Libya ve Mısır, önemli kilit taşları…

A -
A +
Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika’da siyasi ve askerî bakımdan önemli hareketlilikler devam ediyor… Türkiye aynı anda hem Libya hem de Mısır’da kritik temaslar yürütüyor. Her iki ülke de, önemli birer kilit taşı.
 
 
Normal şartlar altında, Mısır’ın Türkiye ile olan yakınlığının her hâlükârda Yunanistan’a göre çok daha güçlü olması beklenir değil mi? Beş yüz senelik bir ortak geçmiş ve ayrıca halkların kahir ekseriyetinin aynı dine mensup olması vs. bu yakınlığı besleyecek olan kalıcı faktörlerdir… Hâl böyleyken, tersi durumların yaşanması gerçekten düşündürücüdür. İki ülke ilişkilerinin limoni olması yalnızca son on senenin konusu değildir. Daha eskilerde de, Kıbrıs gibi bazı önemli meselelerde, Mısır’ın hayret edilecek şekilde, Yunan tezlerini savunmasının izahı kolay değil. Hiç şüphesiz durup dururken bütün bunlar olmadı. Tarihin derinliklerinde ve bazen hiç beklenmedik zamanlarda ve beklenmedik şekilde baş gösteren gelişmeler, zamanında gerektiği gibi yönetilemediği takdirde, maalesef acı neticeler doğuruyor… Ne garip cilvedir ki, Osmanlı Devleti hesabına tam yedi sene boyunca Vehhabilerle savaşıp onları bozguna uğratan, daha sonra da Mora İsyanını bastıran Kavalalı Mehmed Ali Paşa, kendi saltanatı derdine düşüp yepyeni meselelere kapı aralayacaktır!.. Mısır Valiliği ile yetinmeyip Suriye’yi de istemesi ve bu uğurda bizzat Osmanlı Ordusuyla savaşması ve dış destekler de dâhil, muhtelif sebeplerle başarılar elde etmesi, sonu gittikçe kötüye giden hadiseler zincirine yol açtı…
Osmanlı kendi valisine karşı, İngiltere ve Fransa’dan yardım istemek zorunda kaldı. Ne var ki, Fransa zaten Kavalalıyı destekliyordu! Bu defa Rusya denkleme girdi ve işler Hünkâr İskelesi Anlaşmasına kadar tırmandı. İngiltere oldum olası Rusya’nın Boğazlar üzerinde etkili bir konuma gelmesini istemediği için, tekrar devreye girdi ve Kütahya Anlaşmasıyla; Kavalalı Mısır, Suriye ve Girit Valiliğini elde ederken, oğlu İbrahim Paşa da Cidde ve Adana Valisi olacaktı… Ama öyle olmadı, Osmanlı Devletinin, Rusya, İngiltere ve Fransa’ya çeşitli tavizler verme pahasına, neticede Londra Konferansı toplandı ve burada Suriye, Girit ve Adana tekrar Osmanlı idaresine iade edildi. Mısır’da Kavalalı Mehmed Ali Paşa hanedanlığı kuruldu… Kavalalı buna razı olmadı ve direnmeye devam etti. Ancak İngiltere ve Fransa’nın çeşitli baskılarına boyun eğmek zorunda kaldı ve sonunda gelip Osmanlı Padişahına bağlılığını bildirdi. Amma “Ba’de harabil Basra!..” Kısacası, o günün şartlarında Osmanlıya isyan eden ve birkaç defa da Osmanlı Ordusunu savaşta yenmeyi başaran Mehmed Ali Paşa’nın kontrolden çıkması, tarihin seyrini kökünden değiştirmiş oldu. İki yüz sene sonra çok daha başka siyasi ve askerî dengelerden dolayı, biz Mısır ile problemler yaşıyoruz. Uzun bir aradan sonra, Türkiye ile Mısır arasında diplomatik temasların yeniden başlayıp, bu çerçevede Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığında bir heyetin Kahire’de müzakerelerde bulunması çok önemli. Dileyelim ki, işler tekrar yoluna girsin.
Hem Doğu Akdeniz ve hem de Kuzey Afrika coğrafyasında Mısır ve Libya iki önemli kilit taşıdır. Türkiye’nin Libya ile olan tarihî geçmişi, Mısır'la büyük benzerlikler arz eder. Hatta bazı yönlerden, Mısır’a nazaran daha olumlu bir ortak geçmiş ve dahi günümüze de yansımaları vardır. Bu yansımalar bugün için, Libya’nın büyük badireler atlatmasını temin etmiştir. Küresel güçlerin piyonu durumundaki Halife Hafter’in iç savaş başlatarak ülkeyi yıkım noktasına getirmesi, Libya adına büyük talihsizlik. Şüphesiz bunun öncesi de var. Kaddafi’nin kırk küsur yıllık iktidarında yapılan yanlışlar, “Arap Baharı” denilen felaketle birlikte Libya’yı yangın yerine çevirdi… Sadede gelirsek, kirli savaşın koçbaşı olan Halife Hafter’in, ülkeyi büsbütün teslim almasına ramak kalmışken, Türkiye’nin çok etkili müdahalesiyle, mahut plan akamete uğratılmıştır. Libya’da şimdi BM ve diğer devletler tarafından daha fazla destek gören bir hükûmet var. Lakin Hafter denilen piyon, hâlâ fitne kazanını kaynatmayı sürdürüyor. Ve Dibeybe Hükûmetinin otoritesini sarsmak için her yola başvuruyor. Daha geçen hafta, Başbakan Dibeybe’nin Bingazi’ye gidip görüşmeler yapmasını korsanca eylemlerle engelledi. ABD ve Fransa gibi ülkeler, ikiyüzlü politikalarla Hafter’i arkalamaya devam ediyor.
Ama Türkiye’nin duruşu gayet sağlam. Her şart altında Libya halkının menfaatine olan politikalar izliyor ve bunu sahada güçlü bir şekilde tatbikata sokuyor… Bu manada Çavuşoğlu ve Akar’ın Libya’ya üst düzey kalabalık bir heyetle yaptığı ziyaret çok önemlidir ve mutlaka olumlu yansımaları olacaktır. Libya ve Mısır’ın kilit taşları olma özelliğine, her daim dikkat etmek lazım!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.