Hop hop, artistlik yapma!

A -
A +

Genel Yayın Müdürü asık suratla telefonu kapattı:
- Hayal kırıklığı yaşamanı istemiyorum be evladım niye anlamıyorsun beni bilmiyorum ki, diye söylendi kendi kendine…
Birkaç gün önce işe aldığı genç şoförünü çağırttı sonra:
- Bizim eve git, Sedef’i al, istediği yere götür.
* * *
Şoför, arka koltukta sigara içen genç ve güzel kızın direktifleri doğrultusunda gide gide Mecidiyeköy’ün ana caddeye paralel arka sokaklarında iki katlı, bahçeli bir villanın önünde durdu.
- Hah burası! Bir yere park et, bekle, diyerek arabadan inip içeri girdi Sedef…
Arabayı sokak kenarına çekip, genç hanımın hızlı adımlarla birkaç merdiveni tırmanarak içeri süzüldüğü binayı incelemeye başlayan şoförün yanına, kucağında, abartılı şekilde süslendiği ilk bakışta belli olan çocuğuyla bir adam yaklaştı:
- Bu şey nerede…
Adamın sorusunu tamamlamasına ve şoförün cevap vermesine fırsat bırakmadan, yandaki evin bahçesinde elleri arkada dikilen adam atıldı:
- Şurası kardeşim şurası, dedi uzun işaret parmağıyla ileriyi göstererek…
Anlaşılan herkes orayı soruyordu.
Şoförün ilgisini çekti, bahçedeki adama döndü:
- Burası nedir ki amca?
- Yahu ne bileyim kardeşim, çocuğunun elinden tutan buraya getiriyor her pazar… Genç kızlar, oğlanlar, ana baba günü…
* * *
Şoför, giderek hızlanan yağmurdan korunmak için gocuğunun kapüşonunu kafasına geçirdi; gözlerini, yayın müdürünün kızının çıkacağı kapıya sabitledi.
Az önce adamın bıkkınca söylediği gibi birileri giriyor, birileri çıkıyordu. Genç kız, erkek, anne baba, çocuk…
Hem üşüyüp, hem merak ettiği için şoför de binaya yöneldi.
Giriş kapısının sağında, siyah bir cam üzerine yazılmış altın sarısı “Star Casting” tabelasını okudu.
Ama bir oyuncu ve manken seçme ajansına girdiğini anlamadı.
İçerisi panayır yeri gibiydi. Niçin orada olduğunu bilmediği için zırıl zırıl ağlayan süslü çocuklar, makyajını tazeleyen genç kızlar, saçlarını elleriyle düzelten ve rol kesen yakışıklı erkekler…
Bir kapı önünde uzunca kuyruk…
Şoför, o kalabalık içinde, az önce getirdiği Sedef’i göremedi.
Geniş salonun ortasında ona buna çarparak dolaşırken, tam karşısından bir kapı açıldı, ıslak ellerini kâğıt mendille silerek çıkan bir adamla göz göze geldi.
Adam dikkatle onu süzmeye başladı. Sonra kolundan tutup bir kenara çıkarmaya çalıştı.
Şoför korktu; yasak bir yere mi girmişti yoksa?
Adam tebessüm ederek yatıştırdı:
- Form doldurdun mu?
- Hayır? Ne formu abi?
- Peki, niye geldin buraya?
- Ben şoförüm... Hanımefendiyi getirdim.
- Haa…
Adamın eli şoförün kolunda, biraz çekiştirerek bir odaya girmişlerdi:
- Otursana şöyle…
Adam TV kumandasını eline aldı; ekranda Erdoğan, Zelenskiy ve Guterres açıklama yapıyordu; televizyonun sesini kıstıktan sonra merakla kendisine bakan delikanlıya döndü:
- Artist olmak ister misin?
Delikanlı mahcup bir şekilde gülümseyerek adamın yüzünden şaka yapıp yapmadığını anlamaya çalıştı:
- Yok abi, gözünü seveyim... Yeni işe girdim. Hanımefendi çıkarsa ayıp olur, gideyim ben, dedi ve adamın konuşmasına bile fırsat vermeden hızla kapıdan çıktı, insanlarla çarpışa çarpışa kendini dışarı attı.
Gerçekten de getirdiği hanım dışarıda onu arıyordu:
- Neredesin sen be?
Şoför koşarak arabanın arka kapısını açtı.
- Özür dilerim, ben de size bakmıştım.
Sedef hâlâ söyleniyordu:
- Zaten sinirim tepemde! Kasting ajansıymış! Daha doğru dürüst fotoğraf çekmesini bilmiyorlar bir de beni beğenmiyorlar! Babam haklıymış… Akmerkez’e gidiyoruz!

Hop hop, artistlik yapma!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.