Adalette delil mi, merhamet mi?

A -
A +
Adı Kadir Şeker...
Suçu, bir parkta erkek arkadaşı tarafından öldürülesiye dayak yiyen bir kadının çığlıklarına bigâne kalmayıp bu çığlığa, bu imdada koşması, saldırganı durdurmaya çalışırken çıkan arbedede tam 19 suçtan sabıkalı saldırgan caninin kendi bıçağıyla yaralanması ve tabiri caizse gebermesi…
Kadir, üniversiteye hazırlanan fen lisesi mezunu bir genç. Tıp fakültesine gitmek için hazırlanıyor ve o esnada da ders çalışmaktan dönüyor…
Dayak yiyen kadın, ifadesinde Kadir için “beni kurtarmaya çalıştı” diyor!
Kadir, şimdi tutuklu ve cinayetten yargılanacak!
Sosyal medyada insanlar, günlerdir Kadir Şeker için haklı olarak adalet çağrısı yapıyor. Kadir suçsuzdur, Kadir eğitimine geri dönsün diye toplum âdeta ayağa kalkmış durumda…
Burada gerçekten insan vicdanını rahatsız eden bir durum var. Adalet, bu meseleye nasıl bakmalı, nereden yaklaşmalıdır kabilinden yığınla soru dikiliyor karşımıza. Bu meseleye hangi taraftan bakarsak bakalım unutmamamız gereken yegâne amil, Kadir’in suçsuz olduğudur.
Kadir, bu toplumun vicdanına emanettir, iyiliğin, yiğitliğin, merhametin, cesaretin, remzi olmuştur!
Kadir, bir kadının figanına koşan bir fedaidir.
Yarınları için emek veren, umut besleyen bir genci, bir öğrenciyi, iyilik ve cesaret dolu bir kahramanı, bir cani için, feda etmemeliyiz, onu mahpuslarda çürütmemeliyiz…
Hukuk delildir, delillere göre karar verir. Ancak her zaman işlenen fiillerde elimizdeki deliller göründüğü gibi olmayabilir ve bizleri yanıltabilir! Delil, vicdan ve merhamet ile taçlanırsa, hakikat inşa edilir.
Tam olarak bu noktada Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in “Reis Bey” adlı eseri aklıma geliyor. Aslında Reis Bey adlı eseri bütün hukuk fakültelerinde ders kitabı olarak okutmalıyız.
Bir ağır ceza reisinin karşısına, güçlü delillerle birlikte annesini öldüren bir genci çıkarırlar. Reis Bey, gencin feryad figan, “ben annemi öldürmedim” çığlıklarına kulak tıkar ve delillere göre işlem yapar ve o genci idama mahkûm eder!
Cezası infaz edildikten sonra o gencin masum olduğu ortaya çıkar. Ağır ceza reisi, bunun üzerine görevinden istifa eder, ömrünü iyilik ve merhamet üzerine çalışmakla harcar. Ve Reis Bey der ki:
“Merhamet hiçbir şeyin kendisi değil, su gibi toprak gibi hava gibi ateş gibi her şeyin temeli... Onu getirin, kuracağı iklimde iyinin ölü bitkileri dirilsin kötünün de diri bitkileri ölsün.
İnsanlar, durun! Acımayı bilmeyen geçemez. Nasıl anlayacaksınız?
Merhamet nedir, bilmeden anlamak olur mu?
İşi gücü suç aramak olan insan, neden anlar?
 Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum... Bizse nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz!.."
Evet… Kadir iyiliktir, feryat ve imdat haykırışına verilen ses ve cevaptır, cemiyetin ihtiyacı olan vicdan ve merhamettir! Biz şimdi o vicdan ve merhameti nasıl sustururuz? Kalbi iyilik güvertesi olan bir genç adamı nasıl mahpuslarda çürütürüz, iyilik ve merhameti nasıl mahkûm ederiz? Söyleyiniz…
Kadir’i hapse atarsak şayet, “İnsanlık öldü mü?” sorularına bir daha cevap veremeyiz ve gerçekten de işte o vakit insanlık ölür! Sokaklarımızda çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız ve kadınlarımız bir saldırıya uğradığında kendilerine hiçbir yardım eli uzatılmaz, insanlar “bana ne” girdabına düşer bundan böyle!
Bütün adalet mekanizmasına sesleniyoruz: Kadir’i suçlu bulup hapse atarsanız, toplumun iyilik ve yardımlaşma taraflarını da hapse atarsınız, bunu yapmayınız… Bu hususta Adalet Bakanımız Sayın Abdülhamit Gül Beyefendinin ferasetine ve dirayetine güveniyoruz ve umut ediyoruz ki devletimiz bu "iyilik fedaisi"nin yanında olacaktır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.