Sinir uçlarıyla oynamak…

A -
A +
ABD, Güney Kıbrıs Rum Yönetimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırıyor. Aynı gün, Rusya, ABD’nin Suriye’de devşirdiği ve omurgasını PYD/YPG’nin teşkil ettiği SDK mensuplarını Moskova’da ağırlıyor…
 
Sinir uçlarıyla oynamak, diye bir tabir vardır… Epey zamandır küresel ve bölgesel bazı güçler, tam ifadesiyle Türkiye’nin sinir uçlarıyla oynuyor… Son haftalarda, Doğu Akdeniz’in âdeta merkez üssü hâline geldiği ama Suriye, Lübnan, Irak, Libya, Azerbaycan, Kıbrıs ve Yunanistan coğrafyalarında; eskiden kalan ve yeni pişirilen siyasi oyunlar ciddiyetle analiz edildiğinde, çok dikkat çekici sonuçlar çıkıyor. Asya-Pasifik’teki yeni rekabet alanında Çin’e karşı geriye düşmemek için, Orta Doğu’dan “çekilen”, ama çekilirken de doğan boşlukları doldurmak maksadıyla yeni düzenlemeler yapmaya çalışan ABD’nin, son dönemdeki politikaları hep duvara çarpıyor. Mesela Irak ve Afganistan politikaları… 2003’te ABD Irak’ı işgal etti. Ancak bugün Irak’ta, İran’ın ve hatta Çin’in koyabildiği ağırlık ABD’nin nüfuzunu aşıyor. Keza 2001’de Afganistan’da, Taliban Yönetimine karşı başlattığı kirli savaş, neticede bu örgütle anlaşmak ve ülkeyi de kendilerine teslim etmekle sonuçlandı… Bakmayın bugünlerde Trump’ın damadı Kushner ve Dışişleri Bakanı Pompeo’nun orada burada boy gösterip şov yapmasına. “Yüzyılın Arap Barışı” olarak pazarlanan safsatanın çoktan boyası dökülüverdi. Suriye’de, meydanı sonuna kadar Rusya’ya bırakan ABD, kala kala bir terör örgütüyle resmen ortaklık yapmak gibi büyük zillete düştü. PYD/YPG terör örgütünün ismini değiştirip Suriye Demokratik Konseyi (SDK) yapmakla ve görünürde bir iki aşireti de işin içine katmakla bu rezaleti örtbas edemez.
Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesini hazmeden Amerika, aynı Rusya’nın Libya’da neler yaptığını da görüyor ve aynı çaresizlikle seyrediyor… Suriye yolunu Rusya’ya açan bizzat İran’dı. Libya yolunu ise Birleşik Arap Emirlikleri! Evet, ABD’nin kucağındaki BAE, Rusya’nın paralı asker şirketi Wagner’in ücretini bol bol ödeyerek ve her türlü ikmalini yaparak Libya’da tahkim ediyor. Netice itibarıyla BAE, İsrail’in güvenliğini sağlama noktasında hiçbir fedakârlıktan çekinmiyor, böylece ABD’ye sadakatini de ispat etmiş oluyor… Velakin bu imtiyazı kullanarak, ABD’nin kırmızı çizgilerini de aşabiliyor. BAE nedir, kimdir, ne yapmak istiyor? Bu ayrı bir yazı konusu. Şimdilik, Ürdün, Mısır ve S. Arabistan’ı da peşinden sürükleyebilen, para gücüyle Sudan’da darbe yaptıran bu küçücük çadır devletinin, hem ABD hem Rusya ile nasıl iş tuttuğuna dikkat çekmekle iktifa edelim. Velakin şuraya dikkat isterim: Bu küçük çadır devleti, Libya’daki Watiyya hava üssünde bulunan Türkiye’nin askerî araçlarına saldırı düzenleyecek, hiç ilgisinin olmadığı Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı Yunanistan’ın yanında yer alıp Güney Kıbrıs’a askerî uçaklar yollayacak kadar küstah… Bakalım bu küstahlığın sonu nereye varacak?
ABD, Suriye’de devşirip kendisine “müttefik” yaptığı terör örgütü PYD/YPG ile bir garnizon terör devletçiği kurma faaliyetlerine devam ediyor. Aynı terör örgütünü SDK kimliği ile Rusya’da Moskova’da Dışişleri Bakanlığı seviyesinde ağırlıyor. Acaba bu durum, son zamanlarda Rus konvoylarına yapılan saldırıları önlemenin bir arayışı mı? Yoksa ABD ile Rusya arasında daha farklı ve ileri seviyede bir uzlaşmanın bir belirtisi mi? Diğer taraftan, ABD Güney Kıbrıs Rum Yönetimine uyguladığı silah ambargosunu kaldırıveriyor. Hakeza Fransa, Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı kullanmak için her yola başvuruyor… Bunun için donanmasının en önemli gemilerini Doğu Akdeniz’e yolluyor. Bu arada çulsuz Yunanistan’a biraz daha silah satmak için de zemin hazırlıyor! Türkiye’ye karşı Avrupa Birliğini bir bütün olarak örgütleyemedi, ancak kapalı kapılar ardında en azından bazı üyeleriyle “yaptırım” konusunu telaffuz etme noktasına gelmiş görünüyor. İşte bu Fransa yüksek zıplamaya devam ediyor. Suriye’de gösteremediği varlığı, çaresiz kalmış Lübnan’da deniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği üzere, Macron fotoğraf çektirmek için Beyrut’a geliyor, oradan Bağdat’a geçiyor. Bu arada Kuzey Irak meselesine hiçbir katkısı olmasa da IBKY Başkanı Neçirvan Barzani ile görüşmeyi de programına alıyor…
Bilelim ki, ne Yunanistan ile deniz yetki alanı anlaşması yapan Mısır’ın ve ne de çoktan beri ekonomisi dibe vuran Yunanistan’ın, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarına yönelik adımları sonuç vermez. Fakat hem zordaki Sisi Yönetimi hem de siyasi varlığını Türk düşmanlığına borçlu olan Yunanistan’ın sağ siyaseti, bu konuyu sömürmeye devam edecek. ABD, Rusya, Fransa, Yunanistan, Mısır, BAE, S. Arabistan ve diğerleri ne kadar tahrik ederlerse etsinler, Türkiye büyük ve güçlü devlet olarak bu ucuz oyunlara gelmeyecek. Şüphesiz haklarını sonuna kadar koruyacak, bu arada birilerine sırası geldiğinde dersini de verecek. Ama şöyle ama böyle... Bakalım kimin sinirleri daha dayanıklı?!.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.