Yaptırımlar… Ne yaptırır, ne yaptırmaz?!.

A -
A +

Joe Biden dedi ki: “Putin’in bundan sonraki her hamlesine karşılık vereceğiz...” Şu tekrarı da yaptı; "Ukrayna’ya asker göndermeyeceğiz. Ama NATO’nun her karış toprağını savunacağız…" Durum yeterince açık!

 

Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur derler…

Aylardır Batı Cenahı ile Rusya arasında söz düellosu sürüyor. Bu düello devam ederken, Rusya Ukrayna sınırındaki askerî yığınağını da takviye ediyordu. ABD ve NATO ve AB, kafa karışıklığı içindeydi. Sanki Rusya’nın tam olarak ne yapmak istediğini kestiremiyordu. Hâlbuki, Rusya tarafı gayet de açık konuşuyordu!..

Çok önemli ve kritik bir konu olmakla birlikte, meselenin yalnızca Ukrayna olmadığını döne döne söylüyordu. Ukrayna’nın NATO’ya katılmasının kendileri için kırmızı çizgi olduğunu ve fakat onun da ötesine taşan boyutta ulusal güvenliğine yönelen tehditlerin ortadan kalkması gerektiğini, bunun için yazılı garanti istediklerini üzerine basa basa seslendiriyordu. Bu minvalde Batı’nın gerekli itinayı göstermediğini, güvenlik garantisi konusunda beklenen tavrı ortaya koymadığını dile getirerek, bu hâlin daha fazla sürdürülemeyeceğini ve Rusya’nın mutlaka gerekli teknik ve bazı askerî tedbirlere başvuracağını hatırlatıyordu…

Bu hususta ne kadar ciddi ve kararlı olduğunu ihsas etmek için de o yığınağı yapıyordu. Şimdi ABD Başkanı yeni farkına varmış gibi, şu soruyu soruyor: “Maksadın savaşa girmek değilse bu kan stokunu niçin yapıyorsun?..” Başta ABD ve İngiltere olmak üzere (İsrail de kısmen dâhil oldu), Batı kaynaklı istihbarat raporlarına göre, Rusya’nın şubat ortasında kesin olarak Ukrayna’ya gireceği yolunda haberler pompalandı. Ama tabir yerindeyse, Putin ters köşe yaptı…

Joe Biden çok şiddetli yaptırımlar uygulayacağız, diyor, ama Putin’in öteden beri bu türden yaptırımlara karşı hazırlıklı olduğunu sanki göz ardı ediyor… Ne var ki, sınır bölgesinde yaptığı kan stokundan önce, Rus Merkez Bankasında dolar stoku yaptı!..

O hâlde soru şu: Peş peşe uygulamaya konulan yaptırımlar, neyi yaptıracak, neleri yaptırmayacak acaba? Putin’in geçtiğimiz salı gecesi yaptığı uzun konuşma, bu konulara ne kadar ciddi hazırlık yaptığının da bir nişanesi. Bolşevik Devriminin bir numaralı İsmi Viladimir Lenin’i yerden yere vuracak kadar tarihi irdeleme yapan Putin, bu uygulamalara günübirlik çalışmalarla girmedi. İlk etapta Putin’in yakın mesai çevresine, istihbarat şefi ve özel kalem görevlisi ile onların yakınları gibi sınırlı sayıda isme dönük yaptırım tedbirleri, bu problemin cesametiyle mütenasip şeyler değil…

Bundan sonra Rusya’yı daha zora sokacak ne gibi tedbirler geleceğini bekleyip göreceğiz. ABD Başkanı Rusya’nın Batı’dan finans sağlayamayacağını söylüyor. 650 milyar dolarlık rezerve sahip Rusya, Çin ile ekonomik bağları çoğaltmak için gerekli altyapıya sahip… Nitekim ABD’nin diplomatik planda boykot ettiği Pekin Kış Olimpiyatlarına giden Putin, Şi Cinping ile son derece kritik müzakereler yaptı. Her ikisi de ABD ile kavgalı olan bu isimler, Biden’a karşı yeteri kadar dayanışma zemini hazırladılar…

Rusya Batı’dan finans bulmakta zorlanabilir, ama alternatifsiz değil. Başta Çin olmak üzere, hem ticaret yapacağı hem de finans temin edeceği geniş bir coğrafyaya ve farklı imkânlara sahip…

Evet, Putin’in doğrudan askerî gücü devreye sokarak Ukrayna üzerinden Batı’ya karşı başlattığı tazyik karşısında, yegâne silah ekonomik ambargo. AB Dışişleri Bakanları hızlıca bir araya gelerek, çoğu Rus Meclisi Duma’nın üyesi 351 kişiye karşı yaptırım kararı aldı. AB Yüksek Komiseri Borrell bu hızlı kararın alınmış olmasından dolayı mutlu! İngiltere tek başına beş Rus Bankasına yaptırımları devreye sokarak sanki daha etkili bir adım attı. Aynı zamanda Ukrayna’ya askerî malzeme yardımında bulunan İngiltere’nin modern sömürgeleri Kanada ve Avustralya da çeşitli yaptırım kararlarıyla kendilerini gösterdiler. İngiliz Başbakanı Boris Johnson, “Yeni bir Yalta’ya izin vermeyeceğiz” diyor. Malumunuz Şubat 1945’te, Stalin, Roosevelt ve Churchill üç büyük devletin başı olarak, Yalta’da bir araya gelmiş ve tabir yerinde ise, dünyayı kendi aralarında parselleyip nüfuz alanları belirlemişlerdi…

Eh, artık Britanya İmparatorluğu ve Sovyet İmparatorluğu mevcut değil. Amerika da 1945’lerin ABD’si değil. Zaten bu formatta bir Yalta Zirvesi mümkün değil!.. “Normandiya Formatı” da işlemiyor. Dolayısıyla Minsk Anlaşması da rafa kalkmış durumda. ABD ve İngiltere ve Kanada’nın Ukrayna’ya birkaç uçakla göndereceği “ölümcül” silahlar da, Putin’i geriletemeyeceğine göre, çok konuşulan yaptırımların yaptırım gücü oldukça zayıf. Şu hâlde daha akılcı olabilecek yol diplomasi yoludur. Diplomasi masası ortada duruyor. Herkes birbirini davet ettiğine göre, bir an evvel bu masaya oturacak olanlar oturmalı ve Ukrayna daha fazla ezilmeden, barışı temin edecek müzakereler başlatılmalıdır.

Batı cenahı Rusya’nın ne istediğini biliyor. Buna karşılık hangi talepleri ne kadar kabul edebileceğini de biliyor. Rusya da bunu tahmin ediyor… O zaman saklambaç oynamaya gerek yok değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.