Ateşle dans!

A -
A +
Enflasyon 7'nci ayda da yükselişini sürdürdü. Nisanda yıllık TÜFE 17,14, ÜFE 35,17’ye enerji ve gıda hariç çekirdek enflasyon %17,18’e yükseldi. Yıl sonu TÜFE’nin 21 Nisan’daki beklenti anketinde %13,12; Enflasyon raporunda yıllık 12,2 artacağı öngörülmüştü. Şimdi bu hesaba göre 2,5 baz puan reel faiz ilavesiyle politika faizi yılı 14,7 ile tamamlayacak. Yani 31 Aralık 2021’e kadar beklenen enflasyona göre politika faizi 4,3 puan aşağı çekilecek... Peki bu tablo haziranda faiz indirimine izin veriyor mu? Hayır! Bakın yıllık ÜFE ile TÜFE arasındaki fark ikiye katlanmış durumda. Yani üretici yüksek fiyata mal ettiği ürünü tüketiciye yansıtamıyor. Bu fark kapanmadan hatta ÜFE, TÜFE’nin altına inmeden kesinlikle faiz indirimi gerçekleşmemelidir...  Nitekim ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, Merkez Bankasının yılın son çeyreğine kadar faiz indirmesini beklemiyor. Enflasyon yüksek seyrediyor. Merkez Bankası reel faiz verme taahhüdünü koruyor. Böyle bir ortamda 6 Mayıs ve sonrasında faizler sabit tutulacak. Eğer erken bir faiz indirimine gidilirse TL’deki kayıplar sertleşecek, iddiasına dayandırıyor. Merkez bankaları faizi, ekonomiyi canlandırmak için indirir. Faizi indirirken tüketim ve yatırım harcamalarının artmaması için de bankaların; krediye yöneltecekleri imkânları daraltır, yani kredi almayı pahalı hâle getirir. Faiz düşünce tüketim ve yatırım harcamaları artar, ama sıcak para girişi sınırlanır. Bir defa faiz indirimi için şartların oluşması gerekiyor. Bu şartlar oluşmadan faiz indirilirse kur önce 8,50’yi ardından 9,00 TL’yi aşar. Kur yükselince ithal ürün fiyatları artar, enflasyon yüksek kalır. Merkez Bankası, faiz indiriminde ‘sermaye hareketi’ yoluyla giren dövizin, cari açığı kapatmaya yeterli olup olmayacağını izlemek zorundadır. Faizin niçin yükseltildiğini, ekonomi yönetimi hiçbir zaman unutmamalı...  Sıcak paranın fazlası zarar, azı yarar. Biz cari açığı (döviz açığını) sıcak para dediğimiz döviz girişleri ile kapatıyoruz. Sıcak para girişi durursa, döviz açığı artar. Bu değişim ekonomide şok etkisi yapar. Dengeler bozulur... O nedenle bunu yapmak cesaret ister. Merkez Bankası itibarını kesinlikle ilk planda tutmalı, piyasanın önünde gitmelidir. Faiz düşünce bütçedeki ana gelir kaynağı KDV ve ÖTV geliri azalır, bu defa  hükûmetin karşısına bir de bütçe açığı sorunu çıkar. Hem cari açık hem bütçe açığı (ikiz açık) ekonomiyi darboğaza sokar. Kredi maliyetini pahalandırarak tüketimi daraltmanın başka yolu da var. Krediler üzerindeki banka sigorta muamele vergisi oranı veya kaynak kullanımı destekleme fonu yükü artırılır. Hem banka sistemi zarar görmez, hem de Hazine’nin vergi geliri artar. Merkez Bankası çok kritik bir karar arifesinde. Faizi indirse bir dert, sabit tutsa ayrı bir dert, yükseltse büyük dert. Çözüm piyasa ile dost olmaktan geçiyor.  Sonuç: Faizle oynamak ateşle dans etmeye benziyor!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.