Pakistan’a yazık oluyor!..

A -
A +

Kardeş ülke Pakistan, şu günlerde yine bir istikrarsızlık atmosferine sokulmuş bulunuyor… Bağımsızlığına kavuştuğu günden (1947) beri, Pakistan’ın başı sıkıntılardan kurtulmadı. Suikastlar, darbeler, darbeler!..

 

Dost ve kardeş ülke Pakistan’ın üzerinde, yine kara bulutlar uçuşuyor maalesef!..

Bağımsızlığını kazandığı 1947 yılından beri, içeride siyasi suikast ve darbelerden, komşusu Hindistan ile de savaş ve sürekli gerilim ortamından bir türlü yakasını kurtaramadı. 227 milyon nüfus ve nükleer güç sahibi olarak, Güney Asya’da çok önemli bir yere sahip bu ülke, ne yazık ki içeride derin ekonomik ve sosyal problemlerden kaynaklanan siyasi istikrarsızlıklarla çalkalanıyor. Dış politika bakımından da bölgesel ve küresel güçlerin tasallutu altında, bir türlü enerjisini halkının refah ve kalkınmasına hasredemiyor…

Son olarak, işbaşında bulunan hükûmeti destekleyen, toplam 12 milletvekiline sahip üç partinin desteğini çekip muhalefete geçmesiyle birlikte, Pakistan birden bire toz-duman içine gömüldü. Başbakan İmran Han’a karşı tertiplenen güvensizlik süreci, an itibarıyla tam olarak istenen sonuca ulaştırılamadı. Ancak ardı ardına tuhaf gelişmeler neticesinde, Cumhurbaşkanı Arif Alvi, Meclis’i feshetti. Üç ay içinde yeni seçimler yapılacak. Bu üç ay içinde, siyaseten neler yaşanır, orası hiç belli değil. Başbakan İmran Han, son siyasi bunalımı körükleyen adresi açıkça ilan etti. Muhalefetin kendisini görevden almak için hareketlenmesinin arkasında, ABD’nin bulunduğunu açıkça söyledi. Yabancı basın mensuplarına bu konuda açıklama yapan Han, 8 Mart tarihinde Pakistan’ın ABD Büyükelçisine; resmî bir toplantıda tehdit mektubu verildiğini ve söz konusu mektupta, “İmran Han giderse belki Pakistan affedilebilir…” gibi son derece kaba ve kibirli ifadelerin yer aldığını söyledi.

ABD’yi bu denli kızdıran olay da, Ukrayna savaşı başladıktan sonra, İmran Han’ın Moskova’ya resmî ziyarette bulunması…

Düşününüz, bir bağımsız ülkenin hükûmet başkanı, başka bir devlete resmî ziyarette bulunuyor ve bu da ABD’nin hoşuna gitmediği için doğrudan iç siyasetine müdahale ediyor! Benzer bir olayın altmış küsur sene evvel, bizim ülkemizde de yaşandığını unutmayalım. Hani Merhum Adnan Menderes’in 12 Temmuz 1960’ta Moskova’ya yapacağı resmen açıklanan ziyaret…

O ziyaretin karşılığı olarak da, SSCB Lideri Nikita Kruşçev Türkiye’ye gelecekti. Resmî açıklama 11 Nisan’da yapılmıştı, ama 27 Mayıs’ta mahut darbe olmuştu! Vaka ABD’nin Pakistan’a bu ilk tehdidi de değil. 2001 yılında, 11 Eylül saldırısından sonra, dönemin ABD dışişleri bakan yardımcısı General Richard Armitage tarafından daha sert ve kaba bir tehdit gelmişti. Pakistan İstihbarat Şefine şöyle demişti: “Bombalanmaya ve taş devrine dönmeye hazır olun…” Bu tehdidi, daha sonra Devlet Başkanı Perviz Müşerref ifşa etmişti. ABD’nin Pakistan’a karşı, örtülü ve açık operasyonları öyle az buz değil…

Pakistan’ın nükleer bomba yapma çalışmaları sırasında, kamuoyuna ve basına yansımayan birçok olay cereyan etti. 1988’de Devlet Başkanı Ziya-ül Hak’ın uçağının havada infilak etmesi hâlâ esrarını korur. Aynı uçakta ABD Büyükelçisi de bulunuyordu. İmran Han’ın orduya danışmadan Rusya’ya gittiğini iddia eden ve bundan dolayı düşürülmesini isteyen ABD, Rusya’ya yaptırım uygulamalarına katılmayan Hindistan’a bir şey demiyor. Ne de olsa sıklet meselesi!.. Tıpkı aynı ülkenin S-400 füze sistemi almasına ses çıkarmadığı gibi.

Velhasıl Pakistan, bunca problemlerine ilave olarak, yeni bir sıkıntılı döneme itilmiş bulunuyor. Bugüne kadar, normal şartlarda art arda iki seçim yapma şansını yakalayamadı… Ülkenin ilk başbakanı Liyakat Ali Han, 1951 yılında bir suikasta kurban gitmişti. Ondan sonra da darbeler peş peşe gelmişti. General Eyüp Han, İskender Mirza’yı devirerek yerine geçmişti. General Yahya Han da onu devirmişti. 1970 yılında ilk normal seçimlerle işbaşına gelen Zülfikar Ali Butto, 1977’de General Ziya- ül Halk tarafından devrildi. Onun da 1988’de suikastla öldürüldüğünü yukarıda ifade ettik. Zülfikar Ali Butto’nun kızı ve Pakistan’ın ilk kadın başbakanı olan Benazir Butto da, 2007 yılında bir bombalı intihar saldırısı sonucu hayatını kaybetti…

Görüldüğü üzere, 85 yaşındaki kardeş ülke huzurlu bir gün görmedi. İngiliz siyasetinin klasik biçimde, Filistin misali çözümsüz bir problem olarak geride bıraktığı Keşmir Meselesinden dolayı, Pakistan ile Hindistan, bugüne kadar beş defa silahlı çatışmaya girdi. Hâlihazırda her iki ülke karşılıklı olarak silahlanmaya çok büyük harcama yapıyor. Beri tarafta her iki devletin de şiddetle ekonomik kalkınmaya ihtiyacı var… Dış güçler bir elini çekse, belki de şartlar normale dönecek. Fakat heyhat!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.