Aynı adamlar...

A -
A +
BİRİNCİ’ye toz kondurmayanlar da ON İKİNCİ’ye en ağır şekilde hakaret edenler de aynı adamlar... *** BİRİNCİ’yi eleştirenlere ‘cahil’ diyenler de ON İKİNCİ’yi eleştirenlere ‘aydın’ diyenler de aynı adamlar... *** BİRİNCİ’nin ailesinden söz edilmesine tahammül edemeyenler de ON İKİNCİ’nin ailesini dillerinden düşürmeyenler de aynı adamlar... *** BİRİNCİ’nin partili olmasını hoş görenler de ON İKİNCİ’nin partili olmasına tahammül edemeyenler de aynı adamlar... *** BİRİNCİ’yi kanunla koruyanlar da ON İKİNCİ’nin mahkemeye başvurmasını bile kafaya takanlar da aynı adamlar... *** Ne kadar da çelişkililer değil mi? *** Kime yönelik olursa olsun hakareti mazur göremeyiz. Ama birilerinin yaptığı hakaret; bazı kesimlerce güç ve sopa gösterisine, velveleye ve adice ‘asker niye susuyor’ çağrılarına bahane gösteriliyorsa orada ben samimiyet bulamam! Bulmuyorum... Sözün özü: Kendine yapılmasını istemediğini başkasını yapma!     Ekran ve gazete   Geçen pazartesiden itibaren hafta içi her gün TGRT Haber'de "Sabahın Gündemi" programındayım. Bir haftada birçok şey öğrendim. Televizyonculuğun tahmin ettiğimden yorucu olduğunu, ekran başındaki her başarılı ismin arkasında dev bir kadro bulunduğunu anladım mesela. Gördüm ki; Ekranda hız önemli, gazetede farklı olmak. Ekranda anı yaşıyor ve yaşatıyorsun, gazetede ise günü. Ekranda en küçük bir hata seni bitirebilir. Gazete ise çok ihtiyatlı. Ekranlarda izleyip geçiyorsun, gazetede tarihe not düşüyorsun. Ekranda iyi laf yapan, gazetede iyi yazan kazanıyor. Reklam gibi olacak ama biz ikisinden bir şeyler harmanlamaya çalışıyoruz. Her sabah 07:00-09:00 arası bekleriz...   "Fuzuli" işler   Altı yüz sene evvel yaşamış Fuzuli bir gazelinde şöyle diyor: Ne yanar kimse bana âteş-i dîlden özgeNe açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı. (Bana gönül ateşinden başka kimse yanmaz, kapımı sabah rüzgârından başkası çalmaz...) Zaman, şahsiyetler, mekân farklı olsa da insanoğlunun temel ihtiyaçları, ihtirasları, hesapları, hayal kırıklıkları hep aynı. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün babası vefat etti. Allah rahmet eylesin. Gazetelerde Baba Gül ile ilgili ne vefat ilanları görebildik ne de bir teşekkür ilanı. Manisa’da da geçenlerde bir kitap müzayedesi düzenlendi. Bülent Arınç’ın "Baki Kalan" isimli kitabına 20 lira olmasına rağmen alıcı çıkmadı. İki siyasetçi de görevde olsalardı gazeteler ilandan geçilmez, o kitap en az 500 liraya giderdi. Bakın İbrahim Erkal'a... Bir dönem müzik piyasasını sallayan üç İbrahim'den (Diğerleri İbrahim Tatlıses ve Küçük İbo) biriydi. Cenazesine bir avuç insan katıldı. Yanına yaklaşılmayanlar, burnundan kıl aldırmayanlar, telefonlara çıkmayanlar, makam aracı beğenmeyenler varsa Fuzuli’nin gazelini hatırlatırım. Alsın duvarına assın.   Kırmızı ışıkta bir başbakan...   Resmî ziyaret için İngiltere'ye giden Başbakan Binali Yıldırım, Londra caddelerinde yürüyüş yaptı. Kırmızı ışıkta bekledi. Elindeki gazeteyi okurken, karşıdan karşıya geçti. Merak ettim Sayın Başbakan, bu keyfi Türkiye'de en son ne zaman tattı diye. Beyoğlu İstiklal, Sultanahmet Divan Yolu, Ankara Ziya Gökalp Caddesinden yürüyüp giden bir başbakan hayal ettim, mutlu oldum. Yıldırım, Türk tarihinin gördüğü en "doğal" başbakanlardan biri. Yüzde yüz halkın adamı. Zaman zaman taksicilerle filan sohbet ediyor. Fakat yine de caddede Londra'daki gibi yürümesi biraz zor. Nitekim bizde devlet ricalinin yaklaşmakta olduğunu, yoğun trafikten, üst geçitlerde nöbet tutan polislerden, kırmızı plakalı arabalardan, havada pır pır tur atan helikopterden biliyoruz.     Kadere bak!   Kim derdi ki CHP ile Saadet Partisi ittifak yapacak... Kim derdi ki en koyu Kemalist Ahmet Hakan olacak...     Uçakta bir tanıdık   Başbakan'ın uçağında Sevilay Yılman'ı gördüm. Dev-Sol kökenli. Ahmet Şık'ın, Alper Taş'ın, Murat İde'nin sınıf ve dava arkadaşıydı. AK Parti'nin yükselişe geçtiği dönemde Erdoğan'ın uçağından inmeyen isimlerdendi. Yılman (O dönem Yükselir idi), 7 Haziran'da "Oyum HDP'ye" diye tweet attı; HDP'nin baraj altında kalmasını isteyenleri de "şakşakçı koro" diye nitelendirdi. Kendisine gösterilen tepki üzerine de "Beni batan gemiyi terk eden fare yaptılar" diye serzenişte bulundu. Tabii o sözler Sabah'tan kovulmasına yol açtı. 15 Temmuz'dan sonra Habertürk ile el sıkıştı. O uçakta, Habertürk yazarı olarak arz-ı endam etti.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.