Her kesimin jönü, bir kesimin aktörü

A -
A +
Bir albayın oğluydu. Mühendislik okudu. Üniversitedeyken bir derginin yarışmasında birinci seçilince kendini Yeşilçam'da buldu. İlk yıllar çektiği filmlerdeki "Ferit" karakteriyle toplumun geniş kesimleri tarafından beğenildi. Daha sonra ideolojik temelli filmler çekmeye başladı. Asker kaçağı olarak aranıyordu. Hatay'da film çekiminde inzibat tarafından tutuklanıp silah altına alındı. 12 Eylül'de asteğmendi. Darbeden iki ay sonra tezkeresini aldı.
Almanya'da yaptığı bir konuşmadan dolayı 1981'de 2,5 ay hapis yattı. O günleri anlatan bir kitap yazdı.
Darbe karşıtıydı. Tabii duruma göre...
Mesela işkence gördüğü, yargılandığı 12 Eylül'e kesin tavırlıydı. 28 Şubat için ise "Askerin müdahalesi değildi. Devletin iradesiydi. Devleti yapan kurumların içinde asker de var, savcılar da hâkimler de..." dedi.
Oysa 15 Temmuz'da da (devletin içinde çeteleşmiş) asker vardı, savcı vardı, hâkim vardı. Ama ona karşı çıktı. Çünkü kalkışmayı Kemalistler yapmamıştı.
"Abdülhamid Düşerken" filminde darbeci Mahmut Şevket Paşa'yı seve seve oynadığını açıkladı. AK Parti'nin iktidara gelmesinden birkaç ay önceydi ve "Günümüzde gerici bir partinin iktidara gelmesi yüksek bir ihtimal. Onların iktidarda olduğu bir dönemde gerçek yüzlerini gösterecek bir filmin yayınlanması çok hoş olacak" diye açıklamada bulundu.
Filmlerinin çoğunu Güneydoğu'da çekti. Bütün amacının bölge gerçeklerini tanıtmak olduğunu ifade etti. Ancak Kürtçe eğitimin kaos getireceğini söyledi.
Sağ iktidarlara hep alerji duydu. Solcu, Atatürkçü olmayan kesimleri "gerici" diye yok saydı. "CHP'nin aleyhine hiçbir şey söylemek istemem" diyerek toz kondurmadı ama Erdoğan'a "Recep" diye hitap etti.
1980'de din derslerinin zorunlu hâle getirilmesinden rahatsızlık duyduğunu söyledi.
Gezi parkı olaylarını alkışladı. Silivri'de Balyoz nöbeti tuttu.
Cumhurbaşkanını, "Bir gün çocuklarından hesap sorulacak" diye tehdit etti.
Oyunculuğuna laf söyleyecek değilim.
Tarık Akan, Türk sinemasına damga vuran üç beş aktörden biriydi.
Kemal Sunal, Adile Naşit, Halit Akçatepe, Cüneyt Arkın, Emel Sayın, Münir Özkul ve daha niceleri...
Onunla oynayan hemen herkes, herkes tarafından sevildi, kabul gördü.
Ama o bütün kesimlerin sevdiği bir karakter olarak doğdu, bir kesimin sanatçısı olarak öldü.
 
 
TGRT Haber'de yeni dönem
 
Çekirdekten yetişme genç, dinamik, işinin ehli bir gazeteci. Henüz 40'ında. Mesleğe 16 yaşında Türkiye gazetesinde başladı. İhlas Haber Ajansı'nda çalıştı. Anadolu'nun tozunu yuttu. TGRT Haber'de koordinatör oldu. Ardından ilk göz ağrısı Türkiye gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Başarılı bir dönemin ardından İhlas Dijital Varlıklar'ın yayın yönetmenliğine getirildi. Sonra Star gazetesine transfer oldu. Burada yayın koordinatörlüğü görevini yürüttü. Ve Yücel Koç TGRT Haber'in genel yayın yönetmeni olarak 'yuvaya' döndü. Basılı gazetecilik, ajans, televizyon ve yeni nesil habercilik... Hepsini de yaptı. Koç, habercilikteki bu birikimini TGRT Haber'de fazlasıyla fark ettirecek. Hayırlı olsun...
 
 
O dili değiştirelim
 
TRT Haber'in internet sitesi, FETÖ haberinde "bölge imamı" değil, "bölge sorumlusu" diye yazmıştı. Çok hoşuma gitti.
Cihat, imam, cemaat, himmet, hizmet, hocaefendi...
FETÖ, kültürümüzde ne kadar ulvi değer varsa, bombalayıp altını boşalttı.
En azılı İslam düşmanları bir araya gelse bu kadarını yapamazdı.
Biz de basın olarak maalesef haberlerimizde söz konusu kavramları, terörleşmiş örgütlerle birlikte zikrederek kendi değerlerimize kurşun sıkıyor, kirli propagandaya bilmeden alet oluyoruz.
Oysa, bunlarla ilgili haber yazarken "bölge imamı" değil "bölge sorumlusu", "himmet" değil "haraç", "cemaat" değil "örgüt", "hizmet" değil "ihanet" denmeli.
Anadolu Ajansı ve İhlas Haber Ajansı da öncülük etmeli...
 
 
Vahim, daha vahim!
 
İstanbul'da Kurban Bayramı'nın birinci günü, bir kadın otobüste şiddete maruz kalmış. Dengesizin biri tartıştığı kadına tekme atmış. Gazete ve televizyonlar hemen 'hayat tarzına müdahale' haberlerini bastı: "Şort giydiği için dövüldü."
Ve sosyal medyada bir kampanya başlatıldı. Herkesin içinde, bir kadına saldıracak adamın herhâlde normal olması beklenemez. Nitekim bir yakını "Kardeşim şizofren, doktorlar tedavi olması gerektiğini söyledi, ancak o kabul etmedi" dedi. Adam da adliyeye götürülürken akıl sağlığının pek de yerinde olmadığını gösteren sözler sarf etti. Olay vahim. Ancak adi bir vakanın, dindarları karalama kampanyasına dönüştürülmesi daha vahim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.