Hidâyete sebep olmak...

A -
A +
  “Senin vâsıtanla Allahü teâlânın bir kişiye hidâyet vermesi, senin için, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.”     “Hidâyet”: “Doğru yolu gösterme; doğru yolda, Allahü teâlânın râzı olduğu yolda bulunma” gibi manâlara gelmektedir. “Doğru yola girme, Müslümân olma, dîn olarak İslâmiyet'i seçme; hidâyete erme” de, “İhtidâ” diye isimlendirilmektedir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki: “Hidâyet yolunu öğrendikten sonra, Peygambere uymayıp mü'minlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleriz ve çok fenâ olan Cehennem'e sokarız.” (Nisâ, 114) (Münâfıklar, kâfirler) hidâyeti vererek, dalâleti satın aldılar. Bu alışverişlerinde bir şey kazanmadılar. Doğru yolu bulamadılar.” (Bakara, 16) “Kendilerine ilim ve hidâyet verdiğimiz kimseler, ilimlerini insanlardan saklarlarsa, Allah'ın ve lânet edenlerin lânetleri bunların üzerine olsun.” (Nisâ, 106) İnsan yaratılışta; hidâyet ve dalâlet olmak üzere iki taraflıdır. Ona hidâyeti tanıtmak için bir rehbere veya bir üstâdın kitâbına ihtiyaç vardır. Hidâyet çok kıymetli olduğu gibi, hidâyete sebep olmak da çok kıymetlidir. İyiliğin her çeşidi kıymetli ise de, âhiretini kazandıran, Cennete götüren iyilik en kıymetlisidir... Bunun için âlimlerimiz, “Allahü teâlânın en çok sevdiği şey, onun kullarının hidâyete kavuşmasına sebep olmaktır” buyuruyorlar. Bu konudaki iki hadîs-i şerîf meâli de şöyledir: “Birinin hidâyetine [îmâna gelmesine] sebep olan, Cennete girer.” [Buhârî] “Senin vâsıtanla Allahü teâlânın bir kişiye hidâyet vermesi, senin için, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.” [Taberânî] Hidâyette olma ve insanları hidâyete davetin önemi büyüktür. Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker farzdır. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: “Îmân edip iyi işler yapan, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hâriç, insanlar hüsrân/zarardadırlar.” [Asr, 2-3] “Sizin içinizde, insanları hayra, [edille-i şer’iyyeye=dört delîle uymaya] davet eden ve iyiliği emredip kötülükten [dört delîle muhâlefetten] meneden bir cemâat bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.” [Âl-i İmrân, 104] Bir hadîs-i kudsîde, “Allahü teâlâ buyurdu ki: Ey kullarım! Benim hidâyet ettiklerim hâriç, hepiniz yanlış yoldasınız. Benden hidâyet isteyiniz ki, sizi doğru yola eriştireyim.” [Müslim] Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki: “Kur’ân-ı kerîmde bildirilen misâller, çoğunu küfre sürüklediği gibi, çoğunu da hidâyete ulaştırır.” [Bakara, 26] “Biz onlara gökten melekleri indirsek ve karşılarında ölüleri konuştursak ve her istediklerini onlara versek, biz dilemedikçe yine îmân etmezler.”  [En’âm, 111] Peygamber Efendimiz de buyurmuştur ki: “Ben, hakka davet edici ve Allahü teâlânın emirlerini insanlara ulaştırıcı bir Peygamber olarak gönderildim. Hidâyet benim elimde değildir. Şeytân da, Allahü teâlânın yasak kıldığı şeyleri süslü, câzip gösterir. Saptırmak da onun elinde değildir.” [İbn-i Adiy]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.