Masal gibi

A -
A +

Kahire'yi gezerken Ahmed Rufai hazretlerinin ismini taşıyan, türbesinin de bulunduğu camiye de gitmiştik. Ziyaret esnasında beklenmedik bir hadiseyle karşılaştık. İç içe geçen cami odalarından birinde yerden bir karış yükseklikte bir kabir vardı. Alabildiğine sadeydi. "Son İran hükümdarı Şah Rıza Pehlevi'nin mezarı" dediler. Hesap dışı bu karşılaşmayla şaşırmıştık. Hayallerimiz, bizi alıp tâ seneler evveline götürdü. Rıza Pehlevi, çocuğu olmuyor diye İran kanunlarına göre Prenses Süreyya'dan ayrılmış, Farah Diba ile evlenmişti. Bir doğu hükümdarı olduğu halde Avrupa'nın jet sosyetesine dahildi... Şah Rıza, diğer taraftan da Büyük İran ideali peşindeydi. Görkemli törenlerle İran'ın 2500. yılını kutlamıştı. Dünya liderleri, Tahran'da ağırlanmış, herkese parmak ısırttırmak için elden gelen yapılmış, basın, törenleri yaza yaza bitirememişti. Şah yönetimindeki komşumuz, hızla silahlanıyordu. Ancak İran, Türkiye'ye nazaran daha zengin kaynaklara sahipti. Bu sebeple Türkiye için düşündürücü bir rakipti. Zaten devrimden sonra da Irak'la 8 yıl dişe diş mücadeleyi Şah dönemi altyapısı ile gerçekleştirdiler. Şah, zirvede iken muhalifleri de boş durmuyordu. Aleyhte faaliyetini Bursa'ya taşıyan Humeyni, daha sonra Paris'e yerleşti. Henüz televizyonlar böylesine yaygın değildi. O yüzden teyp kasetlerine ağırlık verdi. Rejim aleyhine doldurduğu bir kaset, İran hududundan geçince on binleri buluyordu. Humeyni, Şah'ı devirirken ne atom bombası kullandı ne füze. O, Rıza Pehlevi'yi sözle alaşağı etti. Gün geldi muhalefet öyle güçlendi ki Şah, bir şey yapamaz oldu. En ibretamiz olanıysa kaçacak yer bulamıyordu. Daha düne kadar kendisini ağırlamak için en gözde otellerinin kral dairelerini emrine tahsis edenler şimdi mesafeli durarak O'nu kabul etmiyorlardı. Zar-zor ABD'ye sığınabildi. Orada da göz hapsinde gibiydi. Bir iki sene sonra da sessiz sedasız ölüp gitti. Ziyaretimizde Mısır'da gömülü olduğunu unutmuştuk. Aradan 21 yıl geçmiş. 21 yıl sonra Pehlevi ismi yine gündemde. İran Şahı Rıza Pehlevi ile Ferah Pehlevi'nin 4. çocuğu Leyla Pehlevi Londra'nın lüks otellerinden birinde ölü bulunmuş. Bugün 31 yaşında olan prenses, 9 yaşından beri sürgündeymiş. Babasını kaybettiğinden bu tarafa sürekli depresyon yaşıyormuş. İntihar ihtimali üzerinde durulmakta. İran sarayı, göz kamaştırıcı, dilere destan bir ihtişam. Sonra sığınacak ülke bulamamak, gurbette yapayalnız ölmek. Ölürken ne sosyeteden biri, ne iyi gün dostları. Darmadağınık olan aile... Ve nihayet acı bir haber. İktidarları deviren kuvvetlerin, devirdiklerini daha sonra kollamaları doğru olmaz mı? Sadece onları istihbarat elemanları ile takip mi gerekir? Şu intihar, İran'ın bir ayıbı değil midir? Her ne olursa olsun, Rıza Pehlevi İran için çalışmıştı. Onun için "kavga"dan sonra husumet güdülmemesi gerekir. Peki, Ahmed Rufai hazretleri camiinde kabri ile karşılaşınca O'na fatiha okuduk mu? Evet. Şu günlerde bazı ekran şaklabanları tv programlarında şöyle diyorlar, "İslamiyete en büyük kötülüğü Gazali yapmıştır." Onların mahalle bakkalından söz edercesine "Gazali" dedikleri büyük İslam alimi İmamı Gazali hazretleri. Şah Rıza Pehlevi, iktidar günlerinde İmamı Gazali'nin Kimyayı Saadet ismindeki kitabını bastırıp yaymıştı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.