Su savaşları mı dediniz?!

A -
A +
22 Mart Dünya Su Günü, sanki bu sene daha sönük geçti… Rusya-Ukrayna Savaşı etkisi mi yoksa Covid salgınının gölgesinde kalması mıdır bilinmez, dünya genelinde de, Su Günü pek sessizce geride bırakıldı...
 
 

Bütün canlıların yegâne hayat kaynağı olan suyun kıymetini yeterince ve hatta hiç bilmediğimizi belgeleyen o kadar çok şey var ki…

Hâlihazırda, dünyada en fazla sıkıntısı çekilen “stratejik madde” kesin olarak sudur!..

Zira yeryüzünde hayat süren sekiz buçuk milyar insanın en az üç milyarı, temiz ve sağlıklı suya erişimden mahrum durumda. En az bir buçuk milyar insan ise asgari miktarda suya erişmekten mahrum bulunmakta…

Dünyada açlık çeken nüfus miktarı sekiz yüz milyon olarak ifade ediliyor. Demek oluyor ki, bugün için susuzluk, açlık probleminden daha şiddetli. Dolayısıyla mevcut küresel su sıkıntısı, petrol-doğalgaz gibi fosil yakıtlar başta olmak üzere, başka hiçbir stratejik madde ile mukayese edilecek gibi değil.

Çünkü hepsinin şu veya bu şekilde alternatifi var. Ama suyun yerini tutacak hiçbir madde yok. Susuz hayat olmayacağına göre, insan; hayvan ve bitkilerin hayat bulması, hayatta kalması ancak ve ancak yine su ile mümkün. Gelgelelim dünyada tatlı su kaynakları hızla kirleniyor ve tükeniyor. Buna karşılık ürkütücü biçimde artan dünya nüfusu (Altmış sene içinde üç milyardan sekiz buçuk milyara çıktı…), gelişen sanayi ve gitgide yükselen şehirleşmeden ötürü, suya olan ihtiyaç büyüdükçe büyüyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un, Dünya Su Günü münasebetiyle; Beyoğlu Belediye Başkanlığının tertip ettiği, “Su ve Sürdürülebilirlik İlk Çağrı Programı” dolayısıyla yaptığı konuşma hayli dikkat çekici idi. Özetle şunları söyledi Sayın Bakan;

“2030 yılına kadar su kıtlığı yüzde 40 seviyesine kadar yükselecek. Açık ve net söylüyorum, önümüzdeki 10 yıl içerisinde insanlık âlemi küresel su kıtlığı ve su savaşlarıyla karşı karşıya kalabilir… Ülkemiz tatlı su kaynakları bakımından su stresi yaşayan ülkeler arasında. Tasarruf mekanizmalarını daha etkin, daha katılımcı hâle getirmeliyiz…”

Bir hususa açıklık getirelim: Kişi başına tatlı su miktarı, iki bin metreküpün altında olan ülkeler, su stresi içinde kabul ediliyor. Türkiye’de kişi başına su miktarı 1346 m3 olduğuna göre, demek ki bu konuda oldukça kritik bir durumdayız! Hayat şartlarının asgari seviyede yürütülebilmesi için gerekli olan zaruri su miktarı 400 m3’tür. Buna göre değerlendirebilirsiniz…

Şunu da ilave edelim, İsrail’de bu miktar hâlen 300 m3, Ürdün’de 180 m3 ve Filistin’de 120 m3 hatta Gazze Bölgesinde 80 m3’e kadar düşüyor!..

"Su Savaşları" meselesine gelirsek…

Sayın Kurum’un ikazı pek yerinde. Lakin su savaşları çoktan başladı ve birçok kez de icra edildi! Şöyle ki, 1960’ların başında karşılıklı tırmandırma ile başlayan ve 1967 senesinde “Altı Gün Savaşı” olarak zirve yapan olaylar zincirinin temelinde, kati olarak su yatıyordu. Bu acı gerçek, İsrail eski Başbakanı Levy Eşkol ve Savunma Bakanı Moşe Dayan’ın bizzat itiraflarıyla resmî olarak kayıtlara geçmiştir.

Levy Eşkol şöyle demişti: “Su, damarlarımızdaki kan gibidir. Suya erişimimiz engellenirse, kesinlikle savaşırız…” Bu konuda daha geniş malumat edinmek isteyenler, “SUYUN STRATEJİK DALGALARI” isimli kitabımıza (BKY Yayınları) bakabilir. 1994 yılında, iki gazeteci; İngiliz John Bulloch ve Adel Darwish (Mısır kökenli Adil Derviş) tarafından, kaleme alınan “SU SAVAŞLARI-Orta Doğu’da Beklenen Çatışma” başlıklı kitap, epeyce gürültü koparmıştı. Su sıkıntısının ve buna bağlı siyasi gerginlik ve çatışmaların en fazla hüküm sürdüğü coğrafya, maalesef Orta Doğu’dur.

Orta Doğu’nun en büyük su kaynağı olan Nil Nehri, on bir ayrı ülkenin toprağı içinden akar. Son olarak Mısır İskenderiye’den Akdeniz’e dökülür. Nil Nehri üzerinde, hâlen devam eden büyük su problemleri mevcut. Nil sularının aslan payını Mısır geri kalanını da Sudan kullanır. Nil Sularının yaklaşık dörtte üçü, Etiyopya topraklarından kaynaklanır. Buna rağmen, şimdiye kadar bu ülke Nil sularından istifade edemedi. Şimdilerde Hedasi (Rönesans) Barajını inşa ediyor. Ama bununla ilgili olarak, Sudan ve Mısır'la büyük ihtilaflar yaşıyor. Hedasi Barajında su tutmaya gidince, birdenbire ülke içinde Tigray bölgesinde iç savaş patladı!..

Sudan ile sınır ihtilafı yaşadığı EL-FAŞAQA bölgesine de, Sudan tarafından askerî birlikler gönderildi ve sınır çatışmaları yaşandı. Elbette bu bir tesadüf değildi…

Hâlen Mısır, Sudan ve Etiyopya arasında Hedasi Barajı konusunda çetin müzakereler devam ediyor. Nüfusunun yüzde 93’ü Nil sularına bağımlı olan Mısır, öteden beri Nil Suyu konusunda; savaş dâhil her yola başvuracağını, bir doktrin olarak deklare etmiş durumda…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.