Dört isimli talihsiz bebek!..

A -
A +

Aslında talihsiz bebekler demek lazım. Ve sayıları o kadar çok ki… Anne şefkatiyle büyümesi gerekirken, anneleri tarafından sokağa terk edilen bebekler. Vücuduna şırıngayla çamaşır suyu enjekte edilen bebekler!..

 

İnsanlık nereye doğru gidiyor, belli değil…

Peş peşe öyle korkunç öyle ürkütücü haberler zuhur ediyor ki, insan dehşet içinde kalıyor. Beşeri âlemde, en şefkatli varlık olarak bilinen kişi annedir değil mi? Ama öyle anneler (sözde anne demek lazım) var ki, “anne şefkatiyle” büyütmesi gereken çocuklarına karşı canice eylemlere girişebiliyor…

İki hafta önce insanın kanını donduran böyle bir olayla ilgili haberler medyada dolaştı…

İstanbul Avcılar’da bir sözde anne, nedense hiç ısınamadığı bir buçuk yaşındaki çocuğunun, vücudunu jiletle kesmek ve şırıngayla çamaşır suyu enjekte etmek; mahkeme kararındaki tam ifadesiyle, “öz çocuğunu tasarlayarak ve eziyet çektirmek suretiyle öldürmeye kalkışma” suçundan 20 sene hapis cezası almıştı.

Bu türden vahşet haberleri, ne yazık ki çok fazla. Sadece bizim memleketimizde değil, dünya genelinde de, giderek artan sayıda insanların farklı sebep ve saiklerle canavarlaştığı; en yakın aile efradına, öz çocuklarına karşı tüyler ürpertici cinayetler işlediğine şahit oluyoruz.

Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, yukarıdaki davanın son duruşmasından bir hafta önce de, Diyarbakır’dan benzer bir haber dolaşıma girmişti. Bismil Devlet Hastanesine kusma şikâyetiyle getirilen bir yaşındaki bebeğe, meğerse şırıngayla çamaşır suyu içirilmiş. Bunu yapan da bizzat bebeğin annesi! Suçunu itiraf eden sözde anne, kocasına kızdığı için bu canavarlığı yapmış…

Hikâyesini kısaca özetlediğimiz ilk çocuk, hâlen ciddi problemlerle hayata tutunmaya çalışıyor ve babasının ifadesine göre bir kolunu kullanamıyor. İkinci çocuğun son durumu nedir, bilmiyoruz. İnşallah vücudunda kalıcı bir hasar meydana gelmez diye dua edelim… Bir de bizzat anne veya babaları tarafından hayatlarından koparılan sayısız çocuğun yürek yakıcı hikâyeleri var. Uzak diyarlardan çok sarsıcı bir örnek…

Avustralya’da bir “anne” üç aylık bebeğini tren raylarının üzerine bırakıyor. Anlatılanlara göre, birkaç metre uzağa gidip bebeğinin ölümünü seyrediyor! Hadise dünya basınında çok geniş biçimde yankılanıyor. Ama ne çare ki, böyle facialar sonradan verilen tepkilerle önlenemiyor. Kadının akıl sağlığının yerinde olmadığı ve öteden beri intihar düşüncelerinden muzdarib olduğu ifade ediliyor. Acı gerçek şu ki, bu şekilde ruh sağlığı yerinde olmayan ve kendi çocuğunun katili olan anne-baba sayısı çok yüksek…

Gelelim yazının başlığına konu olan talihsiz bebeğe…

Bebeğin tam dört tane ismi var. Fakat ne yazık ki talihi yok! Sadece üç aylık ve yaşayıp yaşayamayacağı belli değil. Şu an ölümle pençeleşiyor. Hatta bazı haberlere göre beyin ölümü gerçekleşmiş bile! Bu defa hadise İstanbul Pendik’te geçiyor…

Terk edilmiş bir bebek ihbarı alınınca, derhal ilgili merciler tarafından ambulans ve sağlık ekibi yollanıyor. Ekipte görevli Acil Tıp Teknisyeni Büşra Durmaz da genç bir anne. Derhal perişan durumdaki bebeği kendi çocuğu gibi emziriyor. Bakımını yapıyor ve daha sonra kendi çocuğunun elbiselerinden giydiriyor. Bu şefkat ve merhamet timsali annenin görüntüleri, medyada çok tekrarlandı. Temenni edelim ki, başkalarına da örnek olmuş olsun. Sütanne Büşra Hanım, bu talihsiz bebeğe Nisa Mihriban ismini veriyor ve bebek kimsesiz çocukların bakıldığı bir yuvaya teslim ediliyor. Ama talihsizlik bitmiyor. Yuvada artık ne olduysa (Boğazına bir şeyin kaçtığından bahsediliyor…), Nisa bebek şimdi komada.

Nisa Mihriban’ın biyolojik annesi de bulunup yakalandı ve tutuklandı. Onun hikâyesi de bir fecaat. Daha önceki evliliğinden bir kız çocuğu varmış. Ona da bakamadığı için çocuk babasında kalıyormuş. Ve sonrası, gayrimeşru yaşantının neticesi felaket…

Bu savrulmalar içinde hamile kalmış, çocuğu aldırmak için hastaneye gitmiş, ama zamanı geçmiş artık olmaz cevabını almış. Bu arada durumu ailesinden gizlemek için evden kaçmış, Taksim’de birkaç gün sokakta kaldıktan sonra, sığınmaevine gitmiş…

Bütün bu serüven içinde doğurduğu bebek de üç aylık olmuş. Meğerse bu talihsiz bebeğin ilk ismi, Ebrar Nil imiş. Biyolojik annenin bildirdiği Ebrar Nil veya sütannenin verdiği isimle, Nisa Mihriban…

Belki de bu talihsiz bebek, hiçbir zaman bu isimleriyle çağrılma şansını bulamayacak. Dünkü haberlere göre, 24 ila 48 saatlik bir kritik safhadan bahsediliyordu. Velhasıl üç aylık dramıyla, Ebrar Nil, nam-ı diğer Nisa Mihriban, derin bir sosyal problemin çarpıcı örneği olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.