Türkiye’nin tarım ve gıda meselesi…

A -
A +

Üç kelimelik bu başlığın altında ciltler dolusu bilgi aktarılsa, ancak o şekilde konuyu bir çerçeveye oturtabiliriz! Bir zamanlar “Türkiye tarımda kendine yeten yedi ülkeden birisi…” diye teselli bulurduk. Peki, ya şimdi?

 

Gazeteniz Türkiye, bugün de ülkemizin en önemli meselelerinden birini masaya yatırıyor…

Bir tarım ülkesi olarak Türkiye’de, özellikle Covid-19 salgınıyla birlikte; dünya genelinde gıda tedarik zincirinde, baş gösteren aksamalar etkili oldu. Hem fiyatlardaki anormal değişiklikler hem de insanların yerl-yersiz endişelerle yöneldiği yanlış stoklama çabaları sebebiyle, pek çok üründe gereksiz yere sıkıntılar yaşandı-yaşanıyor. Pandeminin ilk aylarında, dünyanın hemen her yerinde yaygın olarak uygulanan mecburi kapanmalar yüzünden; özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde, medya mecralarında gösterilen boş raflar ve insanların tuvalet kâğıdı gibi ürünler için dahi kavgaya tutuşma görüntüleri, ister istemez endişelere yol açtı.

Geçici olan bu sıkıntıların bazı ülkelerde iyi yönetilememesi, üretim ve tedarikteki aksamaları gerçek durumundan daha öteye taşıdı. Vaka dünyada her geçen gün artan gıda yetersizliği, fakir ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamada düştükleri zorluklar, bu arada fırsatçıların hudutsuz stokçuluğu yüzünden, problemin doğru okunması mümkün olmuyor ne yazık ki. Dünyada, bir tarafta açlık şartlarında yaşayan yüz milyonlarca insan var. Diğer taraftan da israfın haddi hududu yok. Böyle korkunç bir çelişki yaşanmaya devam ediyor.

Covid salgını hafifliyor, normale dönüyoruz derken, bu defa Rusya-Ukrayna savaşı koptu. Savaş yalnızca iki ülke arasında olsa, bunun yansımaları da sınırlı olur. Ama bir tarafta Batı Cenahı, diğer tarafta Avrasya merkezli iri güçler görünür-görünmez bütün alanlarda karşı karşıya gelirlerse, durum bugünkü gibi tezahür ediyor!..

Rusya Dışişleri Bakanı, ülkesine karşı topyekûn bir “hibrit savaşı” başlatıldığını söylüyor. Sahada devam eden sıcak bir savaş var. Diğer yanda da Rusya’yı ekonomik olarak bitirmek için, günbegün ağırlaşan çok katı yaptırımlar söz konusu. Savaş şartlarının sekteye uğrattığı ticari faaliyetlerin içine düştüğü zorlukları aşmaya çalışırken, beri tarafta sistemi tamamen kilitleyen sayısız ekonomik yaptırımlar ve bunların ilgili diğer ülkelere menfi yansımaları…

Rusya ve Ukrayna, dünyanın tahıl ambarı olarak bilinen iki ülkesi. Ve her ikisi de benzer dinamiklerden ötürü büyük bir çıkmazın içinde. Bu durumun dünyanın geri kalan kısmına ne gibi faturalar yükleyeceği, tam belli değil. Çünkü savaşın sonu ve soncuyla ilgili, geçerli tahmin yapmak imkânsız! İşte tam da böyle ortamlarda vurgunculara gün doğuyor…

Zaten ne zaman savaş söz konusu olursa hemen yanı başında vurguncular mevzi alır. Tarihte hep böyle olmuştur. Harp zenginleri…

Hiç de iyi gözle bakılmaz. Fakat ne çare ki, ele geçirdikleri gayrimeşru güç, onları bir müddet ifsat faaliyetlerinde rakipsiz bırakır.

İşte bu atmosfer içinde Türkiye’nin de gıda meselesi ve dolayısıyla tarım politikaları tartışma konusu oluyor. Öyle ya, bir gün yumurta, bir gün et, bir gün ayçiçeği yağı (Hele bu yağ konusunda bazı marketlerde yaşanan utanç verici manzaralar…), bir gün şeker fiyatları ve stokçulukla ilgili üfürmelerin hüküm sürdüğü ortamda, bu kaçınılmaz.

Yetkililer hemen her gün, temel gıda maddelerinde bir sıkıntı olmadığını tekrarlayadursun, bazı kimseler bildiğini okuyor. Hücuma uğrayan dükkânlardaki geçici eksiklikler anlaşılabiliyor. Ama fiyatların daha çok yükselmesi için birilerinin bütün ikazlara rağmen hâlâ stokçuluktan vazgeçmemesi ciddi problem. Belki de 1. Sıraya konulması gereken bir problem. Lakin gıda üretim ve tedariki ve bununla bağlantılı tarım politikalarında, günübirlik tedbirler yerine, gerçekten etkili ve kalıcı tedbirler alınması zaruri. Gazetemizin bugünkü haberinde, hangi tedbirlerin elzem olduğu özetle veriliyor. Teferruatı haberimizden okuyabilirsiniz...

Biz burada şu hususa dikkat çekmek istiyoruz: Türkiye’nin yüzölçümü 78 milyon hektar. Bunun 67 milyon hektarı tarıma elverişli…

Ve bizim tarım topraklarımızın tamamı birinci, ikinci ve üçüncü sınıf topraklar. Yani hepsi de verimli. Türkiye arazilerinin önemli bir kısmını, yeni baraj ve göletler inşası ile birlikte, sulayabilir duruma gelmiştir. Bu konuda daha yapılması gereken epeyce yatırım söz konusu. Ama öncelikle sulama sisteminde ciddi biçimde reform gerekiyor. Diğer taraftan, atadan-dededen kalma usullerle tarım yapmak yerine, topraklarımızın uygunluk durumuna göre, yeniden ürün çeşitlerinin tespiti ve en önemlisi de devletin yol gösterici, teşvik edici, düzenleyici ve denetleyici rolünü tam olarak ifa edip, çiftçilik ve hayvancılık yapan vatandaşlarımızı yeteri kadar yönlendirmesi gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.