AÇILIN YOLDAN geliyor vatman

A -
A +

Peyami Safa, Fatih Harbiye romanında iki başdurak arasındaki uçurumları yazar. Şişli’de kürklü kadınlar, şapkalı adamlar, cepheleri heykelli apartmanlar vardır; Fatih’te cumbalı ahşaplar, kubbeli camiler, çeşmeler, çınarlar...

Atlı tramvayları uzun süre kullanıldıktan sonra kudret-i elektrikiye istimaline karar verilir ve Asitane yollarında cereyanlı tramvaylar dolanmaya başlar (1912).
İlk elde Alman (MAN) Belçika (La Caurouveger) yapımı 20 tramvay alınır. Üstelik bunlar Galata Köprüsü’nden de geçer, iki hattı bağlar. Tabii biletlere 1 kuruşluk köprü müruriye resmi ilave edildikten sonra.
Cereyan önce Kabataş, sonra Silahtarağa elektrik fabrikasından sağlanr.
Gün gelir 12 ayrı hatta 141 motris (motorlu) ve 69 römork dolanmaya başlar.  Ancak Harb-i Umumi yıllarında tramvaylar kaldırılır, depolara kapatılır.
Cumhuriyet hazır altyapıyı kullanır, birkaç ilave hat açılır.

YARI AÇIK ARABA
Tramvay arabalarının önlerinde ve arkalarında küpeşte (bir nevi sahanlık) vardır. Sürgülü körüklü şebeke düşmenize mâni olsa da yağmurdan, ayazdan korumaz.
Kabine girersiniz, kaliteli ahşaplar, kahverengi meşin koltuklar.
Sırtlıkları müteharriktir, tramvayın yönüne uyar.
Pencereleri aşağı yukarı hareket edebilir, camları koyu mavidir.
Ele gelen yerler bakırdır, malum mikroplar bakır üzerinde pek barınamaz. Sıhhatiniz açısından..
Sağda solda küçük ikaz levhaları vardır. “Oturarak 18, ayakta 12”. “Ön sıraları harp malullerine veriniz” gibi…
Sabah ve akşamları kalabalık artar, sahanlıklar salkım saçak insan dolar. Bazen romörk bağlar, çifte araba yaparlar. Bakın şu işe ki, hanımlar da günden gezmeden döner o sıra. “Tramvayda erkeklerin kadınlardan daha yorgun olma ihtimali yüksektir.” Peyami Safa

ÇIN ÇIN KAMPANA
İyi aile çocukları pasolarını gösterir biletlerini alır, haylazlar ise arkaya asılırlar.
Atmışlı yıllarda dar etek modası vardır, iğne topuk mütemmim cüzüdür olmazsa olmaz. Tramvay basamakları yüksektir, bu ablaların inmesi binmesi merasim olur daima.
Tramvay kullananlara vatman derler, bunlar önlerine çıkanları ayaklarının altındaki kampana ile (ding dong) ile ikaz ederler.
Bir “asil”, bir de “ihtiyari” (durulması mecbur olmayan) duraklar vardır, durak harici zaten durulmaz.
Ellili yıllarda tramvayla pikniğe gidilir. Nereye? Şişli’ye. Şişli’de piknik! Denesek mi acaba?
İstanbullular tramvayı sever. Tramvaylı vecizeler uydururlar. Mesela yeni yetmelere “aslanım” derler, “kuyruğunu tramvay mı çiğnedi yoksa?”

FRENLER KAZIKLAMA
Tramvay ray üstünde giden bir alettir, direksiyona ihtiyaç duymaz.
Peki o dönen şey? El frenidir.
Üç tane freni vardır; motor freni, ray freni ve el freni… Üçü de sıkıdır, kısa mesafelerde durdurur, âdeta zemine çakarlar.  
Birden dokuza kadar kademeli rezistansı ile güç (hız) ayarlar.
Delikanlı dediğin 9’uncu hızda giden tramvaya asılmalı ve atlamalıdır icabında.
Bir manivela daha vardır ki, karlı günlerde kum döker raylara. Vatmanların demir çubukları olur, makasların buzunu kırarlar.
Olmadı geri geri gelirsiniz “tornistan”.
Son duraklarda keskin dönüşler olur, tramvay arabasının demir tekerlekleri raylara sürter ve cvzzzck diye ses çıkarırlar. İnsanın içi ürperir, hani tebeşir cızıklar ya tahtada.

ASILMA... DEPOYA!
Bu tarafta üç depo vardır; Mecidiyeköy, Beşiktaş ve Edirnekapı’da...
Karşıda ise Kadıköy, Hasanpaşa.
Genç kızlar laf atan delikanlılara “Depoya gider” derler, “boşuna asılma!”
1939 yılında Tünel Şirketi 175 bin liraya, Tramvay şirketi ise 1.750.000 liraya Nafia Vekaletine satılır. Derken Belediye uhdesine verilir artık İETT Umum Müdürlüğü bakar ona…
1924 yılında tramvayla yolculuk eden İstanbullu sayısı yılda 60 milyonu bulur.
1948 yılında 95 milyona ulaşır.

VERİN GİTSİN HURDAYA!
Tramvay sevimli ve gerekli bir vasıtadır ancak darbecilerin hışmına uğrar.
960 ihtilalinde İstanbul Valisi ve Belediye Resi yapılan Refik Tulga’nın tek icraatı vardır: Tramvayları kaldırmak (Ağustos 1961).
CHP ihtilalden sonra yapılan seçimde aradığını bulamayınca bu şahıs çıkar “TBMM dağıtılsın, seçimler yeniden yapılsın, okuma yazma bilmeyenler oy atamasın” der. Millete güvenmeyen, iktidarı sandık hilelerinde arar.
Talât Aydemir’in yoldaşıdır ama onu yolda bırakır, rejimle uzlaşır ve Genelkurmay İkinci Başkanı olur sonunda.
Şimdi bakıyorum da tramvayın biletini Menderes’e kesiyorlar, rahmetli kılına dokunmamıştır oysa.
Hasılı 52 yıl İstanbullunun yükünü çeken gül renkli dostlar bir süre daha Üsküdar - Kadıköy - Kısıklı hattında dolanır. Kasım1966’da maçunalara yüklenirler...
Elveda!  
Bazıları İETT Avcılar Kampında sayfiye (yazlık ev) yapılır, koltukları sökülür sinemalara satılır.  

BİLEYTLER KONTROOL!
Biletçiler boyunlarına ahşap bir kutu, omuzlarına meşin bir para çantası asarlar. Nerede ineceğinizi sorar, sabit kalemle kül renkli bileti işaretler, arkasındaki lastikle koparıp uzatırlar.
Gideceğiniz mesafeye göre ücret verir, saklarsınız itinayla. Çünkü kontrolör ansızın binebilir, dikilir karşınıza.
Hiç unutmam Kısıklı - Kadıköy tramvayı ile Haydarpaşa Askerî Hastanesine gidiyorduk. Rahmetli Babam iki bilet almış avucuma sıkıştırmıştı…
Ben biraz oynadım sıkıldım, onları camın kaydığı boşluktan aşağı attım. Numune’den kontrolcü binmez mi, “Bileytler kontroool!”
-Versene oğlum amcana!
-Ben onları attım ama.
-Nereye?
-Parmağımla boşluğu gösterdim “Buraya!”
Bilet 15 kuruş, ceza 2,5 lira. Babam cüzdanına davrandı. Kontrolör “Delikanlıya inandım” dedi, başımı okşadı, geçti arkaya.
Adammış.
Gösterebilirdim, orada duruyorlardı hâlâ…

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.