Gençlik bu!

A -
A +

Gençlik demişken…

Onları eleştirmek kastım yok. Ancak el birliğiyle yetiştirdiğimiz gençlerimizin hâli pürmelalini eğrisiyle doğrusuyla, bugün ortaya serelim diyorum.

Açıkça söylüyorum ki gençlik çoktan bizlerden uzaklaşmış!

Hepimize geçmiş olsun. Değer yargıları, millî meselelere yaklaşımları, moral değerlere bakışları, sosyal mevzulardaki söylemleri vs. Çok farklı, sıra dışı bir bakış açıları var. Artık çok daha materyalist, hedonist, rahat, soğukkanlı, öz güvenli ve çok karmaşık hâletiruhiyeye sahip bir gençlik karşımızda duruyor.

Yemeleri içmeleri, giyinip kuşanmaları, tavır ve duruşları, konuşmaları ve söylemleri, duyarlılıkları, öfkeleri ve sevinçleri çok farklı olan sayıları milyonları bulan bir gençlik var ve gün geçtikçe çığ gibi büyüyor! Bu demografik anlamda yarınlarımız için bir şans ve fırsat olsa da psikososyal, akademik ve değerler manzumesi noktasında geçmiş ve geleceği sentezleyecek bir noktada değiller ne yazık ki!

Üniversiteye gönderdiklerimiz bugün iş bulamıyor! Mühendisi, öğretmeni, teknisyeni, hemşiresi… Sayıları yüz binleri bulan bir kitle bu! Bir de liseyi bitirip ne üniversite okuyan ne de bir meslek sahibi olabilen bir genç kitle var! Sanayi ve tarımdan çok uzaktalar bir kere. Yani sanayinin çarkları arasında üretim yapabilecek bir bilgi, beceri ve donanıma sahip olmadıkları gibi artık tarım ve hizmet sektöründe de yer alamayacak durumdalar zira bu çocuklar için bazı şeyler çok geç!

Eskiden kavram olarak 15-25 yaş aralığındaki gençleri kastederdik. Şimdi yaşları 30-40’lara varmış ama henüz iş güç sahibi olamamış, evlenip bir yuva kuramamış hâlâ baba evinde yaşayanlara da “genç” demeyi sürdürüyoruz… Şöyle bir saniye gözlerinizi yumup etrafınızdaki bu kabil gençlerin sayısını düşününüz lütfen! Kaç genç kız, kaç genç erkek var? Sayıları hayli çok değil mi?

Gençlerimiz çok mutsuz! Bunu söylerken çok ciddi gerekçelerim, gözlemlerim ve tespitlerim var. Maddiyata aşırı düşkünler mesela. Sürekli kılık kıyafet ve yeme içme, gezip eğlenme derdindeler. Evlilik kurumunu pek önemsemiyorlar. Sadakat, sevgi, saygı, muhabbet, vefa gibi kavramları bilmedikleri gibi ciddiye de almıyorlar. Sevgileri sabun köpüğü gibi… Sosyal medyada neredeyse 24 saat yazışıyorlar. Daha neler!

Genç kız anlatıyor: “Neden evleneyim? Aşka da sevgiye de inanmıyorum. Ben böyle rahatım, gidip çamaşırlarını, bulaşıklarını yıkayıp hizmet mi edeyim elin adamına! Gezip tozuyor rahatıma bakıyorum…"

Erkek anlatıyor: “Sosyal medya birbirinden güzel kız kaynıyor, ben niye etrafımdaki kaprisli kızları çekeyim ki! Sıkıldıkça bırakıyor yenisini buluyorum!.."

Ne yazık ki gençliğin ezici çoğunluğu böyle bakıyor evliliğe!

Açıkçası, kaç gençle konuştuysam bakış açıları da benzer! Bir kâbus yaşanmış, çok farklı bir rüzgâr esmiş de gençlerin düşüncelerini sonuna kadar değiştirdiğini sanırsınız…

Bunları yazarken ruhum kararıyor! Dengem bozuluyor. Biz nasıl bir çağa denk geldik böyle? Çocuklarımız ne olacak? Yarınlarda nasıl huzur bulacaklar, yuvaları olacak mı? Evliliklerini koruyabilecekler mi? Sorular sorular…

Zamanın ruhu değişmiş ve bu değişiklik hiç de arzuladığımız gibi gerçekleşmemiş galiba! Bu devre hâkim olan zihniyet, bakış açısı… Ne dersek diyelim önüne ne kattıysa sürüklemiş gitmiş. Giderken beraberinde gençliğimizi de götürmüş. Bunda bütün yetişkinlerin vebali vardır. Gençlerimizin mutsuzluğu da umutsuzluğu da değersizliği de kimsesizliği de biz yetişkinlerin eseri… Yetişkinlerin marifetidir!

Hasılı "Gençlik Haftası"nda gençlerimizi kınamadan biraz daha anlayabilmek ve sorunlarına çözüm bulabilmek umuduyla...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.