İsrail’in Refah saldırısı, Batı’nın ölüm ilanıdır!..

A -
A +

İsrail’in yedi aydan beri Gazze’de yaptığı soykırım, çoktan beridir çöküş sinyalleri veren dünya nizamını tamamen göçertti… Bu arada “Batı Medeniyetinin” de ne büyük yalan ve palavra olduğu resmen tescil edildi!..

 

 

 

An itibariyle dünyada, hak-hukuk; adalet ve insani değerler adına ne varsa, artık hiçbirinin kıymet ifade etmediği kesinleşmiştir… Bu yıkımın bir numaralı faili, her sene insan hakları konusunda raporlar hazırlayarak başka devletlere bu konuda ev ödevi vermeye kalkışan Amerika Birleşik Devletleridir! ABD’nin nasıl bir ikiyüzlülük içinde, bizzat dünya barışını tehdit ettiği, 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşanan vahşet ve barbarlıkla tescil edilmiştir. Terörist İsrail Devletinin, bu derece kudurmasının ve on binlerce masum-sivil ve korunmasız insanı katletmesinin muharrik gücü Amerika’dır. Bu tarihin kayıtlarına böylece geçmiş bulunmaktadır. Dünya var oldukça ABD’nin bu utanç verici sicili temizlenemeyecektir. Zira ABD, korkunç askerî gücünü tümüyle İsrail’in hizmetine vermiş, bu terörist devletin sadece bölgeyi değil, dünyanın tamamını ateşe atacak şekilde atraksiyonlarda bulunmasını sağlamaktadır. İsrail, Amerika’nın siyasi ve askerî gücüyle Filistin halkını imha etmektedir!.. Siyonist İsrail, soykırım suçunu fütursuzca ve bütün dünyaya karşı diklenerek işliyor. ABD ise bu insanlık suçunu meşru müdafaa olarak yutturmaya çalışıyor. Bakınız çok net olarak şunun altını çizelim; İsrail’in yedi aydan beri işlediği insanlık suçlarına karşı, dilini yutmuşçasına sessiz kalan Batı, Refah saldırısına da seyirci kesilerek bizzat ölüm ilanını vermiş bulunmaktadır!..
Avrupa Birliği Dış Politika Komiseri Josep Borrell, tam bir acizlik içinde, çaresizce sesini duyurmaya çalışıyor. İsrail’i soykırım suçundan dolayı yargılayan Uluslararası Ceza Mahkemesinin tehdit edilmesine son verilmesi çağrısını yapıyor. “UCM Putin hakkında tutuklama kararı verince alkışladık” diyor: "Şimdi de bırakalım görevini rahatça yapsın…” Peki, kime yapıyor bu çağrıyı? Amerika’nın ismini telaffuz edebiliyor mu? Bakınız daha yeni ortaya çıkan bir rezalet var. Cumhuriyetçi Parti’ye mensup on iki Senatör, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Karim Khan’a 24 Nisan’da bir mektup yazarak, Mahkemenin İsrail Başbakanı Kasap Netanyahu ve diğer yetkililer hakkında tutuklama kararı vermemesini, aksi hâlde bunun sonucuna katlanmakla tehdit ettikleri gün yüzüne çıktı! Aynı yaratıklar, “Hamas terörizmi ile İsrail’in haklı tepkisi arasında hiçbir ahlaki eş değerlik bulmadıklarını”  ve UCM’nin meşru müdafaa eylemlerini cezalandırmaya çalıştığını iddia ediyor. Aynen Siyonist İsrail hükûmetinin ağzıyla hatta daha da ileri giderek, aşağılık bir dil kullanıyorlar. Bu herifler ne derece insanlık dairesi dışında olduklarını kendi ağızlarıyla anlatıyor. Tutuklama kararının UCM’yi terörizmin en büyük devlet destekçisi ile aynı hizaya getireceğini saçmalıyorlar. Bu yaratıklar hızlarını bir türlü alamamış ki, en sonunda şöyle bir kepazelikle dip yapmışlar: “Çıkacak herhangi bir tutuklama emrini, sadece İsrail’in değil, ABD’nin de egemenlik haklarına yönelik bir tehdit olarak kabul edeceğiz…” Eh, bu kadar seviyesizlik ve alçaklığa ne söylenebilir? En iyisi üstüne sifonu çekmek.
Gazze’de ABD-İsrail iş birliğiyle sergilenen barbarlık çok net olarak gösterdi ki, Batı’nın medeniyet ve insani değerler iddiası, tamamıyla sahtedir. Batı’nın bu özelliği elbette sadece Gazze’de ortaya çıkmadı. Bugüne kadar sayısız kereler farklı coğrafyalarda bu ve buna benzer vahşetler ika edildi. İşin en acı tarafı, bütün bu barbarlıkların hesabını soracak bir beynelmilel mekanizma olmadı. Güçsüz devletlerin tepesine binen emperyalistler, vahşetlerini örtbas etmek için, güya hak-hukuk adına yeni yeni zulümlere imza attılar. Böylece zulüm yeryüzünde hiç eksik olmadı. Bu yüzkarası durum daha ne kadar devam eder? Gazze halkına reva görülen zulüm karşısında, vicdanlarının sesini dinleyerek, bütün baskı ve tehditlere, şiddet uygulamalarına, hak mahrumiyetlerine rağmen; üniversite öğrencileri, akademisyenler ve sade vatandaşlar ayaklanmış durumda. Bu insani tepki kapkaranlık ortamda geleceğe dönük bir ümit ışığı mahiyetinde. İsrail halkının bir kısmı da Siyonist Hükûmetin insanlık dışı politikalarına karşı sesini yükseltiyor. Apaçık vahşet karşısında, asgari bir tepki ortaya koymaktan bile aciz devlet ve siyaset adamlarına nazaran, sivil halkların sergilediği asalet ve cesaret takdire şayandır. Temenni ederiz ki, emperyalistlerin top-tüfekle ve sinsi politikalarla kastettiği dünya barışı, sivil vicdanların doğru tarafta yer almasıyla bir yere kadar muhafaza edilir. Aksi hâlde dünyayı topyekûn bir felaket bekliyor. ABD destekli İsrail zulmü, o derece katmerleşti ki, bir benzerini tarih kaydetmedi. Bu zalimlik, Siyonist olmakla övünen Biden ve şürekâsının alnında silinmez bir kara leke olarak duracaktır. Kasım seçimlerini ister kazansın, ister kaybetsin, tarihin vereceği hüküm asla değişmeyecektir.

 

Son söz; zulüm payidar olamaz. Elbette zalimler de bir gün hâk ile yeksan olacaktır!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe 9 Mayıs 2024 15:57

Hamas'ın İsrail ordusuna karşı bir varlık göstermesi gerekiyor.