonra koku oluşur. Yeteri kadar güneş almıyorsa bakteriler doluşur. Hastalık oluşturan pis havayı engellemek için odanın havalandırılması, bol bol oksijen alması gerekir. Bir toplumun hava sirkülasyonunu sağlayan organ da medyadır. Basın görevini yerine getirmezse koku ve bakteri kaçınılmaz olur. Maalesef, medya her iki mahallede de kendi tarafını 'koruyup kollama' görevi üstlenmiş durumda. Bu yüzden kol kırılıyor, yen içinde kalıyor ve kurumlar kokudan geçilmiyor.

 

Problemler ara ara sızıyor. O da seçimden seçime...

 

 

 

"Gece kulüpleri kapatılsın!"

 

 

 

Beşiktaş'ta bir gece kulübünün tadilatında yangın çıktı. 29 işçi hayatını kaybetti.

 

Akit gazetesi "Kur'ân kursu yanınca irtica, bar-pavyon yanınca tadilat" başlığıyla güzel bir hatırlatma haberi yaptı.

 

Şöyle diyordu haberde: 2016'da Adana'da Kur'ân kursunda çıkan ve 11 öğrenci ile bir eğitmenin öldüğü yangını günlerce manşetlerinden düşürmeyenler, CHP'nin kalesi Beşiktaş'taki faciayı 'tadilat'a bağladı!

 

Doğru mu doğru! Kimse "Gece kulüpleri kapatılsın" diye çemkirmedi. Orası bir yurt olsaydı, demediklerini bırakmazlardı.

 

Akit'in bahsettiği yurt Süleyman Efendinin talebelerine aitti. CHP medyası verip veriştirmişti. Hükûmet o baskıyla yurtlara yeni güvenlik standartları getirdi. Kaidelere uymayan kapatıldı ya da taşındı. Ondan sonra Süleyman Efendi cemaatiyle hükûmetin arasındaki ipler koptu. Kaç seçimdir grubun oyları CHP'ye akıyor. Muhalefet tayfası hem sövdü saydı hem kendi tarafına çekti. Bir taşla iki kuş vurdular!..

 

 

 

Dipnot

 

 

 

Alman devlet televizyonları ARD ve ZDF'de çalışan editör, kameraman ve yönetmenlerden oluşan 100'den fazla kişi, ortaklaşa kaleme aldıkları kamuya açık mektupla "Programlarda daha fazla fikir çeşitliliği" talep etti.

 

Soru: Bizde yapılsa ne olurdu?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Ali 9 Nisan 2024 06:16

Ülkenin En büyük sorunu Tabiki EĞİTİM 12 Yıl Zorunlu Eğitim kalkmalı. Ve Ne Edep Kaldı Ne Haya Halk arasında inanın bunlar çok konuşuluyor.. 1994 ruhuna geri dönmesi lazım ki karşılık bulabilsin...