Azim Sofu

A -
A +
“Çocuklar için pazara gitmek ayrı bir şenlik, peşinden cuma namazına gitmek farklı bir güzellikti...”
 
 
Azim Sofu, Sarıveliler’in Adiller Mahallesi'nden... Bir vadi içinde yer alan Sarıveliler, Turcalar, Küçükkarapınar, Kızılcakışla, Mençek, Adiller köyleri ve civardaki Civler ve Civandere köyleri ile birlikte bir bütün oluşturup hepsi birlikte Başdere bölgesi olarak adlandırılırdı. Önceleri Ermenek kazasına bağlıydı. Sonraları Davdas merkezli Nevahi-i Ermenek veya kısaltılmış şekliyle Navahi adıyla anılan bir kaza kuruldu. Sonra tekrar Ermenek’e bağlandı. Karaman’ın vilayet olmasıyla da Sarıveliler ilçe yapılarak buraya bağlandılar. Şimdilerde ise Sarıveliler, Turcalar, Küçükkarapınar, Kızılcakışla (Ortaköy), Adiller köyleri birleştirilerek Sarıveliler kasabasının mahallelerini oluşturdular...
Başdere vadisi, taşının toprağından bol olduğu bir yer. Vadinin en düşük rakımlı bölgesinde yer alan pazaryeri ve onun biraz yukarısında konuşlanan mezarlığı ve mezarlığın ortasında da cuma ve bayram namazlarının kılındığı camisi yer alırdı. Her cuma günü insanlar ve çocukları için tam bir bayram havasında geçerdi. İlk önce pazarda alışverişini yapan insanlar, gönül hoşluğu ile cuma namazlarını kılarlardı. Çocuklar için pazara gitmek ayrı bir şenlik, peşinden cuma namazına gitmek farklı bir güzellikti...
Sair günlerde mahallenin çocukları akşama kadar hem oynar hem oğlak, kuzu güder, hem de sepetlerini topladıkları otlarla doldururdu. Baharın suları, eriyen karların verdiği güçle coşardı. Bazen coşkun derelerin kenarına yüzükoyun yatar, suların akışını seyreder ve o sularla birlikte onlar da başka yerlere sürüklenirdi. Bu, suların gözü aldatması, hızları ile çocukları kendilerinden alıp başka yerlere götürmesi gibi bir şeydi.
İkindi sonu kuzular ve oğlaklarla evlerine dönerlerdi. Ellerinde de çeşit çeşit çiçeklerle otlarla doldurulmuş sepetleri olurdu. Her biri kimbilir nasıl bir rayiha nasıl bir sadra şifa otlardı… Ellerinde sapsız bir bıçak; yöre halkı ona “tımlı” derdi, otları, tam da dağılmayacakları, köklerinin bittiği yerden keser, solgun ve sarı yapraklarını atar, işe yarayan yerini sepetlerine koyarlardı. Ne otlar ne otlar... Yağırçiçek, sarıkız, gıvışgan, keçibiciği, ısırgan, laboda, kuşgözü, ebegümeci, daha neler neler...
Bayram günleri de ayrı bir güzellikti Sarıveli’de. Unutulmaz günlerdi. Çocuklar ta akşamdan bayramlıklarını hazırlar, sabahleyin seherle kalkar, bayramlıklarını giyer, sabah namazını camide kılmak için yarışırdı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.