TÜRKİYE MODELİ

A -
A +
 
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın  önceki gün partisinin bir faaliyetinde yaptığı konuşmada geçen "Türkiye Modeli" sözünün üzerinde durup uzun uzadıya düşünmek ve mütalaada bulunmak gerektiği kanaatindeyiz. Konuşmaya baktığımızda "insani değerlere dayalı olma" dışında "Türkiye Modeli"ne dair bir tafsilat göremedik. Bir parti konuşması, böyle bir çalışmaya esas olamayacağı için bu eksiklik yadırganamaz. Mühim olan ülkenin Cumhurbaşkanının Türkiye’nin dünyaya bir model sunması gereğini, milletiyle paylaşmasıdır. Başlığın altını doldurma işi bu memleketin okur-yazarlarına düşer…
Burada hem dünyaya bir Türkiye Modeli sunma ihtiyacı dile gelmektedir, hem de o modelin insani değerlere dayalı olacağı haber verilmektedir. Şüphesiz ki her şey aslına döner. Bu dokunuş, bu milletin aslına rücu etme arayışının adıdır. İnsani değerlere dayalı olma ise millî olmanın yanı sıra insanlığın müşterek değerlerine sahip çıkma anlamına da gelmektedir. Bir başka ifadeyle bizde medeniyetler çatışmaz. Ordular çatışabilir. Fakat medeniyetler birbirinden istifade eder. Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- "Hikmet, müminin yitiğidir, nerede bulursa alır" ve "İlim Çin’de bile olsa alınız" gibi buyrukları bu dediğimizin delilleridir.
Türkiye Modeli, şüphesiz ki bir milletin hayat tarzıdır, hayat üslubudur. İnşa edeceğimiz hayat tarzı bizim için millî olmanın yanında başka milletler için de iktibası mümkün keyfiyettir. Hadisenin can alıcı noktası da burasıdır. Hiç gözden kaçırmamak gerekir ki biz, son dört asırda fikir ihraç edemedik. Veya şöyle diyebiliriz. Uzun asırlardır sadece teknoloji, silah vs. ithal etmedik. Onlardan önce  taklitçiliğe, kopyacılığa varan iktibaslar yaptık. Bu gidişat son asırda zirve yaptı. İstifade etmek başka, taklitçilik başkadır. Taklit, asliyetin düşmanıdır. Bir medeniyet, tek başına silah gücüyle ayakta duramaz. Tek başına para gücüyle de ayakta duramaz. Bunlardan önce ilim gücü gelir. Gönül gücü gelir. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu,  Endülüs Emevileri, Babürler, Osmanlı medeniyetimizin ana omurgası Ehli Sünnet ve Cemaat ana akide ve fikrine bağlı ve sadık oldukları asırlarda yücelmiş ondan uzaklaştıkça küçülüp dağılmışlardır. Zahirî sebepler farklı görülebilir. Esas sebep budur. Bu gerçek bugün için de geçerlidir.
Bugün savunma sanayii ile diğer teknoloji sahalarında yaptığımız hamlelerle göğsümüz kabarmakta. Ancak teknoloji, bir medeniyetin kurulma veya dirilişi için tek başına yetmez. O medeniyeti reforma tabi tutarak asli çizgisinden koparmaksa büyük hatadır. İmamı Gazali, Muhyiddin-i Arabi, İmam-ı Rabbani hazretleri gibi binlerce ilim ve gönül adamları tanınmayınca ortalığı bozuk insan ve yollar tutmaktadır. Kalkınmış çağlarımızda Sultanın yanında yalnızca Beylerbeyleri değil âlim, evliya, fikir ve edebiyat adamları da yer alırdı.
Devlet tarzında, adalette, ahlakta, ilimde, iktisatta, idarede, askerlikte, edebiyatta ne dediğimizi yüksek sesle söylemeliyiz. Yerli ve millî nesiller yetiştirmeliyiz. Teşvik edici olmalıyız. Aileyi öncelikli hazine bilmeliyiz. Mimarlar, hattatlar, şairler, müellifler, dergâhlar çekip çıkartılırsa Osmanlı Medeniyeti adına ortada sadece savaşlar kalır. Bu gerçek, Ruslar, Fransızlar vs. için de böyledir. Onun için medeniyet diyorsak kılıç, kalem, kelam ve gönül dengesini kurmak şarttır. Bizim medeniyetimizin kök hücresi Edille-i şer’iyyedir; Kitap, Sünnet, Kıyas-ı Fukaha, İcma-ı Ümmettir. Selefilik, Vehhabilik, Şia ve dinde reform çalışmasının bizim medeniyetimizde yeri yoktur.
Biz, keyfiyetçiyiz. Sayı çokluğu her şey değildir. Bir âlim, hiçbir kalabalığa değiştirilemez. Kendi ilmimize, gönlümüze, san’atımıza, hayatımıza, ahlâkımıza dönüp, çağı ve teknolojiyi bunların emrine vermeliyiz. Gençliği başkalaşan, ailesi çöken bir millet medeniyetini inşa edemez, mevcudu da muhafaza edemez. Türkiye Modelini, seçim sisteminden hukuka, nesilleri korumaktan, aileyi zenginleştirmeye kadar bütün cepheleriyle ele alıp üzerinde çalışmalıyız. İnsanlığın ufkunda güneş gibi doğmamız böylece mümkün olur.
İnsanlık o doğuşa muhtaçtır.
2071 Kızılelması bunu emretmektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.