Suyun gücü ve önemi...

A -
A +
Bu köşede, suyun önemi hakkında defalarca değerlendirmeler yaptık ve suyun dünyadaki “EN STRATEJİK MADDE” olduğuna hep dikkat çekmeye çalıştık. Şüphesiz su, bugünün ve yarınların en kritik meselesidir!..     Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün “Suyun Gücü Milletle Buluşuyor” toplu açılış töreninde, hepimizi derin derin düşündürmesi gereken şu ifadeyi kullandı: “Suyumuzu korumakla vatanımızı korumak arasında mahiyet itibarıyla hiçbir fark görmüyoruz…” Evet, ‘sınır aşan sular’ konusunda hasbelkader doktora yapmış, kitap yazmış (Bkz. Suyun Stratejik Dalgaları-BKY Yayınları)  ve bu köşede her vesileyle suyun ehemmiyeti hakkında görüş serdetmiş bir kişi olarak, Sayın Cumhurbaşkanının bu sözünü duymaktan büyük memnuniyet duyduğumu belirtmek isterim. Bu köşenin müdavimleri hatırlayacaktır; Mısır ülkesinin Nil Nehri ile olan hayati bağları sebebiyle, bu büyük su kaynağının korunması konusunda, geliştirilen doktrini birkaç defa yazmıştık. Bu konuda şöyle bir görüş hâkimdir: “MISIR ORDUSUNUN BİRİNCİ GÖREVİ NİL’İ KORUMAKTIR…” Zira Mısır nüfusunun yüzde 97’si, Nil Nehri kıyılarında yaşıyor ve onun suyuyla hayatını idame ettirebiliyor. Yani Nil olmazsa, Mısır diye bir ülke de olmaz, olamaz! Malum olduğu üzere su hayat kaynağıdır. Ama bu cümle eksik. Şöyle demek gerekir; Su, alternatifi olmayan yegâne hayat kaynağıdır… Dolayısıyla dünyadaki en stratejik madde, hiç tartışmasız sudur. Ve maalesef bu en stratejik madde konusunda, dünyanın büyük bir kısmında çok ciddi sıkıntılar söz konusudur. Zira su kaynaklarının yeryüzündeki dağılımı çok farklı ve nüfus yoğunluğu olan bölgelerde ne yazık ki, yeteri miktarda su bulunmamaktadır.   Bugün dünyada bir buçuk milyar insan, yeterli miktarda suya erişim imkânına sahip değil. Üç milyar insan da, yeterince temiz ve sağlıklı su kaynaklarına ve atık su sistemine sahip değil. Bu yüzden her sene çoğu çocuk yaştakiler olmak üzere, milyonlarca insan su yetersizliği ve kirliliğine bağlı hastalıklardan hayatını kaybediyor… Anlayacağınız dünyada çok ama çok büyük su problemleri yaşanıyor. Bu problemden doğan millî ve milletlerarası ihtilaflar da oldukça fazla. Yukarıda Nil örneğini vermiştik… Bu nehir, Orta Doğu bölgesinde en önemli su kaynaklarının başında geliyor. Nil Nehri on bir tane ülkenin topraklarından geçiyor. Ancak bugüne kadar Nil suyunun çok büyük kısmı sadece Mısır ve Sudan tarafından tüketilir oldu. Oysa bu nehrin sularının yüzde 76’sı Etiyopya’dan (Mavi Nil) geliyor!.. Şu sıralarda Etiyopya ile Mısır ve Sudan arasında, ciddi bir ihtilaf yaşanıyor. Çünkü yukarı çığır ülkesi olan Etiyopya, Sudan sınırına yakın bir bölgede, Nahda (Rönesans) Barajını inşa ediyor. Barajın su tutma meselesinde üç ülke arasında yürütülen müzakereler şimdiye kadar sonuç vermedi. Baraj inşaatı ilerledikçe huzursuzluklar da artıyor… Baraj konusunda geri adım atmak istemeyen Etiyopya’da, Tigray Bölgesinde büyük iç çatışmalar başladı. Diğer taraftan bu ülke ile Sudan arasında ihtilaflı olan sınır bölgesine, Hartum Hükûmeti askerî müdahalede bulundu. Bütün bu gelişmelerin Nahda Barajıyla ilgisi bulunmadığı söylenemez. Daha önce de Enver Sedat, Hüsnü Mübarek ve nihayet Muhammed Mursi Yönetimi sırasında, Etiyopya’nın Nil sularına tek taraflı bir müdahalesi hâlinde, askerî güç kullanılacağı resmen ve alenen ifade edilmişti...   Bu konuyu daha fazla uzatmadan kendi memleketimize dönelim. Türkiye’nin su konusunda çok dikkatli ve geleceğe de hazırlıklı olması lazım. Zira ülkemiz su zengini olmadığı gibi, su stresine girmeye de uzak değil… O yüzden suyumuzun kıymetini çok iyi bilmemiz, mümkünse damlasını dahi değerlendirmemiz gerekiyor. Türkiye hâlihazırda, sulanabilen topraklarının ancak yüzde altmışını suluyor... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasına göre, son 19 yılda 277 milyar liralık yatırımla 600 baraj, 423 gölet, 590 hidroelektrik santrali, 1457 sulama tesisi ve 262 içme suyu tesisi devreye alınmış. Sayın Erdoğan bunu destan yazdık diye tanımlıyor. Doğrudur. 2002 yılına kadar inşa edilen baraj sayısının 273 olduğunu göz önüne alırsak, nereden nereye gelindiğini daha iyi anlarız. Fakat 1970’li yıllarda okutulan iktisat kitaplarında, Türkiye’nin su kaynaklarını değerlendirmesi için 1489 baraj yapması gerektiği yazılı idi… Buna göre daha katetmemiz gereken epey mesafe var.   Suyumuzu korumak için sadece yer üstü barajlarına değil, yer altı barajlarına da ihtiyacımız var. Nitekim Cumhurbaşkanı 26 tane de yer altı barajı yapıldığını, ama hedef sayının 150 olduğunu hatırlattı. Kayıp kaçak meselesinde de ciddi yatırımlara ihtiyaç var. Zira bazı bölgelerde, kaçaklardan dolayı zayi olan suyun miktarı, yüzde otuzların çok üstünde. Bu vahim bir durum... Son söz; suyu korumak vatanı korumaktır, gerisi teferruattır!..         *** Kısa bir izin istiyorum. Müsaadenizle efendim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.