Eski dost düşman olmaz: Katar

A -
A +

18 Aralık 1878... Emîr Casim Âl-Sani, Osmanlıyı Katar’a davet ediyor, Osmanlı da onu kaymakam yapıyor. Ki o gün hâlâ millî bayram olarak kutlanıyor.

 

 

 

Eski dost düşman olmaz: Katar

 

 

 

Katar, tek kara sınırı Suudi Arabistan’la olan, bir Basra Körfezi ülkesidir. İran, Bahreyn ve BAE ile kıyıdaştırlar.

 

Bu havali tarih boyunca meskûndur, Emeviler devrinde at ve deve yetiştirir, Abbasiler döneminde balık ve inci avcılığı ile geçinirler.

 

1453 İstanbul’un fethi ile Avrupalılar telaşlanır, ittifak yapar. Mesela Portekizliler, Fas’a savaş açar; Kazablanka’yı işgal eder, ülkeye hâkim olurlar (1471). İspanyollarla el ele verip Arap sahillerini yağmalar, Fas’tan Fars’a geçer Hint Okyanusu’na sarkarlar. I. Manuel ‘Fetihlerin Efendisi’ ünvanıyla Hindistan’da bir devlet kurar, Müslümanları tehdide başlar. Kızıldeniz’e kadar sokulur ve bazı adalara bayrak asarlar.

 

Memlûklerin deniz gücü zayıftır, 1509 Diu’da Portekizlilere yenilir dikiş tutturamazlar. Safeviler ise haçlılarla değil bizle uğraşmaktadırlar. Nitekim Hürmüz Adası’nı kaybederler, Körfez’in kontrolü ellerinden çıkar (1515).

 

Portekiz Katîf’i üs edinir, bölgedeki emîrlikleri vergiye bağlar.

 

İstese Şattülarap, Dicle ve Fırat yoluyla içerilere de girebilir ki İpek ve Baharat Yolu’nda huzur kalmaz.

 

Ancak Yavuz diğerlerine benzemez, Çaldıran’da Şah İsmail’i mağlup ederek birliği sağlar. 1516’da Suriye’yi, 1517’de Mısır’ı ele geçirir, ağırlığını koyar.

 

1520’de ikinci İran seferine hazırlansa da ömrü vefa etmez buna. Ancak Oğlu Kanuni Batıdaki acil meseleleri halledip döner doğuya. Tebriz ve Bağdat’ı alır, Bağdat Beylerbeyi Ayas Paşa’yı Basra’ya yollar. Piri Reis Portekizlileri Kızıldeniz’den dışarı atar. Hasılı 1550 itibarıyla Türklerin sözü geçer havzada.

 

Fars körfezinin adı da Basra Körfezi olarak değişir. Katar’ın da içinde bulunduğu Lahsa ve Katîf, Basra’nın sancağı olurlar.

 

Derken İspanya Portekiz’i işgal eder, bölgedeki Portekiz tehdidi ortadan kalkar (1580).

 

 

 

Eski dost düşman olmaz: Katar

 

 

DOST ÂL-SANİ

 

 

Başkent Doha ve bugün ABD üssünün bulunduğu el-Ubeyd’de bir miktar Türk yaşar.

 

Katar petrol çıkana kadar dikkat çeken bir devlet değildir, bir ara inciden para kazansa da Japon işi suni inciler yayılınca piyasanın tadı kaçar. Zemin serapa kumdur, suyu az, tarım yok sayılır. Hepi topu iki balıkçı köyü vardır o kadar. Ancak ticareti bilirler, uzaklara da gider, alır satar, riskten korkmazlar. 

 

Kabileler arası çekişme yaygındır, el-Halife, es-Sabah, el-Müsellem ve Celehme aileleri kâh Kuveyt’i, kâh Zübâre’yi ele geçirir. İran bir ona, bir öbürüne oynar, kargaşadan medet umar.

 

1850’de İngiliz teşviki ile Suudlar da girer topa. Muhalifler ise Katar’ı mekân tutar.

 

İngilizler Bahreyn’e demir atar, Katar’a savaş gemileri gönderir vergiye bağlarlar.

 

Vaziyetten Bağdat Valisi Mithat Paşa da müştekidir, Nafiz Paşa’yı Lahsa bölgesine yollar (1871). İngiltere’nin tepkisine rağmen kontrol bize geçer. Katar Emîri Casim Âl-Sani Osmanlıyı Katar’a davet eder, Sultan onu kaymakam yapar (1878). Ki Katarlılar o günü kuruluş tarihi olarak kutlar hâlâ.

 

Mithat Paşanın Bağdat valiliğinden ayrılması ile Babıali’nin bölgeye olan alakası azalsa da Âl-Sani ailesi sadık kalır Osmanlıya.

 

 

 

Eski dost düşman olmaz: Katar

 

 

İNGİLİZ NEREDE FİTNE ORADA

 

 

Emîr Casim İngilizlere ve Suudlara güvenmez. Babıali’ye bazı şikâyetler gelse de Casim Âl-Sani vazifeden alınmaz aksine II. Abdülhamid Han ona ‘Kapıcıbaşı’ ünvanı bağışlar.

 

Katar’ı eyalet statüsüne çıkarmayı ve yatırım yapmayı planlasa da yapayalnızdır ve İstanbul fıkır fıkır kaynamaktadır o sıra.

 

Bilahare Abu Dabi Şeyhi Zayed ile Casim arasında inci mercan yüzünden niza çıkar, İngilizler körükle gider yangına. Casim II. Abdülhamid Han’dan yardım ister ancak Sultan, iki Müslüman kabilenin savaşıp kan dökmesine razı olmaz. Hâlbuki İngilizler istediklerini verir ona, Hannur Savaşı ile Abu Dabi Şeyhi Zayed’i yener sonunda.

 

Vaziyet Babıali’yi huzursuz eder, 1893 yılında bölgeye Mehmet Hafız Paşa komutasında bir donanma yollanır, tatsızlıklar yaşanır. Casim el-Sani de II. Abdülhamid Han’a mektup yazar, hadisenin tetkikini arzular. Neticede sebep olan Paşa vazifeden alınır.

 

Yıl 1894 Katarlı Âl-Bin Ali aşireti 2 bin mensubu ile Zubare’ye yerleşir (1894) İngiliz donanması 4 gün 4 gece top ateşine tutar, büyük kayıp verir teslim olurlar, kalanlar Bahreyn’e yollanır. İngiltere bundan Casim Âl-Sani’yi mes’ul tutar, para cezasına çarptırır.

 

Katar’ın İngiltere’ye karşı dik duruşu Kuveytli Sabah ailesine batar, üstlerine vazife gibi gider saldırırlar (1900).

 

Katar inci ticareti ile cazibe merkezi olmuş nüfusu artmıştır, İngilizler Zubare bölgesine Bahreynli aileleri yerleştirmeyi planlasa da Katarlılar yerleşmiştir çoktan.

 

 

 

Eski dost düşman olmaz: Katar

 

 

ÇEKİLİRİZ YALNIZ KALIR

 

 

İngiltere, Hindistan-Avrupa yolunda Fransa ile çekişmektedir, nitekim Körfez bölgesi için Osmanlı Devleti ile müzakereler yapar. İstanbul, muhtariyetin devamından yanadır, Londra Anlaşması’nda bu minval üzere el sıkışırlar.

 

Osmanlı daralmaya başladığı günlerde Katar’daki haklarını Casim Âl-Sani ailesine bırakır.

 

Balkan savaşlarında kan kaybeder güçten düşeriz, İngilizler imzalarını tanımaz Katar’ı işgal eder gözümüze baka baka. 1915 yılında askerimiz kalmaz, İngiltere de Şeyh Casim’in oğlu Abdullah Âl-Sani ile anlaşma yapar. Ama bizimle imzaladıklarına benzemez bir nevi himaye altında kalırlar.

 

Sonrasını biliyorsunuz, I. Cihan Harbi’ne girer, cephelere koşarız üç kıtada. Osmanlı ölmemiştir daha. Kanal Harbi’nde çok kayıp versek de Basra bölgesinde İngilizleri topyekûn esir alırız (1916- Kûtü’l-‘amâre Zaferi).

 

Ancak ittihatçılar tecrübeli subayları uzaklaştırır, acemi kurmayları salahiyetle donatırlar. Almanlarla da anlaşamazlar, emir komuta zinciri aksar. En acısı da kışlaya siyaset girmiştir, subaylar şöhret peşinde koşar. Mehmetçiğin değeri yoktur, yazlık kıyafetlerle buzlu dağlara yollanırlar.

 

Neticede Gazze’de yeniliriz Birüssebi İngilizlere geçer. Yafa’nın ardından Allenby Kudüs’e girer. Nablus, Hayfa, Akka, Trablusşam, Maan, Dera, derken Şam düşer. Halep’te de tutunamaz sığınırız Toroslara. Nitekim Rauf Orbay’ı yollar, Mondros’u imzalatırlar sonunda...

 

 

 

Eski dost düşman olmaz: Katar

 

 

GAZDAN KAZANIRLAR

 

 

Yıl 1940. Katar Duhan bölgesinde petrole rastlanır. Lakin II. Cihan Harbi sürmektedir o sıra.

 

Bahreyn hâlâ hasımdır, Zubare bölgesindeki aşiretleri kışkırtır, ambargo uygulatır. Katar bu yüzden ilk petrol ihracatını 1949 yılında yapabilir anca.

 

1968’de İngiltere bölgeden çekilir, Katar 1971’de bağımsız olur.

 

Petrolü vardır ama ne teknik adamı bulunur ne de yatırım yapacak para. Zaten önemli bir yatak değildir, toplam razarvin %1,5’u çapında.

 

O günlerde petrolcüler doğalgazı yük olarak görür, havaya salarlar. Hâlbuki Katar bir ucu İran’a uzanan bir doğalgaz okyanusu üzerinde yatar. Fransızlarla (Compagnie Française Des Pétroles) ile Japonlarla (Marubeni ile Mitsui) ortaklık yapar, kazandığı parayı sıvılaştırma teknolojisine ve LNG tankerlerine harcar.

 

Qatar Liquefied Gas Company adeta uçar. Bilhassa Güney Kore ve Japonya’daki sanayi tesisleri ile elektrik üreticilerine gaz satar, umduklarını fazlasıyla bulurlar. Küçücük emîrlik, zirveye oturur bu konuda.

 

Milyarlarca dolar kazanır, sus payı için Batılı ülkelerde yatırımlar yapar, hastane, mağaza, tablo ney alırlar.

 

Turgut Özal devrinde tekrar başlayan münasebetlerimiz 2000’den sonra artar. 

 

 

 

Eski dost düşman olmaz: Katar

 

 

 

Nüfusu 3 milyonu aşsa da gerçek Katarlılar 313 bin kişidir yalnızca. Bakiyesi çalışmaya gelen mühendis, teknisyen, amele, maraba. Gurbetçiler ailelerini getirmez, işçi yurtlarında kalırlar. Katar’da her kadına üç erkek düşer; 25-54 yaşları arasında ise (tam evlenme çağı) nispet 4,6’ya çıkar.

 

Ülkede Sünni Müslümanlar ekseriyettedir (%67) Hindistan ve Nepalden gelen Hindu, Budist ve Hristiyanlar da vardır ayrıca. 

 

Vergi yok denecek kadar azdır, işsizlik sıfır civarında. Her isteyen üniversiteye girebilir, gençler 50 derece suhunette buz pateniyle kayarlar.

 

 

Güler yüzün gücü. Yahudi asıllı Messi’ye bile Arap merasim cübbesi bish giydirir keyfiye taktırırlar.
Güler yüzün gücü. Yahudi asıllı Messi’ye bile Arap merasim cübbesi bish giydirir keyfiye taktırırlar.

 

SEN YOLUNA BEN YOLUMA

 

 

Âl-Sani aşireti eskiden beri Bahreynli Halife ve Necdli Suud ailesi ile anlaşamaz. İngilizler çekilince Birleşik Arap Emîrlikleri kurulur, Katar sürüden ayrılır, kendi başına devam eder yoluna. Onlar da bunu kenara yazar, boğmak için fırsat beklerler âdeta. 

 

Katar diğerlerinin aksine İran’la takışmaz, çünkü aynı yataktan gaz çekmektedirler, çatışma ikisine de yaramaz.

 

Evet küçüktür, güçsüzdür ama dik durur. ‘Arap Baharı’nda sallanan saltanatlara karşı, mazlumların yanında olur. El-Cezire kanalıyla ses getiren yayınlar yapar, çanlarına ot tıkar. Mısır’da Mursi’yi destek sağlar, Sisi’ye karşı çıkar. Bu yüzden Körfez ülkeleri, Riyad ve Kahire tarafından boykoto uğrar, ablukaya alınırlar.

 

Hamas’a dengeli yaklaştığı için siyonistler de hedef alırlar.

 

Zor günlerinde yine Türkiye el uzatır, Katar’ı hasımlarına bırakmaz, uçaklar dolusu gıda ve mühimmat yollar.

 

Katar ABD’ye devasa üsler verince korunacağını kollanacağını sanır. Gereksiz silah alımları, makam uçağı hediye etmeler filan.

 

Sırtına sıkarlar. Netice ortada.

 

 

 

İrfan Özfatura’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.