Hadi o zaman!

A -
A +
Türkiye’nin en büyük problemi, ne enflasyon, ne döviz ne faiz.. 
İşsizlik!..
Aslında bu sadece bizim değil dünyanın en büyük derdi. 
Eylül ayı işsizlik oranı yüzde 11.3 oldu. Yılın ilk ayında işsizlik oranı 11.1 idi. Nisanda 9.3’e kadar geriledi. Sonra yükselişe geçtiğini görüyoruz. 
İşverenlere göre olay tam tersi.
Onlara göre iş var, ama istenen özellikte eleman yok. 
Ya da eleman var, ama iş beğenilmiyor.. Tam bir istihdam çelişkisi değil mi? 
İşsizlik oranının artmasının nedeni işten çıkarmalar değil. 
Ülke genelinde çalışan sayı ocak ayından eylüle kadar 1 milyon 300 bin artmış. 
Yani 26 milyon 300 binden 27 milyon 600 bine yükselmiş. 
Nüfusumuz her yıl artıyor. İş arayan çok ama yarısı iş bulabiliyor.
1 yılda çalışmaya hazır yaklaşık 828 bin kişinin 408 bini işe girmiş.
Geriye kalan 420 bin kişi işsiz. 
Bir insan işsiz kalınca ne yapar.. Ana babasına muhtaç yaşar.
Özel ihtiyaçlarını onlar görür. Yani aileler tasarruf edecekleri parayı işsiz evlatları için harcarlar. Ülke kaybeder. İşte görüyorsunuz, 3’üncü çeyrek büyüme hızımızın %1.8 daralmasının ana sebebi işsizlik.. 
İşsizliği azaltmanın tek çaresi üretimi arttırmaktır. 
Peki üretimi nasıl arttıracağız. Düşük maliyetle.. 
Dönüp dolaşıp olay yine Merkez Bankasına geliyor. 
Düşük faize devam edelim, hep beraber büyüyelim. 
Aslında en büyük problem eğitim sisteminde.. 
Çocuklarımızı üniversiteye şartlandırıyoruz. 
Onlar da hayatlarının en güzel gençlik çağlarını test çözerek geçiriyor.
Sonunda bir fakülteye gireyim de neresi olursa olsun diyor.
Ortaya çıkan manzara korkunç: 13 milyon üniversiteli işsiz gencimiz var.
Oysa bunlar meslek liselerinden mezun olsalardı, sertifikalarını alıp usta olarak fabrikalarda çok rahat iş bulur veya kendi iş yerlerini açabilirlerdi. 
Bir yıl önce 15-24 yaş arası nüfusta işsizlik oranı yüzde 18.5 iken bu yıl yüzde 19.9 olmuş.. 15-24 yaş arası nüfusta ne işte, ne eğitimde olanların oranı yüzde 25.7’den yüzde 25.8’e çıkmış. 
Okula gitmeyen 15-24 yaş grubundaki her 4 gencin biri sokaklarda dolaşıyor. Sokaklarda dolaşan gençlerin sayıları 3 milyonu aşmış durumda.
Bu gençler bizim.. Yarınlarımızı bunlara teslim edeceğiz. Ülkeyi onlar yönetecekler. Veya ülke yönetimine katkı sağlayacaklar. 
Onlara sahip çıkmazsak, kime sahip çıkacağız. Sonra da sosyal olaylar niye patlak veriyor? diye soruyoruz. 
Bütün sorumluluk iş adamlarında.. Fabrikalarında, atölyelerinde, iş yerlerinde ihtiyaçları olmasa en az bir tanesini işe alarak, topluma kazandırmak zorundalar.  
Sayın Cumhurbaşkanımız ne diyor: 
Gün, birlik günüdür. Gün, dayanışma günüdür.. Gün, paylaşma günüdür...” 
Hadi o zaman.. Bu çorbada sizin de tuzunuz bulunsun!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.