Necmettin Batırel

Türkiye, yaptığı reformlar, ekonomide attığı büyük adımlarla son 10 yılda kelimenin tam anlamıyla parmak ısırtan başarılara imza attı.

Bugün Avrupa'nın geleceği için çok önemli bir adım atılacak veya atılmayacak. Merkel, Sarkozy ve Monti'nin yapacakları zirvede ortak tahvile yeşil ışık yakılırsa, kriz büyük ölçüde hafifleyecek.

Piyasalar Avrupa'da alınan tedbirlerle borç krizine bir çözüm bulunacağını umut ediyor. Önce kurtarma fonları gündeme geldi, sonra bu fonlar büyütüldü ancak bunların hepsi lafta kaldı, uygulamaya geçilmedi. Zira kimse elini cebine atmadı.

Altın konusunda hemen bütün raporları ve yorumları okuyorum, yurt dışındaki gelişmeleri yakından izliyorum. Avrupa'daki kriz giderek derinleşiyor. Ülkeler küçülüyor. Şirketlerin kârları düşüyor.

Euro Bölgesi'nin sorunlu iki ülkesi Yunanistan ve İtalya'da yönetim resmen değişti. Ama piyasalardaki yangın sönmedi.

Avrupa'daki borç krizi iki başbakanı yedi. Önce Papandreu sonra Berlusconi koltuklarını bıraktı. Yunanistan'da işbaşına 11 sene Avrupa Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı görevi yapan Papadimos geldi.

Avrupa ülkeleri teker teker dökülüyor. Önce Yunanistan, ardından Portekiz, sonra İrlanda, son olarak İtalya iflas bayrağını çekti. İtalya için diyorlar ki, batmayacak kadar büyük bir ülke..

Avrupa'yı umutsuzluğa sevk eden sebep, euro bölgesi ülkelerinin yeteri kadar büyüyememeleri. Ekonominin çarkları yavaş döndüğü için, devlet babalık yapıyor, para veriyor.

Avrupa ve ABD bankaları can çekişiyor, Türkiye dimdik ayakta duruyor. 2001 krizinde bir mali sistemi yıkıp yeniden inşa ettik. Avrupalı bankaların sermaye yapılarının ne kadar güçlü olduğunu ölçmek için stres testleri uygulandı.

Yunanistan Başbakanı Papandreu AB'ye referandum resti çekti. Merkel ve Sarkoy aynen karşılık verdi. Atina'da siyaset karıştı. Güven oylamasından başarısız çıkacağı netleşen Papandreu yeni bir koalisyon hükümeti önerdi.

Hükümet mütekabiliyet yasasını çıkartmak için kolları sıvadı. Sivri akıllı çok bilenler, ortaya çıkıp ahkam kesmeye başladı. Bu uygulama cari açığı daraltmaz, patlatırmış. Ülkemizde yıllardan beri kangren olmuş bir yara bu..

AB liderlerinin 26 Ekim'de gerçekleştirdikleri kritik zirvede alınan kararları, piyasalar Yunanistan'ın iflası önlendi, Avrupa kurtuldu şeklinde algılayınca, borsalarda ralli yaşandı.

AB liderlerinin 26 Ekim Brüksel zirvesinden üç anlaşma çıktı. 11 saat devam eden görüşmelerde Yunanistan'ın borçlarının %50'si silindi.

Merkez Bankası, piyasaların merakla beklediği Türk Lirasını güçlendirecek eylem planını açıkladı. Banka "politika faizi" olgusunu "politika faiz bandı" olgusuna çevirirken, Turk lirasındaki zayıf görünüme izin vermeyeceğinin altını çiziyor.

Global borsalar Avrupalı liderlerin borç krizi konusunda anlaşamaya varacağı beklentisiyle yükseliyor.

Yunanistan'ın borçlarının bir kısmının silinmesi gündemde. Yüzde 50'lik bir bölümden bahsediliyor. En fazla Yunan tahviline sahip olanlar Fransız ve Alman bankaları.

Türkiye'de döviz kurları yüksek seviyesini koruyor. Herkes soruyor Merkez Bankası bu kadar yoğun müdahale etmesine rağmen, Türk Lirası niye değer kazanmıyor?

G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Zirvesi'nden uzlaşma çıktı. Almanya ve Fransa 3 ayaklı bir kurtarma planı üzerinde anlaştı.

Cari açık en basit anlatımıyla, ülkenin döviz gelirinin giderinden az olmasıdır. Aradaki açığı borçlanarak kapatırsınız.

Avrupa ekonomisi toparlanıyor, risk iştahı artıyor, insanlar dolardan kaçıyor. Dolar değer kaybedince emtia fiyatları ve hisse senetleri prim yapmaya başladı.