El mi yaman!

Bu hafta bizim için iki önemli gösterge açıklandı. Birincisi Merkez Bankası tarafından hazırlanan reel kesim güven endeksi mart ayında %2.8 artarak 108.1’e yükseldi. Bu ne anlama geliyor? Reel kesim yani iş dünyası, gelecek üç ayda toplam istihdamda, üretimde ve sipariş miktarında artış bekliyor. Endeks ocak ayında 97.0, şubatta 105.3 olan endeks mart ayında 108.1’e çıkarak ekonomide istikrarlı bir iyileşme yaşandığını ispat ediyor.. İkincisi Ekonomik güven endeksi mart ayında bir önceki aya göre %5 oranında artarak 91,5 değerinden 96,1 değerine yükseldi. Ekonomik güven endeksindeki artış, inşaat sektörü, hizmet sektörü, tüketici ve reel kesim (imalat sanayi) güven endekslerindeki artışlardan kaynaklandı. İş dünyasının ekonomiye güveni artıyorsa ileriye bakış açısı pozitiftir. Korkmadan yatırım yapar, korkmadan borçlanır, iş kaygısı olmadan borçlarını tıkır tıkır öder. Çarklar döner. 16 Nisan’da anayasa değişikliğini halkoyuna sunacağız. Tamamen Türkiye’nin kendi iç meselesi değil mi? Değilmiş. Ne Almanya'sı kaldı, ne İngiltere'si ne İsviçre'si. Adamlar üzerimize resmen çullandılar. Yok “evet” çıkarsa AB süreci sona erermiş. Yok evet çıkarsa Türkiye’ye yapılan yardımlar kesilirmiş. Dört koldan saldırıyorlar...

Halkbank Genel Müdür Yardımcısını New York’ta tutukladılar. Komik değil mi? 15 Temmuz’da Türkiye’deki darbe girişimini yöneten FETÖ elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor (son habere göre Kanada’ya doğru yola çıkmış) Türkiye’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden izin alarak İran’la yapılan ticarette aracılık yapan bir bankanın genel müdürü palas pandıras yakalanıyor, yaka paça kodese atılıyor. 2011-2017 arasında 7 defa gittiği ABD'de tutuklanmıyor. Bu defa nedense yakalanıyor. ABD de 16 Nisan'ı yozlaştırmak isteyenler kervanına katıldı. Türkiye’de bankacılık sektörü 2000 yılındaki finans reformundan sonra son derece şeffaf bir şekilde çalışıyor. BDDK bütün raporları, kredileri, mevduatı, sermaye yeterliliğini, işlemleri mercek altında inceliyor. Bir usulsüzlük olsa derhâl müdahale eder... Dedik ya maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Halk iradesinin ağırlıklı olarak “evet” yönünde tecelli edeceğini gördüler, saldırıyorlar. Ortada çok kesin bir ölçü var. Düşmanlar ağır silahlarla saldırıya geçmişse biz doğru yoldayız demektir. Düşmanlar ellerinde güllerle etrafımızda dolaşıyorsa, bilin ki tuzağa düştük! Onların üzüntüsü bizim sevincimiz.. Onların sevinci bizim üzüntümüzdür. Doğru adım mı atıyoruz, yoksa boşa mı basıyoruz, anlamak için bu ölçüyü kullanın, hemen sonuca ulaşırsınız...

Bankalara yılın ilk iki ayında kelimenin tam anlamıyla kâr patlaması yaşıyor. Ocak-Şubat dönemindeki kârlarının geçen yıla göre %86 artarak 8.5 milyar liraya ulaştığı açıklandı. Sadece şubat ayında %127 kâr etmişler. Bankalar parayı satarak kazanç sağlar biliyorsunuz. Sektörün aktif büyüklüğü de 1 yılda 89 milyarlık artışla 2.8 trilyon lira olmuş. Sermaye yeterlilik oranları ise %16. Basel II kriterlerine göre bu oranın yasal sınırı %12. Bizde %4 fazla. Aslında bankalar sermaye yeterliliğini %12’ye indirerek, daha fazla kredi kullandırabilirler. Bunu yapmadıkları için Hazine 250 milyar liralık kredi garanti fonunu devreye soktu, yani “bankaya sen şartlarını yerine getiren şirkete krediyi ver ben kefilim” deyince onlar da para musluklarını açtı. 22 günde 64 bin KOBİ’ye kredi dağıtılmış. Bu alınan krediler yatırıma dönüşecek. Yani mal bolluğu yaşanacak. Fiyatlar ucuzlayacak, halk daha çok tüketim yapacak. Türkiye büyüyecek. Dün açıklanan 4. çeyrek büyüme hızı %3.5'la tahminlerin çok üzerinde geldi. Unutmayın Türkiye tabir caizse uçurumun kenarından döndü. Buna rağmen yılın tamamında %2.9'luk büyüme hızına kavuşmuşsa, bu tamamen birlik beraberlik, kardeşlik duygularıyla bütünleşmemizden kaynaklanıyor. İşte el oğlu bunu kabullenemiyor. Şunun şurasında iki haftalık bir süre kaldı. Görecekler bakalım el mi yaman bey mi yaman!..