Batı’nın “insani yüzü” ancak kendisine güler!..

A -
A +
Kuveyt’i işgalden kurtarmak kaç milyar dolara patlamıştı?.. Batı’nın Ukrayna için bu derece hareketlenmesinin altında ne var? Ukraynalı sığınmacılara gösterilen yakın ilgi niçin Afrikalılardan esirgeniyor?
 


Kuveyt’i Irak işgalinden kurtarmak için, gerçekleştirilen Birinci Körfez Savaşından kısa süre sonra bu ülkeye gitmiştik…

Savaşla ilgili olarak bize brifing veren Kuveytli görevli, şımarıklığa varan bir öz güven içinde şunları söylemişti: “Biz savaşı ihaleye verdik. Geldiler parası karşılığında savaştılar, biz de gerekli ödemeyi yaptık…” (Peki, bu savaş size kaça patladı?) şeklindeki sorumuza da şu cevabı vermişti: "65 (Yazıyla altmış beş) milyar dolar!" Bir soru soru daha; "Peki, bu parayı nereden temin ettiniz?" Cevap özetle şöyle idi; “Bizim Gelecek Nesilleri Koruma Fonu diye bir fonumuz var. Orada 150 milyar dolar birikmişti. 65 milyarını alıp burada kullandık. Bir kalemde Amerika’ya 26 milyar dolar verdik…”

Bu hikâyenin devamı var tabii. Sadece telaffuz edilen bu rakamların dışında, başka “masrafların” da ödendiği bir sır değildi. Mesela; S. Arabistan’a konuşlandırılan binlerce ABD askerinin, kendi aileleriyle bedava telefonla konuşması (O zaman cep telefonu yoktu…)  gibi küçük masraflar!..

Ve O dönemde ABD Başkanı olan Baba Bush’un, zafer kutlaması için Kuveyt’e gidip, “Biz burada petrol fiyatlarını değil, barışı ve hürriyeti konuşuyoruz…” üfürmesini tebessümle izlemiştik. Zira hikâyenin gerçek yönünü, yukarıdaki bilgiler ışığında gayet kati biçimde biliyorduk!..

ABD, miadı dolmuş ve imha edilecek mühimmatı, Irak topraklarında tüketerek karşılığında epey bir bedel almayı becermişti. Gelgelelim bu yetmemiş olacak ki, on küsur sene sonra; bu defa Oğul Bush, Irak petrolüne çökmek için işgale girişecekti. Velakin o savaşın sonu, hiç de bekledikleri gibi olmadı. Bu defa harcanan iki trilyon doların karşılığı, esasen Irak’ın yıkımı oldu!..


Neyse bugüne gelelim…

Batı cenahı, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı karşısında, beklenmedik bir hızla ve şaşırtıcı seviyede birlik-bütünlük içinde reaksiyon gösteriyor. Ukrayna’ya verilen siyasi ve askerî destek, sığınmacılar için sergilenen görülmemiş derecedeki yardımseverlik ve cömertlik, Batı’nın her zaman ve herkese karşı sergilediği bir tavır değil. Daha açıkçası, Batı’nın “insani yüzü” sadece kendisine gülüyor. Bu köşede, Batı medyasının; Ukrayna’daki savaş için Irak, Suriye ve Afganistan’a kıyasla yaptığı değerlendirmeleri ve düpedüz ırkçılığa varan ifadelerden bahsetmiştik…

Gelişmeler o raddeye vardı ki, kısmen Batı medyasının bizzat kendisi dahi, insanların etnik menşeine ve derisinin ya da gözlerinin rengine göre, ayırımcı muameleye tabi tutulmasını kabullenemez noktaya geldi. Ateş altındaki siviller Ukrayna’dan tahliye edilirken, canını kurtarmaya çalışan Afrikalı insanları tartaklayarak trenden aşağıya atan zihniyet ve karaktere ne denilebilir ki...

Ama Batı’nın gerçek yüzü işte bu!.. New York Times gazetesinde yer alan acıklı hikâye, Batı’nın bu çirkin yüzüne ayna tutuyor. Bir grup Afrikalı sığınmacıyla birlikte, başına gelmeyen kalmayan Sudanlı Albaqir ile Ukraynalı Katya Maslova ve kız kardeşi Alysa’nın, sığınmacı olarak gördükleri taban tabana zıt muamele. Katya ve kız kardeşi, Polonya’da Ukrayna bayrakları ile karşılanıp en sıcak şekilde misafir edilmiş. Mevcut imkânlar içinde ikramda kusur bırakılmamış…

Buna karşılık Sudanlı Albaqir ve arkadaşları, Polonya gümrük polisi ile Belarus sınır muhafızlarının insafsızca dayakları, hakaretleri ve tehditleriyle yüz yüze kalmış. Polonya tarafı tekme tokat kendilerini Belarus sınırına doğru itmiş. Belarus sınır muhafızları da, en az Polonyalılar kadar insafsız bir şekilde onları geri göndermiş, tekrar geldikleri takdirde öldürülecekleri ihtar edilmiş.


Şayet Polonyalı insaflı bir aktivistin yardımı olmasa, onları gizlice evine almasa, belki de şimdi Sudanlı tıp öğrencisi ve arkadaşları hayatta bile olamayacaklardı!.. Çünkü Belarus sınır muhafızları cep telefonlarını dahi bozarak, yardım almalarını önlemek gibi bir vahşet sergilemişler…

Şimdi Albaqir ve arkadaşları, sığındıkları evden dışarıya başlarını dahi çıkaramazken, Katya ve kardeşi, Varşova caddelerinde emniyet içinde ve endişelerden uzak şekilde rahat rahat gezinti yapabilmekte...

Bu binlerce benzer hikâyeden sadece tanesi. İtalya, Yunanistan, Macaristan sınırında yaşanan binlerce trajik hikâyede kaç insan hayatını kaybetti, kaç kişi vahşi işkencelere, insanlık dışı muamelelere maruz kaldı…

Suriye’den sadece sekiz tane mülteci kabul eden Macaristan, Ukrayna’dan üç hafta içinde iki yüz küsur bin sığınmacıyı ülkesine aldı. Polonya bir buçuk milyonun çok üzerinde sığınmacı kabul etti. Elbette bu kabuller takdire şayan. Ama bu insaniyeti, ırk, dil, renk ve din ayırımı yapmadan ortaya koymak lazım değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.