“Kusura bakmayın, biz bilemedik...”

A -
A +
“İnek lafını duyan eşim zaten korkudan, şaşkınlıktan nerdeyse kendinden geçmişti!..”
 
 
 
Eşim şaşkınlıktan ve korkudan ayakta zor duruyordu. Bana tutunmaya çalıştı... Birkaç saniye sessizlikten sonra kendimi toparladım. Biraz kararlı konuştum:
-Amca biz sağlıkçıyız. Bizim hanım sadece kadınlara doğum yaptırır, hayvanlara değil. Hayvanlara doğum yaptırmak veterinerin işidir.
Amca hâlâ üsteliyordu:
-Kızımız ebe değil mi doğum yaptırmıyor mu? Ha insan ha hayvan ne fark eder ki, demez mi?
Baktım olacak değil kestirip attım:
-Bak amca biz insan sağlığından anlarız. Bu işten veterinerler anlar. Veteriner kadına doğum yaptırmaz, ebeler ineğe doğum yaptırmaz. Herkesin bildiği, anladığı, yaptığı iş farklıdır. Sen bizi değil bir veterineri çağırman gerekiyordu.
Eşimi kolundan tutarak ahırın dışına avluya çıkardım. Adam da arkamızdan geldi, eşi ve oğlu da avluya çıkmışlardı. Eşim hâlâ şaşkındı. Adam mahcup bir şekilde boynunu büktü. Zoraki konuştu:
-Kusura bakmayın beyim, biz bilemedik. Biz bir hata yaptık, diyerek özür diledi.
Evde telefon olup olmadığını sordum. Adam kendilerinde olmadığını ama yakın komşuda bulunduğunu söyleyince hemen eşimi geldiğimiz minibüse bindirip komşusunun evine gittik. Adamın evinden ilçeye telefon açıp çok iyi tanıdığım ve samimi arkadaşım bir veteriner arkadaşıma durumu anlatıp çağırdım... Arkadaşım geç vakit olmasına rağmen bizi kırmadı ve köye gelmeyi kabul etti. Bizi köye getiren minibüsle biz tekrar kasabaya döndük. Adam köyden ayrılırken bizden tekrar tekrar özür diledi. Bizi evimize bırakan minibüs ilçeye gidip o arkadaşı almış gelmiş ve ineğe doğum yaptırmıştı. Eşim ise birkaç gün olayın şokunu atlatamamıştı...
Üç gün sonra eşimle sağlık ocağında otururken kapının yavaşça çalındığın duydum. Kaç defa “Gel” diye seslendiysem de kapı açılmadı. Kendim kalkıp kapıyı açtığımda bizim amcayı mahcup bir hâlde kapının dibinde beklerken gördüm.
İçeri girmeye cesaret edememişti. Elinde bir sepet vardı. Kolundan tutup içeri götürdüm ve kendisine bir bardak çay ikram ettim. Bizden bilhassa eşimden tekrar tekrar özür diledi ve sepetinde getirdiği süt yoğurt yumurta ve tereyağını masaya koydu... Bize getirdiği hediyelerin parasını vermek istedim ama mümkün değil kabul etmedi, sağlık ocağından ayrıldı...
Anadolu insanı buydu, iyi niyetliydi, gönlü zengindi. Kalpleri insan sevgisi doluydu. Onların suçu cahil kalmalarıydı; ama asıl suçlu olan onları cahil bırakan müteselsil olarak biz eğitimlilerdik…

            Em. Sağ. Yazar-Aslan Torun

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.