Üçlü Zirveden nasıl bir sonuç çıkar?

A -
A +
Türkiye, şu günlerde çok yoğun diplomatik temaslara ev sahipliği yapıyor… Bugün Mevlût Çavuşoğlu, Sergey Lavrov ve Dmitro Kuleba’nın iştirakiyle yapılacak üçlü zirveye, belki de en kritik görüşme diyebiliriz.
 
 

14 yıllık uzun bir aradan sonra, İsrail’den ilk defa üst seviyede bir resmî ziyaret gerçekleşiyor…

 İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyareti devam ederken, Yunanistan Başbakanı Miçotakis de bugün Türkiye'ye geliyor. Önümüzdeki pazartesi günü de, Almanya Başbakanı Olaf Scholz resmî ziyaret için Ankara’da olacak. Yarın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından resmî açılışı yapılacak olan Antalya Diplomasi Forumuna, seksenden fazla ülkeden devlet ve hükûmet başkanı ve bakanlar seviyesinde katılım var. Ayrıca kırk dört bölgesel ve uluslararası teşkilatın temsilcilerinin iştirakiyle, dünyanın gündeminde olacak. Türkiye bugünlerde çok yoğun diplomatik temaslara ev sahipliği yapıyor…

Ama bunların içinde bir görüşme var ki, çok çok kritik. Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları Sergey Lavrov ve Dmitro Kuleba ile Mevlût Çavuşoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirecek üçlü zirveden, acaba nasıl bir sonuç çıkacak? Bu sorunun cevabı çok önemli. Çünkü Ukrayna savaşının yansımaları giderek genişliyor. Kısa zamanda telafisi mümkün olamayacak yeni yeni sonuçlar doğuruyor. Askerî ve stratejik açıdan her geçen gün, dünya barışı aleyhine daha büyük tehditler baş gösteriyor. Ekonomik bakımdan ortaya çıkan değişik sıkıntılar ise çok hızlı biçimde hissediliyor.

Fiilen savaşa katılmayan pek çok ülke, uygulanan ambargo ve yaptırımlardan ve savaş bölgelerindeki güvenlik problemlerinden ötürü, ticari ve ekonomik faaliyetlerin aksaması yüzünden büyük zarara uğruyor. O sebeple, Antalya’daki üçlü zirveden, barış yolunun açılmasına yardımcı olabilecek bir tali neticenin çıkması dahi, ileriye dönük barış ümitlerinin muhafazasına zemin açacak. Daha açıkçası bu üçlü zirvenin devamında, sürdürülecek temasların nihai olarak bir barış zirvesine kadar ilerlemesi, dünya sulhu bakımından hakikaten çok hayırlı olacak.

Peki, üçlü zirveden bu beklentileri biraz olsun karşılayacak bir netice çıkabilir mi? Neden olmasın! Tarih boyunca her savaşta olduğu gibi, cephede silahlar konuşurken bir yandan da hasım taraflar diplomasi masalarında konuşmaya devam etmiştir. Ve her savaşın sonunda da mutlaka barış masası kurulmuştur…

Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmanın seyri de, geneli itibarıyla farklı olmayacaktır. Önemli olan daha fazla zayiat olmadan barış masasının etkili biçimde kurulmasıdır. Antalya’daki üçlü zirve, bu bakımdan bir ilktir ve Türkiye’nin buna ev sahipliği yapması da çok önemlidir.

Şöyle ki, gerçek manada tarafsız ve herhangi bir hesaba dayanmadan samimi olarak barışı destekleyen ülke konumundadır. Bu bakımdan ne Almanya veya Fransa’ya ve ne de İngiltere’ye benzememektedir. Yani ara bulucu rolü oynayabilmek için gerekli olan ‘gerçek tarafsız ve güvenilir ülke’ vasfına sahiptir. O yüzden barış için gösterdiği gayret de kıymetli ve bir şekilde sonuç alabilecek mahiyettedir. Antalya, her sene milyonlarca Rus ve Ukraynalı turistin tatil yaptığı bir beldedir. Her iki taraf için bulunmaz bir barış iklimine sahiptir. Temenni edelim ki, bu iklimde, her iki ülke savaştan barışa doğru ilerleme fırsatını yakalasın. Daha fazla can kaybı olmasın…

En ziyade zorda olan taraf Ukrayna. Ancak Rusya’nın da çok zora düştüğü açık. Bu ortamda, Rusya aleyhine yeni kazanımlar elde etmek için çalışan Batı’nın yaklaşımı dürüst değil.

Görünüşte her şeyi Ukrayna hesabına yapıyorlar… Lakin çok daha başka hesaplar var!.. Ukrayna bu duruma düşmeden yani eli kolu bağlı Rusya’nın önüne atılmadan, daha makul ve mümkün bir formülle bu savaş önlenebilirdi. Amerika ve İngiltere her zamanki gibi ayrılmaz ikili olarak, Avrupa’nın diğer ülkelerini de peşlerinden sürükleyerek, Rusya’ya geri adım attırmaya çalışıyor. Fakat bu arada, Ukrayna her saat, her dakika daha fazla yara alıyor. Rusya’nın birtakım zorluklarla karşılaşması ve hızlı ilerleyememesini kullanarak, sanki Ukrayna galip gelecekmiş havasını estirmek, bu ülkeye büyük haksızlık. Bu yüzden, Zelenskiy’nin son günlerde daha sık barış çağrısında bulunması, şimdiye kadar yapılan yanlışlara nazaran olumlu bir yaklaşımdır. Batı cenahının Rusya’yı daha fazla kışkırtacak eylemlerden geri durması barış hesabına doğru olur. Bu noktada, Polonya’nın, daha önce Rusya’dan almış olduğu Mig 29 uçaklarını ABD emrine vermeye kalkışması, çok tehlikeli bir çıkıştır.

Bugüne kadar Rusya ile savaşmak istemediğini sık sık tekrarlayan ABD’nin, Polonya’nın bu tehlikeli çıkışına karşı çıkması, doğru bir harekettir. Savaşın Ukrayna ile sınırlı kalması ve bir an evvel sona erdirilmesi için, tahriklere değil tarafları yatıştırmaya dönük yaklaşımlara ihtiyaç var. Bu konuda Türkiye’nin şimdiye kadarki faaliyetleri doğru ve başkaları için de örnek mesabesindedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.