Bu ikinci büyük acıydı!..

A -
A +
 
Bir yanda söylemek isteyip de söylemedikleri, bir yanda da söyleyip de pişman oldukları…
 
Hocasının üzerine bu ikinci büyük acısıydı. Anacığını, babacığını da kaybetmişti ama bunlar daha farklıydı. Hocasıyla baş başayken bir gün buyurmuşlardı ki:
“Her karşılaştığın şey İbrahim bil ki imtihanındır. Kaybettiklerin, kazandıkların, sevindiklerin, sevinmediklerin, sevdiklerin ve sevmediklerin de ama her şey imtihandır! İmtihan dünyasındayız İbrahim!”
Bir yanda söylemek isteyip de söylemedikleri, bir yanda da söyleyip de pişman oldukları… Pek bir azı da bir yanda duruyordu. Yaşadığı, huzur ve saadetle dolduğu anlar puslu bir şekilde gözü önüne geliyordu. Bu anda hissettirdiği şeyler kırgınlık ve kızgınlıkla karışık hasretti, özlemdi. “Son bir kez daha görebilseydim” demekti bir bakıma. O tebessüm eden yüzü, gözünün önüne geldikçe, o bakışları bir kere göz kırptıkça kendinden geçiyordu. Yapması mümkünken daha önce yapmadıkları için hissettikleri ise aşırı pişmanlıktı.
Gönül sızılı gözyaşları, zamanla buruk tebessümlere dönüşebilecek miydi acaba?
Yakan güneşin altında üşüdüğünü hissediyordu İbrahim Hakkı. Açık havada nefes alamıyor, görünmez bir yaranın sürekli kanadığını hissediyordu en içinde. Ona gelip “çok sevdiğin biri öldüğünde, içinde kırk çıra tutuşur yanar, her gün biri söner ve sonuncusu asla sönmez” diyenlerin doğru söylemediğini ve çıraların sayısının gittikçe arttığını bilmek kadar acı veren yoktu ona göre. Kızgın alevlerle kaplı bir kalbe sahip olduğunu anlatsa da anlamazlardı ki. Pek çok insandan köşe bucak sakladığında hissedilen acıydı duyduğu, hissettiği.
Yaşamadan kimse anlayamazdı bu ağır yükü. İki gün önce gözünün içine aşkla baktığını, “mesut ve bahtiyar olalım” diye her gün duâ ettiği insanı iki metre toprağın altına koyup üzerine tümsek yaparken o aslında en sevdiğini kalbine gömüyordu. Anlamazlardı kimseler onu, isteseler de anlamazlardı.
“Ateş düştüğü yeri yakardı.” İlk zamanlarda o bile ne olduğunu tam anlamayacaktı.
Eve gitmek, kapıdan içeri girmek istemiyordu. Gitse her köşede Firdevs’iyle karşılaşacakmış gibi olacak, daha bir huzuru kaçacaktı. Ne yapsaydı acaba? 
Bundan sonra bütün gecelerin zehir olacağını, uykularından ağlayarak uyanacağını da biliyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.