Ergenekon dönüşü…

A -
A +
Yanda gördüğünüz, özellikle tasarlanmış bir kaligrafi değil. Ergenekon davası kararının bozulmasının ardından gazetelerin/köşe yazarlarının attığı başlıklar. Hem de tıpatıp aynısı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, “asrın hesaplaşması” olarak kabul edilen Ergenekon davasının yeniden görüşülmesine karar verdi. Yüksek mahkeme, yargılamadaki çarpıklıkları tek tek gözler önüne serdi. Ne var ki eski karanlık devletin kalemşorları bunu “beraat” diye algıladı. Yargıtay’ın gerekçeli kararına göre “Ergenekon’un 1971 yılında da var olduğu belirtiliyor. Ancak örgütün nerede, ne zaman kim tarafından kurulduğu somut olarak ortaya konulamadı. Dokümanlar örgütün varlığını açıklamak için yeterli değildi. Genelkurmay’ın yazışmalarında izi çıkmadı. Hilmi Özkök’ün bile örgütten haberinin olmaması olağan değil.'
Yani yüksek mahkeme “yok” demiyor, “ispat edilemedi” diyor.
Ergenekon dönüşü…
Ergenekon, eski derin devletle hesaplaşmanın adıydı. Balyoz ile 28 Şubat davalarıyla da onlarca ortak sanığı vardı. Ancak soruşturmayı yürütenler ve yargılamayı yapanlar, suçlu suçsuz ayırt etmeden önüne geleni torbaya doldurdu ve tamir edilemez mağduriyetlere sebep oldu. Şimdi herkes onları konuşuyor. Pekiyi, gerçekten suç işleyenleri ne yapacağız? Onları yok mu sayacağız? Devlet içindeki çeteleri, derin yapılanmaları, kumpasları, darbe girişimlerini nereye koyacağız? Kimse bu soruları sormadı.
Ergenekon dönüşü…
Yargıtay’ın kararının ardından bütün gazeteler ağız birliği etmişçesine “Ergenekon yokmuş” mealinde başlık attı. Çoğu yargı garabetine imza atan paralelden tek kelime bile bahsetmedi. Mesela, Hürriyet… “Tezgâh çöktü” dedi. Milliyet Yargıtay’ın “hukuk dersi” verdiğini yazdı. Sabah, Star, Akşam direkt ETÖ’yü FETÖ’ye bağladı. Sözcü, Cumhuriyet ve Posta dava sürerken ölenler için geç olduğunu yazdı. O dönem “Tehdidi bırak hesap ver”, “Teşekkürler Zekeriya Öz” diye manşet atan Taraf, “Hüküm bozuldu” dedi, dil ucuyla. Bazısı Türkiye gibi ortadan gitti. Beni en çok Millî Gazete ve Vahdet şaşırttı. İkisinin manşeti de aynıydı: “Bir varmış bir yokmuş”... İki gazetenin metnini alın Cumhuriyet’in ilk sayfasına yapıştırın ayırt edemezsiniz. O kadardı yani… Cemaatin gazetelerine ne demeli peki? Meydan şu manşeti attı: “Şimdi savcısı düşünsün”... Savcı dediği de Cumhurbaşkanı Erdoğan. Sanki 23 ayrı iddianameyi birleştirerek, tarihî  hesaplaşmayı sulandıran kendi muhipleri değildi. Güler misin, ağlar mısın?
 
 
 
Ergenekon dönüşü…
Uzak semtin kadınları
 
Posta gazetesinin 20 Nisan tarihli nüshasının ilk sayfasından bir kupür.
“İstanbul’da bugün sıcaklık 26 dereceye kadar çıktı. Denize uzak semtlerden gelen kadınlar Boğaz kıyısında oturdu. 2. Köprü manzarasında selfie çekip baharın keyfini çıkardılar.”
Basit bir mevsim haberi gibi duruyor değil mi? Ama değil. Bu fotoğrafın bilinç altında “Çarşaflı kadınlar Boğaz’ı bastı” mesajı var. Görüntüyü alıp kaydettim. Sonra kendi kendime “Ne kadar da art niyetlisin” dedim. Ardından aklıma fotoğrafı çeken muhabirin twitter adresine bakmak geldi. Yanılmamıştım. Şöyle not düşmüş muhabir: “Bu sabah çektim. Doğu ile batı arasında köprü olan ülkenin hızla sadece doğu olmasının fotoğrafı…”
Posta (ve diğerleri) dün bu ötekileştirmeleri ve kendi halkının tercihlerine düşmanlığı açıktan yapardı. Bugün ise gizli gizli yapıyor… Örnekte olduğu gibi…
 
 
Merkel, sakın geç kalma erken gel!
 
* 8 Şubat 2016: Almanya Şansölyesi Angela Merkel, mülteciler için Ankara’ya gelecekti.
O ise Silivri’deydi. Gazetesine talimat verdi. Almanca başlık attılar: “Merkel, niye tek derdin mülteciler. Bak ben içerideyim, bilmiyor musun?”
* 16 Nisan  2016: Almanya’da bir şaklaban Erdoğan’a şiir adı altında küfürler yağdırdı. O bu sefer içeriden çıkmıştı. Yine Almanca manşet attı: “Merkel boyun eğdi, komedyen davası açılıyor.”
* 23 Nisan 2016: Merkel, mülteciler için Türkiye’ye geldi. O bu sefer Alman dergisi Der Spiegel’e yazdı ve “Yanlış saftasınız. Erdoğan’ın yanındasınız. 'Özgür dünyanın şansölyesi' unvanını taşımakta zorlanacaksınız” dedi.
İki aydır çırpınıyor Can Dündar. Ama Merkel dinlemiyor. Can çıldırıyor!..
 
 
Tarihin şahidi: Türkiye
 
Türkiye gazetesi 46 yılı geride bıraktı. Dile kolay, neredeyse yarım asır.
Gazete 1970 yılında yayınlanmaya başladığında birçok refiki vardı. Bugün irili ufaklı 32 gazete çıkıyor. Bunlardan sadece 4'ü Türkiye'den daha eski. Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve Akşam... Onların da zaman içinde sahibi değişti. Türkiye ise sahibi ve ilkeleri hiç değişmeyen tek gazete. Bu yüzden dimdik ayakta. 46 yılda ülke bir darbe, iki askerî müdahale, 8 cumhurbaşkanı, 13 başbakan, 31 hükümet gördü. Savaşlar ve krizler çıktı, soykırımlar yaşandı, ülkelerin haritaları değişti, memlekete terör belası musallat oldu, Türkiye çağ atladı. Teknolojide akıl almaz bir devrim yaşandı. Elinizdeki gazete hem bütün bunlara şahit oldu hem de tarih yazdı. ‘Hakikat’in yolunda nice senelere…
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.