SEÇİM İTTİFAKINDA NE, NEDİR?

A -
A +
Evvela şunu söyleyelim ki ittifak, koalisyon değildir. Bu iki kavramı bir saymak ya bilgisizlikten veya kasıttan ileri gelir. 31 Mart 2019’da yapılacak mahallî seçimler için önce AK Parti ve MHP “Cumhur İttifakı” başlığı altında ittifaka devamda karar kıldılar. Onları CHP-İYİ Parti ittifakı takip etti. -İttifaka ihtiyaç var mıydı? Evet; AK Parti ve MHP için ittifaka ihtiyaç vardı. Türkiye, döviz silahıyla iktidar üzerinden şiddetli bir saldırıya uğramıştır. AK Parti iktidarının en unutulmaz hizmetlerinden biri, işbaşına geldiğinde enflasyonu yüzde 70’ten yüzde 7’ye çekmesidir. Piyasalar, 16 yıllık iktidarın 15 yılını tek haneli olarak yaşadı. Bu durum, yarına emniyetle bakmayı kazandırıyor ve istikrarı temin ediyordu. Ne var ki döviz savaşı büyük zarar açtı. Yüzde 7’deki enflasyon birden fırlayıp gitti. Öyle ki yüzde 21’lere gerilemesi kâr kabul edildi. Bu olay emekli, maaşlı ve dar gelirliyi vurdu, çarşı-pazarı sarstı. Zaten düşük olan maaşlar, cep harçlığına dönerek ayın ortası bulunamaz oldu. Böyle bir netice, seçmende burukluğa yol açtı. Yaşanan burukluğun sandığa yansımaması mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki AK Parti ile MHP arasında mahalli ittifak konusunda önce bir savrulma yaşansa da Sn. Erdoğan’ın doğrudan devreye girerek Sn. Bahçeli’yle görüşüp süreci yeniden başlatmalarıyla çok sağlam bir ittifak temeli atıldı. AK Parti için en belirgin mecburiyet bahsettiğimiz bu ekonomik tablodur. MHP’ye gelince: MHP içeriden ağır bir yara alarak parti âdeta ortadan ikiye bölündü. 24 Haziran seçimleri, büyük merak mevzuu idi. Bazıları MHP’nin tükenmesini bekliyordu. Ancak; Devlet Beyin aklıselimle hareket etmesi, çevresindeki kadroların sağlam durması, MHP teşkilat ve seçmeninin sadakati ve Cumhur İttifakı’nın desteğiyle bu parti, hem yaşanan handikabı ve hem de önceki çizgiyi aşarak genel seçimlerden kuvvetlenerek çıktı. Bu zaferin mahallî seçimlerde de devam etmesi ihtiyaçtı. Yapılan ittifak bu ihtiyacın mahsulüdür. Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan, meseleye gerçekçi ölçülerden bakan iki aksakaldır. Olmazsa olmaz, taviz kabul etmez değerleri ise milletin ve devletin bekasıdır. CHP-İYİ Parti ittifakına gelince: Şu netice, açık ve nettir. Sn. Kılıçdaroğlu, 31 Mart’ta da seçimi kaybederse CHP karışır ve kendisi yerinde duramaz. “Girdiği hiçbir seçimi kazanamamış bir genel başkan” ya re’sen ayrılır veya teşkilat, kazan kaldırır ve böylece gider. Bundan dolayı Kemal Bey için ittifak şarttı. İttifak, hayli dalgalanmadan sonra İYİ Parti ile alenen yapıldı. HDP ile ittifakın ise gizli-saklı olduğu konuşuluyor. İYİ Parti cephesinde ittifak, önce genel başkan, sonra da parti açısından ele alınma keyfiyeti göstermektedir: Meral Akşener, Cumhurbaşkanlığı seçimine çok büyük bir iddiayla girdi. Fakat gururu hezimete uğrayarak partisinden bile az oy aldı. Bunun üzerine yapılması gerekeni yaparak istifa etti. Lakin partili vekiller, evinin kapısında kendilerini zincire vurma abesliğine kadar giderek onu istifadan dönmek zorunda bıraktılar. İYİ Parti bir rüzgârla 24 Haziran’a girdiyse de MHP’den geriye düşmüştü. Manzara, onlar için derin hayal kırıklığıydı. Arkalarındaki yalancı rüzgârdı. Ayakları yerden kesilerek oyuna gelmişlerdi. Kopanın kaybettiği hakikattir. Hem genel başkanı ve hem de partisi ağır bir mağlubiyet almış bu siyasi iddianın, devam edebilmesi için 31 Mart’ta bir başarı göstermesi icap eder. Manzara öyle görünüyor ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve partisiyle birlikte Meral Akşener’in işleri çok çetindir. Nitekim ittifak, zorlukla temin edilebildi. Her iki kanatta da istifalar ve başka olumsuzluklar yaşanabilir. Vaziyet şudur: Cumhur İttifakı için milletin ve devletin bekası mevzubahis iken Millet İttifakı’nda Kemal Kılıçdaroğlu için yerini koruma, Meral Akşener içinse partisini kurtarma mevzubahistir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.