Suçlu ayağa kalk!

A -
A +
Elâzığ ve Malatya’da yaşanan büyük deprem ülke gündemini değiştirdi. Yıkıntı altında hayatlarını kaybedenler derin bir hüzne sebep oldu. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Devletimiz görülmemiş bir hızla olaya müdahale etti, gözyaşlarını dindirdi. Kimseyi aç açıkta bırakmadı, halkın tüm sorunlarını çözdü. 82 milyon kenetlendi, acıları paylaştı. Şimdi herkesi bir telaş aldı... Bina yıkılmalarına karşı neler yapılmalı, oturduğumuz konutlar en fazla kaç şiddetinde depreme dayanıklı? Evleri sağlam olmayanlar yeni binalara mı taşınmalı? Yoksa oturdukları konutları güçlendirmeli mi? Bu konuda faaliyet gösteren resmî onaylı firmalar var. Bunlar önce inceleme sonucu durum tespiti yapıyor, proje hazırlıyor, kolonlar genişletilebiliyor, ya da temel derinleştirilerek sağlamlaştırılıyor. Bu işlemler 1 aydan fazla süre alıyor ama oldukça maliyetli...
2020 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre Türkiye’de Adrese Dayalı Nüfus Sistemi'nde kayıtlı toplam 38,4 milyon adet konut var. Kentsel Dönüşüm Eylem Planı, bunların 6,7 milyonunun riskli olduğunu haber veriyor. Her yıl 100 bini İstanbul’da olmak üzere ülkede toplam 300 bin konut (dönüştürülerek) sağlam hâle getirilecek. 22 yıl sonra riskli bina kalmayacak. Kentsel dönüşümün tamamı gerçekleşene kadar ya bu binalar tamamen boşaltılacak, kullanılmayacak, ya da doğacak felaketlerde bu mekânlarda oturanların bir kısmı maalesef hayatlarını kaybedecek. Şimdi gelelim madalyonun asıl yüzüne. Türkiye’nin "deprem sorunu" yok, 20 yıl öncesine dayanan "ayıplı inşaat sorunu" var. Tüm problemler 20 yıl öncesi döneme ait. 1999 yılındaki büyük deprem faciası sonrası yeni imar yönetmeliği çıkarıldı, inşaatlar bu yönetmeliğe göre yapıldığı için yeni binaların tamamının depreme dayanıklı olduğu kabul ediliyor, yani yıkılma riski daha az
20 yıldan beri binalar 7,6 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olarak inşa ediliyor. 7,6 şiddetinin belirlenmesi Türkiye'de görülen en güçlü deprem olmasının esas alınmasından kaynaklanıyor. Öngörülen şiddetin yükseltilmesi durumunda bina maliyetinin artacağı vurgulanıyor. Yani bütün planlar ve hesaplar 7,6’ya göre ayarlanmış, yapılmış. Tabii burada depremin süresinin ne kadar olacağından söz edilmiyor. Yani 10 saniyelik 7,6'nın meydana getireceği etki ile 20 hatta 30 saniyelik depremin ortaya çıkaracağı bozulma, kabili kıyas değil...
Şimdi bakın, üzerinde durulması gereken asıl nokta bina yüksekliği... 7 katlı veya daha yüksek binalar için aynı dayanıklılıktan söz edilemiyor... Bina yüksekliğinin artmasının depreme dayanıklılık oranını düşürdüğü belirtiliyor. Tüm inşaat maliyetlerinin yani betonun dayanıklılığı ve kullanılan demirin gücü 7 kata göre belirlenmiş. Uzmanlar 7 kattan sonraki betonarme binalarda durumun değiştiğini ifade ediyorlar. Yapılan bu açıklamaları dikkate alacak olursak, 1999 yılından sonra yeni yönetmeliğe uygun inşa edilen 7 kat ve daha alçak binaların 7,6 büyüklüğe kadar olan depremlerde yıkılmayacağı anlaşılıyor. Peki ya daha yüksek olanlar? Onlar kurbanlık koyun mu? Madem hesabı böyle yaptınız, öyleyse "neden 7 kattan yüksek binaların yapımına izin verdiniz?" diye sormak gerekmiyor mu? Suçlu ayağa kalk!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.