Bir de Rodos adası var

A -
A +

Bir Kıbrıs adası ve buna bağlı olarak Kıbrıs meselemiz var ama bir de Rodos adası var. Rodos adası bilinmeden Kıbrıs meselesinin halli mümkün değildir. O takdirde Kıbrıs'ı bütünün içinden çekip tek başına çözmeye çalışmış oluruz. Zaten yarım asırdır yapılmak istenen de bu. Onun için arpa boyu kadar yol alınamıyor. Rodos, Marmaris'e 40 km mesafede tarihi ve stratejik bir yer. 1523'te Kanuni Sultan Süleyman tarafından Sen Jan Şövalyelerinden fethedildi. Ve 400 yıl Osmanlı idaresinde yaşadı. Osmanlı dört asır hüküm sürdüğü adaya dört bin yıl izleri silinmeyecek eserler bina etti. Medrese, cami, çeşme, kütüphane... gibi. Osmanlı Türkleri, Rumlara Kaleiçi'nde ikamet izni vermemişler. Türklerle Yahudilerin burada oturabilmelerine karşılık Rumlar, Kaleiçi'nde yalnızca gündüzleri ticaret için bulunabiliyorlarmış Sebep emniyet. Devrin şartları bunu amirmiş. 1890 Nüfus sayımına göre adada 6825 Türk ve 20250 Rum yaşıyormuş. Nüfus mübadelesi esnasında şehir İtalyanların elinde olduğundan Türkler burada kalmışlar. Günümüze gelince... Bugün Rodos adasında 3500 Türk'ün mevcut olduğu bilgisi eminiz ki herkesi şaşırtacaktır. Şaşılacak bir başka konu ise Türkçe eğitime dair. 1971 yılına kadar ada okullarında Türkçe okutulurken bu tarihte kaldırılmış. Onun için yeni nesil Türk çocuklarından bir çoğu Türkçe konuşamaz duruma düşmüş. Şimdi muhtelif lisanlarda eğitim varken Türkçe yok. Bir üzüntü sebebi. Daha hazin olansa ibadete ilişkin. Minareden ezan okunması yasak. Müezzin ancak cami avlusundan mü'minleri namaza çağırabiliyor. Bizim zamana armağan ettiğimiz en mühim eserlerden biri Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi. Kütüphanede 2500 civarında eser bulunuyor. Bunlardan 1000'i orijinal el yazması. Dünyanın değişik yörelerinden araştırmacılar Rodos'a gelerek bu kütüphaneden istifade ettiği halde Türkiye'den bir kişi bile kapıdan içeri girmemiş. Marmaris'ten deniz otobüse ile bir saatte varılabilen ve ziyaret maliyeti 50 dolar olan bir eski vatana bu kadar uzağız. Peki Rodos'a, hemen yanı başımızdaki bu adaya bu kadar uzağız da diğerlerine daha mı yakınız. Bu adalarla alakalı olarak Türkler ne biliyor? Hiçbir şey. Veya güneş, plaj ve şarap. Bütün bilinenler bundan ibaret. Halbuki... Osmanlı "Cezair-i Bahri Sefid" diyordu onlara; "Akdeniz adaları." O zaman "Ege" diye ayrı bir deniz yoktu. Hepsi Akdeniz'di. Bizim nesiller, bir öncekilerden 12 Ada diye bir dâvâyı işitti. II. Dünya Savaşından sonra İtalyanların işgal altında tuttukları bu adaları asıl sahipleri olan Türklere bırakmak için yaptıkları müracaatı İsmet İnönü'nün affedilmez bir hatayla geri çevirdiğini, bu yüzden teklif sahiplerinin de adaları Yunanlılara bıraktığını devrin yazar ve konuşmacılarından öğrenmiştik. Daha sonra bunları tarih kitapları ile takviye ettik. O zamanlar, 12 Ada gündemdeydi. Sonra unutuldu. Kimse ağzına almadı. Her şey Kıbrıs'a odaklandı. Bütün milli meselemiz bu adanın üçte birinden ibaret oldu. Bir de Yunanlıların maraza çıkartmalarından dolayı Ege problemi diye halkın pek de bilmediği bir ihtilaf zaman zaman ortaya geldi. Böylece Rodos da uzaklaştı Girit de. Diğerleri de. Sislerin arkasında kaldılar. Buralara Türkiye'den giden çok turist ecdat yurdunda gerçekten bir turist yabancılığı ile dolaştı. Evet tekrar ediyoruz. Heybenin bir gözü Kıbrıs'sa diğeri de Rodos'tur. Heybenin bir gözünü doldurup diğerini boş bırakırsanız onu hem yükleyemez ve hem de dengeyi tutturamazsınız. Bilgi kuvvettir. Haklar bilinirse barış kalıcı olur. Savunulan hakkın olduğu yerde adaletten söz etmek kabildir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.