“Atı al da gel!..”

A -
A +
 “Mektubu okuyan kardeşi ertesi gün hemen atıyla yola çıkar ama ata binmez, yürür...”
 
 
Cimin, Erzincan’ın 20 kilometre doğusunda büyük bir belde idi. Şimdi Üzümlü ilçesi oldu. Bağlık-bahçelik her tarafından buz gibi sular akan, pek çok meyve ve sebzenin yetiştiği huzurlu, bereketli bir yerdir. Halkı, cömert, misafirperver, millî ve manevi değerlerine bağlıdır. Kahvehanelerinde hiçbir oyun oynanmaz, dükkânlarda içki satılmaz. Bu durum bazen gazetelerde haber konusu olur.
Cimin’in üzümü çok meşhurdur, lezzetli ve şifalıdır. Her taraf, dağ-ova üzüm bağlarıyla doludur.
"Cimin Üzümü" marka olarak da tescil edildi. Cimin eşrafından büyük dedem Hacı Abdülkerim Efendi bir Osmanlı zabitidir. Tayini Besni Askerlik Şubesine çıkar. Malûm, Besni’nin de üzümleri meşhurdur. Merhum dedemiz, buranın üzümlerinin üstün kalitesini görünce, Cimin’de de yetiştirilmesini arzu eder.
Kardeşine bir mektup yazarak der ki:
“Burada çok güzel üzümler var. Bunları bizim orada da yetiştirelim. Atı al da gel.”
Memlekette kardeşine “Halife” diye hitap edilmektedir. Buradan anlaşılıyor ki, kardeşi tasavvuf ehli olup bir mürşide bağlıdır. Büyük bir ihtimalle de bu mürşid Erzincan’ın büyük evliyası Terzi Baba hazretlerinin halifelerinden 93 Harbi Gazisi Şeyh Hacı Fehmi Efendi'dir. O yıllarda bütün Cimin halkı kendisine tabiydi.
Halife, ağabeyinin mektubunu büyük bir edep ve hürmetle açarak, okur. Ertesi gün hemen atıyla yola çıkar. Gece gündüz yürüyerek Besni’ye ulaşır.
Hacı Abdülkerim Efendi, askerlik şubesinin bahçesinde kendisini karşılar; yorgun, uykusuz, üstü-başı, ayakkabıları toz toprak içindedir.
“Kardeşim bu ne hâl? Yoksa ata hiç binmeden yürüyerek mi geldin?”
Bu soruya karşı Halife unvanlı kardeşi yine büyük bir edeple der ki:
“Ağabey, mektubunda atı al da gel yazmışsın; bin de gel” dememişsin, 'bunda bir hikmet vardır' düşüncesiyle, yürüyerek geldim...”
Halife birkaç gün dinlenir. Besni’nin bağlarını gezer, bağ çubukları hazırlanır, atın heybesine yerleştirilir. Bu defa Hacı Abdülkerim Efendi onu yolcu ederken;
“Kardeşim şimdi ata bin de git” der.
O da hemen ata biner, yola çıkar. Bir iki gün sonra selametle Cimin’e ulaşır. Orada asma çubukları dikilir, üzümler yetişir. Torunları bağlarında Besni üzümlerini yer. İşte Osmanlı edebi, tasavvuf terbiyesi... Ruhları için el-Fatiha.
           Numan Aydoğan Ünal-Beylikdüzü/İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.