Yürek yakan Kosova

A -
A +

Kosova'nın her Türk'ün hayalinde mübarek bir yeri vardır. Avrupa'da ilk tutunma hamlelerinde 1389'da bir Padişah'ını Kosova Meydan Muharebesinde şehîd vermiştir. Ecdad, bugünleri görürcesine kalıcı olsun için Osmanlı Avrupası'na ulu kan dökmüştür. Arnavutlar başta olmak üzere bölgenin Müslüman unsurları, hatırasına türbe yapılan büyük şehîdle Türklere asırlarca sahip çıktılar. Kendilerini borçlu sayıyorlardı. İslamiyet'i Osmanlılar o diyarlara getirmişlerdi. O kadar ki bu bölgede Türk'le Müslüman kelimeleri eş anlam kazandı. Tıpkı Anadolu'daki gibi. Balkanlarda bugün dahi birine "Türk müsün?" diye sorduğunuzda "elhamdülillah" diye karşılık alırsınız. Arnavut da kendini "Türk" sayıyordu. Boşnak da diğer Müslüman unsurlar da. Osmanlı Türkleri, 1912 Bükreş Muahedesi ile kalblerini kor ateşler yaka yaka bölgeden ayrılmak zorunda kaldılar. Her şey bu ayrılıkla başladı... Bu ayrılıkla bitti. Çok yerde olduğu gibi. Kosova, devlet olma yolunda bir ülke. İki milyon nüfuslu. Merkezi Priştine. Diğer önemli şehri Prizren. Türkler burada daha fazla. Ekseriyeti Arnavutların teşkil ettiği Kosova'da Türklerin 50 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Eğer muhtelif tarihlerde göçler yaşanmasaydı bu sayı bugün 5 katında olacaktı. Fakat Allah'ın hikmetine bakınız ki o 5 kat bir başka şekilde yine tecelli etmiş. Arnavutluk'ta Türkçe bilenlerin sayısı 250 bin dolayında. Bunun iki sebebi var. Tarihi miras ve Türk televizyonları. Bölgede Türk televizyonları rakipsiz bir şekilde takip edilmekte. Ticaret, televizyon yayınları ve 1135 Mehmedciğimizle bölgedeyiz. Yayınlarımız rakipsiz. Televizyonlar, hiç farkında olmadan bütün Osmanlı mülkünde bir hizmete vesile olmaktalar. Bu itibarla böyle bir gerçeğin daha bir şuurunda olarak hizmetlerini gözden geçirmeleri gerekir. Hadise kendilerini aşmıştır. Artık, Anadolu ve Paşaeli/Trakya'dan ibaret çekirdek aile halinde değiliz. Büyük aile yeniden kucaklaşıyor. Belki denebilir ki "kablo veya uydudan bu televizyonlar her tarafta takip edilmekte." Doğru fakat bir farkla. Tesir üç unsur üzerinde olmakta. Yayınların ulaştığı yerlerdeki Türklerde. Müslümanlarda veya eski teb'amız gayrımüslimlerde. Münasebeti düşmüşken bu hayati ehemmiyetteki gerçeğe temas etmeden geçemedik. Perşembe günü Dışişleri Bakanı İsmail Cem'le birlikte Kosova'daydık. Hava Kuvvetlerimize ait bir uçakla indiğimiz Kosova'yı ilk defa ziyaret ediyor ama bininci kere görüyor gibiydik. Bir yanıyla Kütahya'ydı. Bir yanıyla Bayrampaşa veya herhangi bir Anadolu şehri. Kosova'da elçilik yahut Konsolosluk tarzında da hizmet veren Eşgüdüm Bürosu'sunda bilgisayar kursu açılışı vardı. Arabalarımız Koordinasyon/Eşgüdüm Bürosuna yaklaşırken müthiş bir tezahürat, alkış ve sevinç dalgası ile karşılaştık. Ellerde kâğıt ve bez bayraklar vardı. Bazı genç kızlar, başlarını ay-yıldızlı bayraklarla örtmüşlerdi. Dillerde ise hoş bir nakarat şakıyordu. Hızla ve arka arkaya söylendiği için tam anlayamadık. Sadece en son kelime olan "Türkiye"yi yakalayabilmiştik. Bizden defterine hatıra birkaç satır rica eden Kosovalı genç kızdan sözleri tekrarlatarak not aldık. İstanbul Türkçesi ile konuşan Kosovalı Türk, azınlığa düşmenin yürek yanıklığı ile Türkiye sevdasını şöyle dile getiriyordu: Tüm Yolların sonunda Damarımda kanımda Yüreğimde canımda Tür-ki-ye!!!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.