Eski Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ’un Global Haber televizyonundaki açıklamalarıyla yeni bir tartışmanın fitili ateşlendi.
Başbuğ’un, 26 Haziran 2009 tarihinde
“Askerî mahal dâhil suç işleyen asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanmalarının önünü açan düzenleme” ile ilgili yasa değişikliği teklifi sunan
AK Parti milletvekillerinin FETÖ’cü olduğunu ima eden sözleri çok ağırdı ve dün
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle o dönem milletvekili olan tüm Büyük Millet Meclisi üyelerini
töhmet altında bırakmaktaydı. Çünkü bu yasa değişikliği teklifini, Meclis’te grubu bulunan dört parti de
(AK Parti, CHP, MHP, HDP) desteklemişti.
CHP’NİN “UYKU SERSEMLİĞİYLE” DESTEKLEDİĞİ YASA
O gece Türkiye’de asker kişilerin TCK 250. Maddesi kapsamına girecek şekilde
yürürlükteki anayasayı ihlal ederek, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, yasama organına ve hükûmete karşı işledikleri suçlar sivil ağır ceza mahkemelerinde yargılanacaktı. Yasa değişikliği, Askerî Yargıtay ve Yüksek Askerî İdare Mahkemelerinin altından büyük ve hayati bir alanı çekip alıyordu.
CHP’li milletvekilleri de o yasa değişikliğine destek vermişti. Hatta
CHP milletvekili Akif Hamzaçebi’nin önerisiyle bir geçici madde bile eklendi. Ama
CHP içindeki jakoben-faşist damar, olan biteni ertesi gün fark ettiğinde kıyamet koptu. O zamanki Genel Sekreter
Önder Sav düzenlediği basın toplantısında
“Gecenin bir yarısında uyku sersemliği altındayken yasayı geçirmişler” diyerek zavallıca kendilerini avutmaya, hatalarını telafi etmeye çalıştı. Nitekim daha sonra da
Anayasa Mahkemesine götürdüler konuyu. Dün
CHP’nin Hüdaverdi’si Özgür Özel “Biz o zaman destek vermedik, Anayasa Mahkemesine bile götürdük meseleyi” diyerek
“Paralel askerî yargı” taraftarı olduğunu bir nevi itiraf ediyor.
BAŞBUĞ 16 NİSAN 2017 DEĞİŞİKLİĞİYLE İLGİLİ NEDEN SUSUYOR?İlker Başbuğ ise bu değişikliği demek ta o zamandan bu yana hazmedememiş olmalıydı ki yeniden gündeme getirdi.
Oysa aynı
İlker Başbuğ, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından
16 Nisan 2017 yılındaki halk oylamasıyla birlikte kaldırılan tüm birinci ve yüksek dereceden askerî mahkemelerle
(Askerî Yargıtay, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve alt derece askerî mahkemeler) ilgili hiçbir şey söylemedi. Askerî mahkemelerin işlevi ve varlığıyla ilgili bundan daha net bir sonuç olabilir miydi?
O hâlde sormak gerekir, 16 Nisan 2017 Anayasa oylamasına giden düzenlemeyi gündeme getirenler de FETÖ’cü müydü? Oy veren halk FETÖ taraftarı mıydı?
Ergenekon ve Balyoz davalarıyla FETÖ’cülerin gadrine uğrayan, kendini
Atatürkçü ya da Kemalist olarak tarif eden kesimin bir psikolojik üstünlüğe sahip olduklarına inanarak giderek agresif-şımarık bir tutum içine girmesi sonunda
Cumhurbaşkanı’nı da isyan ettirdi.Erdoğan’ın özellikle CHP ve İP’de hâlâ askerî yargıyı savunanlar olduğuna dikkat çekerek onları
“Görünürde demokrat ama aslında faşistin önde gideni jakoben zihniyet” diye nitelemesi boşuna değil.
ASKERÎ YARGILARIN GEÇMİŞİ DARBELER TARİHİYLE PARALEL
Askerî yargının geçmişi, ülkemizde esasında ta
Sultan Abdülhamid’in darbeyle düşürülmesine kadar uzanıyor. Abdülhamid’den sonra iktidarı gasbeden
CHP’nin atası İttihatçılar 6 Nisan 1914 tarihinde
Divan-ı Temyiz-i Askerî adıyla
Askerî Yargıtay’ın temelini attı.
Ancak
Askerî Yargı ilk kez 1961 Darbe Anayasası ile
“Anayasal bir kurum” niteliğini kazandı. Bu anayasanın 138. Maddesi’yle
“Disiplin Mahkemeleri, Askerî Mahkemeler ve Askerî Yargıtay”dan oluşan üçlü bir yapı kuruldu.
12 MART ASKERÎ DARBESİYLE “DANIŞTAY PAŞALARI” DÖNEMİ BİTTİ
1961 Anayasası’nda bu işin
idari ayağı unutulmuştu. Yani TSK içindeki terfiler, idari haksızlıklar ya da taleplere bakacak bir askerî mahkeme yoktu. Bu yüzden
TSK mensupları idari konulardaki şikâyetlerini sivil idare mahkemelerine ve oradan da yine
1961 darbesiyle oluşturulan Danıştay’a götürüyorlardı. Misal haksızlığa uğradığı için rütbe alamadığını iddia eden bir albay,
Danıştay kararıyla tuğgeneral olabiliyordu. O dönem bunlara
DANIŞTAY PAŞALARI adı takılmıştı. Tabii askerî yapı bu durumdan rahatsızdı. Fırsat 12 Mart 1971 darbesiyle geldi. 1961 darbe anayasasıyla Disiplin Mahkemeleri, Askerî Mahkemeler ve Askerî Yargıtay’dan oluşturulan yapıya, 1972’deki anayasa değişikliğiyle
Askerî Yüksek İdare Mahkemesi de eklendi. Böylece askerî sacayağının dördüncüsü de tamamlanmış oldu.
Bu düzenlemeleri kapsayan
hükümler 1982 darbe anayasası ile aynen muhafaza edildi.
Dikkat ettiyseniz askerî yargıyla askerî darbelerin ilişkisi çok derin.
Askerî yargı devlet içinde devletti. Sivil ve seçimle gelmiş meşru iktidarları darbelerle ele geçiren
faşistler cuntalarını tahkim etmek için kurmuşlardı Askerî Yargı sistemini. Bir nevi
paralel devlet organı oldu askerî mahkemeler.
İşte darbeler de böyle yapılıyordu. Hep yasal dayanakları vardı. Ünlü
İç Hizmet Kanunu’nu hatırlayan çoktur. Alenen
TSK’ya yasal darbe yapma yetkisi verirdi.
ASKERÎ MAHKEMELER KALSAYDI FETÖ’CÜ DARBECİLERİ NASIL YARGILARDI?
Şu bilinsin, darbe suçu, askerin
GÖREVİYLE ilgili değildir ve yargılama yeri de sivil ağır ceza mahkemeleridir.
Eğer askerî yargı ile ilgili bu anayasal düzenlemeler yapılmamış olsa, 15 Temmuz’dan sonra yakalanan
FETÖ’cü darbeciler askerî mahkemelerde adil olarak yargılanacaklar mıydı? Daha TSK içindeki FETÖ’cü yapının temizliğine başlanmadan oluşan askerî mahkemelerden söz ediyorum burada. Bu mahkemelerin doğru ve adil kararlar vereceğine dair kim garanti verebilirdi? Çok iyi biliyoruz ki
bu mahkeme üyelerinin içindeki hâkim ve savcıların bile yüzde 70’inden fazlası FETÖ’cü olacaktı.
Yani gerek 2009 yılındaki suç işleyen asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanması, gerekse 16 Nisan 2017 yılındaki anayasa halk oylamasıyla tüm askerî mahkemelerin tümden kaldırılması sayesindedir bugün
FETÖ ile yapılan mücadelenin görece başarısı.
Fuat Uğur'un diğer yazısı
CHP, CNN’i boykot ederek büyük akılsızlık ediyor