Sorun ortada: G.Saray’da “eşitlik” yok!..

A -
A +

G.Saray, çok açık görülüyor ki; bir avuç insanın “sahiplendiği” ve de “o sahiplenenlerin zihniyetinin bir türlü aşılamadığı” bir kulüp olmuştur...

“Deprem… İdlib… Koronavirüs…” derken, sporun da, futbolun da, basketbolunda, voleybolunda, spor saha ve salonlarının da, stadyum tribünlerinin de ne keyfi, ne heyecanı kaldı, sonunda da; sessizlik!..
Böyle bir ortamda insan “ne yapacağını, ne düşüneceğini, ne yazacağını” bilmiyor!..
En iyisi, ben gene “malum” konuma döneyim; bakınız Adanalı bir okuyucum, Rüstem Erol nasıl isyan ediyor:
“Galatasaray’ın hâline üzülüyorum. Eskiden Fenerbahçe’nin hizip çekişmesi şimdi bizim başımızda.
Kulübün taraftarlara açılması şart. Bize forma al, bayrak al, şunu al bunu al kombine al diyorlar taraftar alıyor ama iş kulüp üyeliği olunca, Kızılderili gibi, zenci gibi, cüzzamlı gibi muamele görüyoruz. Bizi kulübe üye yapmıyorlar biliyorsunuz. Kulübün taraftarlara açılması şart.”
İşte Galatasaray’ın “asıl” meselesi; çok açık görülüyor ki; bir avuç insanın “sahiplendiği” ve de “o sahiplenenlerin zihniyetinin bir türlü aşılamadığı” bir kulüp, “büyük” olamaz!..
Bugün gelinen noktada artık “büyüklük” Türkiye ile sınırlı değildir; “büyüklük” Avrupa ölçeklidir, dünya ölçeklidir!..
O “dar ve küçük ölçekli” zihniyet, öylesine bir şekilde Galatasaray Kulübü’ne, Galatasaray Divan Kuruluna sinmiştir ki, kimsenin “inanmadığı, inanamadığı işler yapan, sorunlar çözen” bir yönetimin Başkan’ı, nihayet isyan etmiş ve “Ziya Paşa’nın ünlü beyti ile demiştir ki:
“Âsâf’ın mikdârını bilmez Süleyman olmayan /Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan.” (Âsâf’ın değerini bilmez Süleyman olmayan. (Âsâf, aynı zamanda hükümdar olan Süleyman peygamberin bilge veziridir. / Bilmez insanın değerini âlemde insan olmayan.)
Haklı, hem de çok haklıdır; “Eleştir”, evet, görüşlerini söyle, “hatalarını koy ortaya” ve önerilerini açıkla…  Ama… Hakaret etme… Yaptıkları için de bir defa olsun teşekkür et!..
Ne gezer; “kendini ‘bağın sahibi’ ve dışardan gelenleri de ‘dağdan gelen’ kabul eden zihniyet” neden böylesine “uygar bir tablo” çizsin; “Galatasaray benim, onlar da kim oluyor” demek varken!..
Bakınız “aklıselim sahibi” bir divan üyesi ne diyor; “Bence biz üyeler olarak iyi niyet çerçevesinden sapılmadığı müddetçe, önce herhangi bir şekilde tarafgirlik yapmadan ve objektif değerlendirmeden sapmadan üç sene için seçilen yönetime sabırla yeni seçim gününü bekleyerek tahammül etmeyi öğrenmeliyiz.”
Dahası, bir başka divan üyesi, “Divan Kurulunun ‘Kapalı yapılan’ toplantısının, bugünün Başkan’ı aleyhine kullanılması için, ‘kapalı oturum tutanaklarının bir avuç üyenin oyu ile’ açıklanması kararını” haklı olarak “nasıl” eleştirmektedir:
 “23 Eylül 2019 tarihinde kapalı olarak yapılan Olağanüstü Divan Kurulu toplantı tutanaklarının, 12 Şubat 2020’de yapılan olağan toplantıda salondaki üyelere oylatılarak üzerindeki gizliliğin kaldırılması bence aşağıdaki sebeplerden dolayı doğru olmamıştır:
Divan iç tüzüğü madde 27 bu tip bir uygulamaya imkân tanımamaktadır.  Hatta madde 27 bu tutanakların, bir sonraki toplantıda sadece bu bölüm için kapalı oturum yapılarak üyelere okunmasına, zarfa konup saklanmasına hükmetmiştir.
Divan iç tüzüğünün birçok maddesinde, TBMM iç tüzüğüne atıflar vardır.
TBMM kapalı oturum tutanakları 10 yıldan önce açıklanamaz.
Kulüp tüzüğünün 53. maddesi de kapalı Genel Kurul tutanaklarının ancak 10 yıl sonra açıklanabileceğine hükmetmiştir. Hiç değilse, bu madde hükmüne kıyas yoluyla uyulabilirdi.
Denilebilir ki; oylarım kapatırım, oylarım açarım... Bundan sonra kapalı oturumun kapalı kalacağına kim güvenir de konuşur?”
Galatasaray Kulübü bugün bu hâldedir ve “büyük” olacaksa, gene başa dönüyorum; “Kulübü ‘eşit şartlarda’ Liseli olmayanlara açmak” mecburiyetindedir; yoksa nafile!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.