"Türkiye Çocuk değil büyük dergisi"

A -
A +

Kutbi Tekin Ağabeyin bürosunda karşılaştığımız sivil giyimli polis memuru, anlatmaya devam ediyordu: "Çocukluğunda hiç dergi okumayan biri derginin ne olduğunu nereden bilsin ki? Öylece kalmış arabada... Bir gün nasıl oldu bilmiyorum, ortada dolaşmasın diyerek alıp eve götürmüşüm. Farkında bile değilim. Aradan birkaç gün geçmişti. Bir gün akşam eve geldiğimde şaşırdım. Bir acayip oldum. Evde derin bir sessizlik hâkimdi. Kapıyı açan eşimin başında bir beyaz tülbent... Ağlamış gibi bir hali var... Sordum: -Ne oldu hanım? Bu ne hal? -Hiç... -Yahu nasıl hiç? Çocuklar yok mu? Sesleri gelmiyor hiç? -İçerideler. İçeriden mevlit sesi geliyordu. O an bir tuhaf oldum. Hanımın başında da beyaz tülbent olunca meraklandım: -İçeride mevlit falan mı var? -Hayır, hayır... Televizyonda mevlit programını dinliyoruz. Bu akşam aldığım her cevap beni şaşırtıyordu. Bizim aile dizilerden başını alacak da mevlit programı dinleyecek? Olacak iş değildi. Dünyada inanmazdım... Ama evdeki o değişik atmosfer beni bile büyülemişti âdeta... Hanım önde ben arkada salona geçtik. Gördüklerime bir kez daha şaşırdım. Çocuklarım, kızım ve oğlum televizyonun karşısında edeplice oturmuş mevlit programını izliyorlar. Benim geldiğimden bile haberleri yok. Bu yüz seksen derecelik değişime bir anlam veremedim... Şöyle etrafa baktım. Masanın üzerinde o çocuk dergisi duruyordu... Ama yine herhangi bir bağlantı kuramıyorum... Çocukları kendi hallerinde bırakıp içeri geçtim. Karnım açtı ve hanım bana sofra hazırlamıştı. -Siz maşallah bugün iyisiniz... Nerenin kurdu öldü? -Efendi Cenabı Hak razı olsun... O dergiyi getirdiğin için sana ne kadar teşekkür etsek azdır... -Hangi dergiyi ya? -Geçen eve getirdiğin Türkiye Çocuk dergisini... -Eee ne olmuş yani? -Daha ne olacak... Meğer biz neler bilmiyormuşuz da haberimiz yokmuş... Neler anlatıyor. Ne menkıbeler, ne dini bilgiler, tarihi çizgi romanlar... Bir bilsen... -Ya ben almadım. Bir büroda hediye gazete veriyorlardı. Gazete yetişmeyince bana da o dergiyi verdiler... Öylesine yani, bilerek olmadı. Hanım, servis yaparken, bir yandan da o akşam dinledikleri mevlidin önemini, ne demek olduğunu, o gece yapılan duaların önemini dergiden öğrendiği şekliyle anlatıyordu... Yine heyecanlanmış, gözleri dolup gelmişti: -Yemin ederim, bu dergi Türkiye Çocuk değil, Türkiye büyük dergisi beyefendi... İnanın bizim de okumamız gereken bir dergi... Çocuklar da çok sevdi. Bugün o derginin etkisindeyiz. Bu duyguyla bu akşam mevlid dinlemeye karar verdik. Sadece ona değil. Artık ailece beş vakit namaz kılmaya da karar verdik. Şaşırmamak elde değildi. İnanamıyordum. Hanımın ciddiyetini bilmesem benimle dalga geçiyor zannederdim. Hele bu derginin sahibine, emeği geçenlere, yayınlayanlara nasıl dualar ediyordu... Dedim ki: -Yahu bu dergi nasıl bir şeymiş getirin bir de ben bakayım. Duramadım. Azizim dergiyi bir okumaya başladım. Çerez gibi... Okumaya doyamıyor insan... Yeminle söylüyorum elden bırakılmıyor. Dedim ki: -Haklısınız çocuklar... Tamam, her hafta bu eve bir size bir de annenle bize iki Türkiye Çocuk Dergisi alacağız... İşte o gün bugündür her hafta eve Türkiye Çocuk Dergisi alıyorum. Az önce o çocukların üçüne birden dergi hediye etmek istememin sebebi de üçü de evlerine götürsün gayesiyle idi... Bugün buraya gelişim de Türkiye Çocuk Dergisi almak içindi... Ağzımız açık kalmıştı... Memur bey, dergisini alıp gittikten sonra, birbirimize baktık. Sahi biz kendi evimizde kendi müessesemizin dergisini bu duyguyla hiç okumuş muyduk? İsmail Kahraman-İzmir >> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.