Barışın adresi İstanbul…

A -
A +
İstanbul barışın adresi olmayı her yönüyle hak ediyor!.. Çünkü Türkiye dışında, Ukrayna meselesinde diplomatik-siyasi aktivite içinde olan ülkelerin tavrı, tarafsızlıktan ziyade bir şekilde tarafgirlik oluyor…
 
 

Şayet ABD, NATO ve AB, en başında; Ukrayna’yı Rusya işgalinden uzak tutmak için, gerçekten samimi bir gayret içinde olsaydı, bugünkü korkunç yıkım ve insani dram elbette yaşanmayabilirdi…

Gelgelelim Rusya’nın verdiği bütün açık ve net mesajlara rağmen, Batı Cenahı, sürekli bildiğini okumaya devam etti. Mesela Donbass Bölgesinde 2014 yılından beri olup bitenlere dair herhangi bir ciddi incelemeye girme zahmetini göstermedi. Oysa binlerce kişinin (Bazı kaynaklara göre 14 veya 16 bin…) hayatını kaybettiği, o bölgeye yönelik, Rusya’nın “Naziler” diye tanımladığı ve gerçekten kıyafetlerinde Neonazi işaretleri taşıyan Azov unsurlarının faaliyetleri, öyle hafife alınacak cinsten değildi.

Kremlin’in “Donbass bölgesine saldırı tehlikesi var" yolundaki açıklamaları, hep müdahale için birer bahane olarak yorumlandı. Hâlbuki, Bölgede olup bitenleri yakından izleyenler, bu Azov birliklerinin alenen savaş hazırlığı içinde olduğunu belirtiyordu. Hâliyle, güçlü taraf Rusya görününce ve Kırım’ı ilhak edip Donbass Bölgesinde de özerklik ilan etmiş bulununca, Rusya’nın kendi güvenliğiyle ilgili sahici endişelerine de kulaklar tıkandı. Şüphesiz bu endişelerin Ukrayna’yı işgal hareketi için tek başına yeterli bir gerekçe olmadığı açıktır. İşaret etmek istediğimiz husus, Batı Cenahının yaklaşan tehlikeyi hafife alması, tam aksine Rusya’yı tahrik edici söylem ve tavırlar içine sokması, işleri bugünkü duruma taşıdı.


Bu arada Fransa Devlet Başkanı Macron ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un, Moskova ile Kiev arasında ara buluculuk yapma teşebbüsleri, beklendiği gibi sonuç vermedi. Bunun temel sebebi her iki siyasi figürün de ara buluculuk için gerekli tarafsız konumdan uzak olmasıydı. Sadece bu da değil, Batı’nın genel olarak Rusya aleyhine ve fakat esasen kendi menfaatlerini koruma ve pekiştirme uğruna, görünürde Ukrayna lehine bir tutumu resmî politika olarak sergilemesiydi.

Burada özellikle Amerika’nın hiç esnetmeye yanaşmadığı katı tutumu ve Avrupa’ya aynı istikamette yaptığı baskılar, Rusya’nın karşı politikalarda daha da sertleşmesine fazlasıyla zemin hazırladı…

Dolayısıyla, Amerika’ya angaje olmuş, onun en sert biçimde uygulamaya koyduğu ekonomik yaptırımlara âdeta eklemlenmiş bir Fransa’nın veya Almanya’nın, Rusya tarafından ara bulucu sıfatıyla kabul görmesi beklenemezdi. Nitekim öyle oldu. Ama Türkiye ta başından beri, ara buluculuk için gerekli olan hakiki bir tarafsız duruşu hep gösterdi.

Sadece bu duruş değil, barış için de en samimi biçimde gayret gösterdi. Ve bu samimi gayretleri de netice verdi. Bugün dünya siyaset çevreleri, gıptayla “Türkiye başardı” diye hüküm veriyorsa, bu yukarıda işaret ettiğimiz duruş ve samimiyetin sonucudur. Evet, kati olarak ifade edelim ki, İSTANBUL BARIŞIN ADRESİ OLMAYI HAK EDİYOR. Bu yolda alınan mesafe büyüktür. Öyle inanıyoruz ki, devamı da gelecektir.


Rusya ile Ukrayna’nın kalıcı bir barışa ulaşmasında Türkiye’nin beklenen seviyede kolaylaştırıcı rol oynaması, ülkemizin imajı bakımından yüksek bir kıymet ifade eder.

Ama bundan da daha önemlisi, kan dökülmesinin önüne geçmede sergilenen başarı esas olacaktır. O sebeple, başkaları tarafından takdir görsün veya görmesin, Ukrayna savaşının bir an evvel sonlandırılması için, Türkiye izlediği doğru yolda tereddüt göstermeden ilerlemelidir. Tekrar belirtelim ki, bu uğurda Türkiye’nin en büyük avantajı samimiyeti ve gerçek tarafsızlığıdır.

Gelinen noktada, Batı Cenahı; bu tarafsız duruşumuza zarar verecek bir yaklaşım değişikliğine, istese de bizi zorlayamaz.

Yani şu ana kadar kaydedilen gelişme dahi bu yönüyle değerli. Aksi hâlde ilk günden homurdanan Batı, daha fazla üzerimize gelmekten kaçınmazdı.


Lakin Türkiye buna zemin bırakmadı. Ve hâlihazırda uluslararası ilişkiler gerçeği, tabii hükmünü icra ediyor. Batı cenahının en azından bir kısmı, Türkiye’nin bu başarısını kabul ve takdir etme ihtiyacı duyuyor. Bu arada her zamanki gibi, içlerindeki bozuk düşünceleri dışa vurmaktan kaçınmayanlar az değil.

Türkiye Cumhuriyetini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alanlar, boş konuşmaya devam etsinler. Ülke olarak alnımız ak, başımız dik. Onların her vesileyle seslendirdikleri gizli gündemler filan, kendilerine ait sinsiliklerdir. Bunun en son örneği de Ukrayna’dır. Ukraynalıların kanı üzerinden kimler ne şekilde hangi ticareti yapıyor, bu gayet açık…

Türkiye’yi haksız yere itham edenler aynaya baksınlar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.