Demokrasi standardı, yasaklar, çelişkiler...

A -
A +

Avrupa Birliği'nin hayata geçirdiği demokrasi standardı, "MUHALİF GÖRÜŞLERİN DE YAŞAMASINA ÖZELLİKLE DESTEK VERMEK"tir... Zira demokrasi farklı görüş ve fikirlerden meydana gelir. Yani bütün bir toplumu torna tezgahından çıkmış gibi aynı fikri kalıba sokamazsınız. Böyle bir yaklaşım veya uygulama en hafif deyimiyle otoriter bir rejimi ifade eder. Demokrasilerde düşünce farklılıkları toplumsal zenginlik kabul edilir ve ülkenin hem yönetiminde, hem de kalkınmasında önemli bir güç kaynağı olarak telakki edilir. Ve bu durumu sağlamak ve muhafaza etmek için de, Demokrasi rejimi, ülke yönetiminde "KUVVETLER AYRILIĞI" prensibini, yani yasama (Parlamento), yürütme (Hükümet) ve Yargı (Mahkemeler) kuvvetlerinin birbirinden ayrı olmasını zorunlu görür. Bu kuvvetlerin karşılıklı yetki ve fonksiyonlarını ve denetim mekanizmalarını da anayasa ve yasalarda detaylı şekilde belirler. Bütün bunların anlamı toplum menfaatine aykırı, keyfi ve kuralsız uygulamaların önüne geçmektir. Kırk yıldan beri entegre olmak için uğraştığımız ve nice nice fedakarlıklara katlandığımız AB'nin, yargı bağımsızlığı için de getirdiği bir standart var. Onu da şöyle ifade ediyor; "Yargı bağımsızlığının kanunlarda belirtilmiş olması yetmez. Bunun sonuçlarının mahkeme kararlarına da yansıması gerekir. Yani uygulamada da aynı kıstasın hayata geçirilmesi lazımdır..." Şimdi bu standart ışığında son günlerdeki tartışmalara bakalım: Neden bizde yargı kararları bu kadar tartışma konusu oluyor? Anayasa ile kanunlar arasındaki uyumsuzluklar, yargı organlarındaki yetersizlikler ve de maalesef bu organları etkileme gayretleri... Brifingler vs... Anayasa'nın 76. maddesi ile Milletvekili Seçimi kanununun 11. maddesi 312. maddeden ceza alanların affa uğrasalar bile milletvekili olamayacaklarını söylüyor. Buna karşılık, Ceza kanununun 2. Maddesi, " ... İşlendikten sonra yapılan kanuna göre cürüm veya kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz. Eğer böyle bir ceza hükmolunmuşsa icrası ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar... Bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanunu ile sonradan neşrolunan kanun hükümleri birbirinden farklı ise, failin lehinde olan kanun tatbik ve infaz olunur." Bu hükümden faydalanarak Behice Boran 1965 yılında, (TCK 161. maddesi yürürlükten kalktığı için) milletvekili adayı olabilmişti. TCK 312. maddesinde yapılan değişiklikle (Suçun unsurları değiştiğinden) Tayyip Erdoğan'ın fiili suç olmaktan çıkmıştır. Diğer taraftan 4454 ve 4616 sayılı kanunlarla Basın yoluyla ve Miting ve panellerde yapılan konuşmalardan dolayı verilen cezaların ertelenmesine karar verilmiştir. Bu yolla aynı şekilde mahkumiyete uğrayan Hasan Celal Güzel'in memnu hakları iade edilmiştir. Erteleme ile asli ve buna bağlı fer'i ceza sonuçları ortadan kalktığı için Anayasa mahkemesi bu sonuca varmıştır. Ancak yargı organları arasında "af" ve "erteleme" kavramlarının kapsam ve sonuçları üzerinde derin ihtilaflar var. Erdoğan af mı edildi, yoksa cezaları ertelemeye mi uğradı? Bir türlü bu husus açığa kavuşamadı. Ayrıca usul hukuku açısından çok tartışmalar var. Hem Cumhuriyet Başsavcısının kendiliğinden uyguladığı ihbar yöntemi, hem Yargıtay Sekizinci Dairesinin temyiz yoluyla önüne gelmeyen bir dava hakkında verdiği karar çok uzun süre tartışılacaktır. Ve bu arada Tayyip Erdoğan ile diğer yasaklılar Murat Bozlak ve Akın Birdal, YSK'nın "YASAK" kararını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürüyorlar. Türkiye hakkında bugüne kadar açılan tazminat davalarının tutarı dört milyar dolar mertebesinde!.. Aleyhimizdeki bunca menfi havayı bir kat daha olumsuzlaştıracak bir sonuç. Bundan kim daha fazla zararlı çıkıyor acaba? Yasaklılar mı, yoksa bütün bir Türkiye mi? Erdoğan'ın hapis cezasını onaylayan Yargıtay kararında çok çarpıcı bir bölüm var; "TCK'nın 312/2 maddesi antidemokratik boyutta görülebilir. Ancak hakimin iyi yasa kötü yasa ayırımı yapma yetkisi yoktur. Hakim yasayı uygular. Yasalar hakkında siyasi platformda tartışmalar varsa çözümünü sağlamak yasama görevini üstlenen anayasal mercinindir..." Antidemokratik görülen 312/2 madde kısmen değiştirildi ama, kanunun eski halinin sonuçları işlemeye devam ediyor! Hem de aynı kanunun 2. maddesinin hükmüne rağmen... Neden acaba? Bu çelişkileri gidermek için, hem yasamaya, hem yargıya büyük görevler düşüyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.