Merkez Bankalarının özerkliği siyasetin yararınadır...

A -
A +
Fed kararı yaklaştıkça piyasalardaki gerginliği daha fazla hisseder olduk. Aslına bakılırsa 75 baz puanlık artırım için piyasa aktörleri kendilerini hazırlamıştı. Ancak, karar yaklaşırken Fed üyelerinin açıklamaları gündeme oturdu. 
 
Bazı üyelerin "kesin karar vermeden önce biraz daha bekleyelim" demesi, bazı uzmanları daha düşük bir faiz artışı için umutlandırırken, birkaç üyenin "75 değil 100 baz puan artıralım" demesi akılları karıştırdı. Bu arada bazı Merkez Bankalarının beklentilerin tersine faiz artışı yapması da gözlerden kaçmadı. Tüm bu gelişmeleri toplayıp, TCMB'nin attığı adımlar için bir analiz yapma ihtiyacı duydum... 
 
Yazdıklarımı Para Politikasını yönlendirenlerin de okumasını isterim. Çünkü bizlerin vazifesi aydınlatmak, kimseyi yerden yere vurmak değil. Zor görevlerde bulunanların bizi dinleyemeyeceği kadar sert, duygulardan arındırılmamış yorumlar yapamayız. Bu sebeple analizlerimi bilimsel hatta işin felsefesini anlatacak şekilde yapmaya çalışıyoruz. Şimdi analize başlayayım...
Merkez Bankası'nın dikkat etmesi gereken konular şunlar:
- Fed, ECB ve diğer Merkez Bankalarının faiz artış hamleleri
- Riskli bir Döviz Rezervi seviyesinde, ithalatımızın yapısı, yükselen enerji fiyatları gerçeğinde döviz atağı ihtimali 
- Küresel ve yerel gelişmelerle yapışkan hâle gelen enflasyon yanında yükselen hayat pahalılığı
- Endişe ve fırsatçılık sebebiyle bozulan fiyatlama davranışları
- Kaynak maliyetlerindeki artışın yanında kaynağa ulaşamama sıkıntısı
- İhracatın finansmanı konusunda yetersiz kalma
- AB-Rusya enerji krizi sebebiyle ihracatımızın risk altında olması
- Jeopolitik, diplomatik ve siyasi şartlar çerçevesinde dalgalanan piyasalar ve azalan kaynak girişleri
 
Bunların üzerine ABD'de devam eden davalar, Rusya ile iş yapanlara yaptırım tehdidi, Yunanistan ile "kontrollü gerginliğin" artması, Orta Doğu'da sıcak çatışma senaryoları ve yaklaşmakta olan seçimleri de ekleyebiliriz. Şu an itibarıyla Merkez Bankası'nın dikkat etmesi gereken konuların bazıları bunlar. Özetle, hiçbir para otoritesinin sadece parasal gelişmelere odaklanmak gibi bir lüksü yok. Peki bu gelişmeleri nasıl süzecek ve karar verecek? Yardımcı olmaya çalışalım.
 
Listedeki maddelerin bazıları resesyon riskini, bazıları da enflasyon riskini barındırıyor. Hatta ekonomi yavaşlarken yüksek enflasyonla karşı karşıya kalma riski de var. Bu durumda Merkez Bankası'nın önceliğe alması gereken sadece bir konu olmalı. Seçimlere doğru hızla seyrettiğimiz şartlarda enflasyonla etkin mücadelenin yapılmasını beklemek rasyonel olsa da siyaseten pratik değil. Mecburen kabullendik. Tartışmıyorum bile. Zaten şu ana kadar atılan adımlar "pansuman" şeklinde tarif edilebilir. Ayrıca bu adımların hiçbiri Merkez Bankası tarafından da atılmıyor. Ücret artışlarını mevcut enflasyona göre sürekli yükseltmek çözüm olarak adlandırılamaz, sadece vakit kazanmayı sağlar. Enflasyonu daha da yükseltme riski olduğunu söylemem lazım. 
 
 
Büyümeye destek tercihtir ama garantili değildir...
 
Demek ki, ekonomi yönetimi büyüme seçeneğini öne çıkarıyor. Rakamlara bakarsak Türkiye'de büyüme var, ancak söz konusu büyümenin ne kadarının uygulanan politikalarla ortaya çıktığı tartışmalı. İhracat para politikası sayesinde yükselmiyor, neredeyse 1980'lerden beri süregelen yoğun ticaret diplomasisi meyvelerini verdiği için rekorlar kırıyoruz. Merkez Bankasının reeskont kredileri ihracata destek veriyor ancak bunun para politikasıyla bir alakası yok. 
 
Peki faiz düşüşlerinin kredi maliyetlerine bir faydası oluyor mu? Bu konuda da ciddi bir kafa karışıklığı mevcut. Bazı uzmanlar politika faizleri ile piyasa faizleri arasında makasın açıldığına dair paylaşımlar yapıyorlar. Kamu bankaları nispeten özel bankalara göre daha uygun şartlarda kredi veriyorlar ama vadeler iyice kısaldı diyebilirim. Bu arada Merkez Bankası'nın son kararından sonra Özel Bankaların kredi vermekten imtina ettikleri görülüyor. "Ucuz ama erişilemeyen kaynak" gerçeğinden "pahalı ama ulaşılamayan kaynak" gerçeğine geçiş yaptık. Buradan bakarsak, politika faizlerinin düşüşü, büyümeden çok firmaların sadece ayakta durmaları için ortam oluşturuyor desem yanlış olmaz. O da kaynağa ulaşanlar için geçerli. 
Geride bıraktığımız dönemde kaynakların yatırıma değil tüketime dönüştüğü ve büyümeye katkı yapanların görmeye alıştığımız kalemler olmadığına şahitlik ettik...
 
Tüm bunları toparlarsak Merkez Bankası'nın ve diğer otoritelerin küresel/ulusal riskler çerçevesinde değil, inandıkları bir patika çerçevesinde piyasa ekonomisinin özellikleri dışında müdahalelerle yürümek istediklerini söylemek mümkün. Bu tercihin bir kısmı geçmişteki uygulamaların sonuçları sebebiyle mecburiyet, bir kısmı eleştirilere karşı gösterilen inat, kalan kısmı ise büyüme tercihi ile iç siyasete dayanıyor desem yanlış olmaz... 
 
Bir Merkez Bankası eski Başkanına "siyaseten alınan kararların yan etkilerini gizleme ya da önleme gibi bir göreviniz yok" demiştim. Bu yazıyı okuyorsa hatırlayacaktır. Aksine, siyasetin aldığı kararların ekonomideki yan etkilerin üzeri kapanmamalı. Ancak bu şekilde siyaset kurumu yaptığı uygulamaların gerçek sonuçları hakkında bilgi sahibi olur. Yani, Merkez Bankası'nın yan etkileri örtme, azaltma ya da silme işi siyasetin zararınadır, yararına değil...
 
Son olarak, yazının başında belirttiğim konulara odaklanarak karar vermek Merkez Bankası'nın hükûmetle çatışması sonucunu doğurmaz. Aksine hükûmet milletin refahı ve güvenliği için vazifesini yaparken, yasası gereği fiyat istikrarını gözetip istenmeyen ekonomik ve sosyal yan etkiler oluşmasını engelleyerek büyük bir hizmet yapar. 
 
Şimdiki durumda modern dünyanın en yüksek enflasyonunu, piyasa faizini ve kur yükselişlerini yaşayan ülkelerden biri olmamız, Merkez Bankası'nın yukarıda bahsettiğimiz vazifesinden uzakta olduğunu bizlere göstermektedir. Tabii kurumdaki dostlarımız "daha da beteri olabilirdi, biz engelliyoruz" diyebilirler. Zaman en iyi öğretmendir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.