O gün, en zor günümdü

A -
A +
“Rabbim el ayak vermiş, sıhhat vermişti... Ben ise ona ibadet yapmaktan habersizdim...”
 
Şantiyedeki işçilerimin bir ramazanda teravih kıldırmamı istemeleriyle, başlayan hayatımdaki inanılmaz değişimi anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Sabah namazı için otomobilime bindiğim gibi şehirdeki en yakın camiye damladım... Namaz çıkışı hocayı bekleyip dedim ki:
“Hocam, hiç darılıp gücenmeyeceksin. Senden namaz kılmasını öğrenmeye geldim.”
Hoca efendi “nasıl yani? Bu da nereden çıktı sabah sabah?” gibi bakınca dünkü yaşadığım olayı, olduğu gibi özetledim. Adamcağız ne cevap vereceğini bilemedi:
“Kardeşim, bu durumda senden daha çok ben mesuliyet altındayım. Bunda da vardır bir hayır… Haydi buyur başlayalım…
Allah razı olsun imam efendi namaz kılmayı ilkokul talebesine anlatır gibi tane tane anlattı... Peşinden teravih namazını anlattı... Anlattıktan sonra, bir de uygulamalı olarak gösterdi...
İki veya üç saat süren dersin sonunda bir de anlattıklarının yazılı olduğu Namaz Kitabı verdi. Şantiyeye döndüm... Akşama kadar, bütün işlerimi askıya alıp onları ezberlemek için uğraştım... Şükür, surelere daha önce babaannemden duyduğum kadarıyla aşina idim. Fazla zorlanmadım. Tabii, işçilerin huzurunda mahcup olmak vardı... Ama ben asıl Rabbime karşı mahcup durumdaydım... Çünkü bana el vermiş ayak vermiş, sıhhat vermişti... Ben ise ona asıl vazifem olan ibadeti bile yapmaktan habersizdim...
O akşam, hayatımın en heyecanlı ve zor saatleri olarak, işçilerime, Allah’ın izniyle teravih namazını çok ufak birkaç yanılmayla kıldırdım... Bir iki defa yanılmıştım ama ardımda bulunan cemaatim hemen düzelttiler yanlışımı... Ertesi gün ve sonraki gün daha bir kolaylık geldi… Ve bir ramazan boyu teravihi ben kıldırmıştım, inanamıyordum…
Ramazan bitip de bayram geldiğinde, belki de o bayram, kimse benim kadar sevinmemiştir. Ben, birkaç bayramı bir arada yaşıyordum çünkü...
Daha sonra, namazımı bıraktığımı zannedenlere üzülmemeleri için söylüyorum ki, namazımı o günden sonra asla bırakmadım… Üstelik beş vaktin beşini de... İki sene sonra, şantiyeden ayrılırken, işçilerimle birlikte ben de ağlıyordum... Onlar ki, bana insan olduğumu, Müslüman evlâdı olduğumu hâl ve hareketleriyle öğretmişlerdi... Şimdi aradan otuz sene geçti... Emekli oldum… Çok şükür emekliliğimde da ramazanlarda İstanbul’un camilerini dolaşmaya gücüm ve sağlığım elverdiği sürece devam edeceğim…
      Saffet T. Gençten
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.