Un var, yağ var, şeker var da…

A -
A +
İnşallah bir gün tam kıvamında, helva da yapabiliriz!.. Neden varlık içinde yokluk olsun? Neden sebepsiz ve haksız yere bunca pahalılık olsun? Türkiye, toprak genişliği ve su potansiyeli ile nüfusunun en az iki katını besler.
 

Ülkemizde gıda fiyatlarının âdeta füze süratiyle tırmanmasının sebepleri tam olarak nedir? Akaryakıt fiyatları, gübre fiyatları, ilaç fiyatları, ambalaj fiyatları, depolama ve nakliye fiyatları vs. vs...

Artan işçi ücretleri, görünen ve görünmeyen diğer kalemler…

Mesela kira ücretleri, ısıtma, soğutma ve aydınlatma masrafları ve diğerleri. Bunların her birinin, belli oranlarda maliyetlere getirdiği artışın hesabını yapmak pek zor olmasa gerek. Lakin fiyat etiketlerindeki rakamların, bu artışlara nazaran astronomik bir seyir izlemesini, nasıl izah edeceğiz? Döviz kurlarındaki artış da dâhil, hiçbir gerekçe, bazı ürünlerdeki yüzde üç yüz-üç yüz elli gibi zam oranlarını izah etmiyor. Orta yerde alenen cereyan eden bir durum var. Fırsattan istifade, birileri ölçüsüz ve insafsız biçimde fiyat bindiriyor!..

Memlekette yeteri miktarda mevcut olan bazı ürünler, yokmuş gibi gizli depolarda istiflenerek, yalan yere yokluk havası estirilip peşinden de tutturulabildiği kadar fiyat yükseltiliyor. Ayçiçeği yağında böyle yapıldı. Yetkili ağızlar, yağ sıkıntısı yok, yeteri kadar yedekte mevcut diye açıklama yaptıkları hâlde, fiyatlara göz göre göre tavan yaptırıldı…

Yağın peşinden, tam da ramazan ayına girerken, aynı şey şekerde tekrarlandı. Resmî makamlar “Depolarda iki yüz bin tondan fazla şeker var…” diye sesini duyurmaya çalışırken, nasıl olduysa bazı gözü açıklar, halkın gözünün içine baka baka operasyonu yürüttü. Ve peşinden de beklenen durum cereyan etti. Şekere yüzde 30 küsur zam bindirildi. Uzun ve hayli can sıkıcı hikâye…

Kısa süre önce Tarım Bakanlığı görevini devralan Prof. Dr. Vahit Kirişçi diyor ki; “Bitkisel üretim tarafı, un; yağ, şeker… Bunlar stratejik ürünler. Aslında bu ürünler hayvansal ürünlerin de girdilerini oluşturuyor.” Sahi Türkiye’nin bir de giderek büyüyen yem meselesi var!

Sayın Bakan diyor ki; “Bitkisel ürünlerde kendimizi garanti altına aldığımızda, aynı zamanda hayvansal üretimin de temel ihtiyaçlarını karşılamış oluyoruz…” Bugünkü problemlerin temelinde yatan şey, planlı üretim hususudur. Bu konuyu gerçekten hâl yoluna koymadıkça, biz un, yağ, şeker meselesini daha çok konuşuruz. Bakan Kirişçi artık planlı üretim dönemine geçileceğini müjdeliyor. Müjdeleme ifadesini özellikle kullandım. Çünkü yıllardır bu konu konuşulduğu hâlde, tatbikatta bir türlü istenen safhaya gelemedik…

İnşallah artık unu (un meselesinde de söylenecek şeyler var. Ukrayna savaşının da etkisiyle, buğday tedarikinde ciddi problemlerin yaşanma tehlikesi söz konusu), yağı ve şekeri böylesine astronomik fiyatlarla değil, makul seviyede bedellerle alma imkânına kavuşuruz da, tam kıvamında helva lezzetini tadarız!

Tarım Bakanımızın bu hususta söyledikleri ümit verici; “Kimin nereye ne ekeceği belli olacak. Üretime kota getirilecek. Bunun için bölgedeki toprak verimliliği ve su durumuna göre değerlendirme yapılacak” diyor. Hangisi ülke adına daha kârlı ve isabetli. (Planlı üretim hususunda, daha önce burada patates-soğan örneğini çok verdik!..) Bakan Kirişçi, kendi memleketi Adana’dan pamuk ve mısır örneğini veriyor. Adana’da, pamuk yerine mısır ekimine yönelme olduğuna, hâlbuki, pamuk ile mısırın üretiminde su ihtiyacının farklı olduğuna dikkat çekiyor. “Bu sebeple ürün listesi hazırlanacak ve bu liste çiftçilerin ekranına düşecek…” Dolayısıyla çiftçiler de hesabını-kitabını daha rahat yapabilecek, üretim kararını da daha doğru ve sağlıklı verebilecek.

Temenni edelim ki, Sayın Kirişçi’nin işaret ettiği planlı üretim, istenen seviyede uygulamaya konulur. Böylece yıllardır tekrarlayıp durduğumuz, “Hollanda’nın iki milyon kişi ile tarımdan elde ettiği geliri biz niçin yirmi iki milyon kişiyle sağlayamıyoruz?” yakınmasından da kurtulmuş oluruz.

Bu topraklar hakikaten çok bereketli. Planlı, programlı ve günümüzün teknik imkânlarının da yeterince devreye sokulduğu bir üretim sürecini başlatabilirsek, sadece kendimiz için değil, bölgemiz için de, çok büyük bir gıda üretim ve tedarik merkezi hâline geliriz. Şunu unutmayalım, bu verimli topraklar, mevcut nüfusumuzun en az iki katını beslemek için kâfi. Yeter ki doğru dürüst ekip biçmesini yapalım.

Başta söylediğimizi bir kere daha tekrarlayalım: Aslında un da var, yağ da var, şeker de var! Neden helva yapılamasın ki?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.