Siyasi tarihimizdeki kara leke: 27 Mayıs…

A -
A +
Her devletin tarihinde namütenahi olumlu ve olumsuz sayfalar vardır… Bunların bir kısmı kırılma noktasıdır. Olumlu hadiseler ülkeyi şaha kaldırırken, olumsuzlar tam tersine memleketi perişan eder!..
 
 
Üzerinden altmış bir yıl geçti… Ama siyasi tarihimizdeki o kara lekenin, 27 Mayıs Darbesinin acısı hâlâ bugün gibi yakıcı. Ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik gidişatını temelinden sarsan menhus darbenin tertibinde; hangi seviye ve hangi mekanizmada olursa olsun, rol oynayan kişiler ve odaklar topyekûn milletin vicdanında mahkûm oldular. Bunların bir kısmı henüz dünya hayatında iken zelil ve perişan duruma düştü, başkalarına da ibret olacak bir akıbete uğradı. Bir kısmı çoktan unutulup gitti, isimleri tarihin çöp sepetini boyladı. Bazı vesilelerle hatırlanacak olsalar bile, hep menfi ve nefret duygularıyla birlikte gündeme gelirler… Gelgelelim hain darbe faillerinin, bu şekilde millet vicdanında mahkûm olması, bizatihi darbenin yaptığı tahribatı hafifletmiyor. Yukarıda ifade edildiği üzere bir kırılma noktası olarak, on yıllarca; memleketin doğru istikametini bulması noktasında, hep engelleyici olarak yolun ortasında durdu. Evet, 27 Mayıs darbesi getirdiği vesayet düzeni ile Türkiye’nin kalkınması ve gelişmesine en büyük takozu koymuştur. Bunun altını kalın bir çizgi ile çizelim. Çünkü 27 Mayıs’tan sonra, belli aralıklarla benzer şekilde Türkiye’nin yönetimine yapılan demokrasi dışı müdahaleler, hep o mahut başlangıcı referans alarak, vesayet düzenini devam ettirdi. Mesela 1961 Anayasası hangi amaç ve hedeflerle ve usullerle hayata geçirilmişse, 1982 Anayasası da onu takip etmiş, temel noktalarda onun bire bir kopyası olmuştur. Esasın dışında kalan teferruat kısmının hiçbir ehemmiyeti yoktur. Asıl olan sistemin ruhu ve kalıbıdır. Türkiye’yi o dar kalıbın içine sıkıştırarak, bir şekilde hep kontrol altında tutmaya çalıştılar.
Dolayısıyla 27 Mayıs 1960’tan bu yana ödenen bedeller, yaşanan büyük kayıplar hep oradan beslendi… 27 Mayıs Darbesi, kotarılma biçimi ve uygulamaları Türk siyasi tarihinde kapkara bir lekedir. Zira demokrasi, hukuk ve adaletin açıkça ayaklar altına alındığı, güya hesap sorma adına masum insanların haysiyetlerinin fütursuzca çiğnendiği, utanç verici tezgâhın adıdır. Bu kirli tezgâhla birçok cana kıyılmıştır… O dönemde işlenen menfur cinayetlerin hesabı ne yazık ki hiçbir vakit sorulamamıştır. 27 Mayıs’ın kurdurduğu uyduruk mahkemelerde, vicdanların asla kabul etmediği, etmeyeceği alçakça iftiralarla, asil insanlar yargılanıp mahkûm edildi. Bu trajikomik yargılamanın en büyük mağduru merhum Adnan Menderes ve arkadaşları Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan Polatkan’dır!.. Bu millet Şehit Menderes ve arkadaşlarını asla unutmadı, kalbinde hep sevgiyle saygıyla yaşattı. Onların memleketine hizmet için, can vermek dâhil yaptıkları fedakârlıklar asla unutulmadı, unutulmayacak. Türk milleti bunca yıldır, Merhum Menderes ve arkadaşlarını darbecilere karşı koruyamamanın mahcubiyetini yaşıyor. Bunu her vesileyle dışa vuruyor!
Bütün bunlara rağmen, toplum olarak 27 Mayıs Darbesinden yeteri kadar ders çıkarıp çıkaramadığımız tartışılır… Zira hâlâ daha çok azınlıkta da kalsa, 27 Mayıs Darbesini savunmaya kalkışan, ona haklı gerekçeler bulmaya çalışan örümcek bağlamış bazı zihinler, orada burada fırsat buldukça kafa kaldırmaya çalışır. Bu zavallı zihniyet nesli tükenen hayvanlar gibi, günden güne tükense de tamamen bitmiş değil. Ve şunu da unutmamalıyız ki, bu sefil zihniyet fırsatını ve ortamını bulduğu anda derhal benzer ihanetlere kalkışmakta geri durmamaktadır. Şu hâlde bizim darbeci ve zorba zihniyete karşı daima uyanık ve dikkatli olmamız lazım. Aksi hâlde yeni darbelerin pişirilmesi işten değil maalesef!..
27 Mayıs Darbesi denilince akla ilk gelen yer olan Yassıada, bugün bambaşka bir kimlik ve fonksiyonla ülke hizmetinde… Yassıada artık Özgürlük ve Demokrasi Adası olarak, 27 Mayıs’ın utanç verici hatırasını bir nebze de olsa silmek üzere, bu yeni hüviyetiyle hizmete amade. AK Parti bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında, il başkanları ve belediye başkanlarıyla, Özgürlük ve Demokrasi adasında tarihî bir toplantı gerçekleştiriyor. Bu toplantının sembolik anlamı yanında, oradan verilecek demokrasi, özgürlük, adalet ve medeniyete dair önemli mesajların siyasi ve sosyal çevrelerde yeni bir dikkat ve hassasiyet uyandırmasını bekleriz… Zira demokrasi sadece lafta değil, bizzat yaşayarak ve yaşatarak, samimi tatbikatla hayata geçirilebilir. Bu şekilde kök salan bir demokrasi kalıcı olur, her türlü darbe ve tezgâha karşı da dayanıklı olur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.