İyilik unutulmuyor!..

A -
A +
 “Bahçenin eski sınırını bilen iki kişiyle vilâyete gideriz, bir dilekçe verip hakkınızı ararız”
 
 
Muhtarlık yaptığım köyüme giderken yaşadığım hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum:
Kadıncağıza ne cevap vereceğimi bilemedim:
-Muhtarlık döneminden mi?
-Evet… Hani beni beyimin amcasının zulmünden kurtarmıştınız…
Kadıncağız konuşurken ben de neredeyse kırk sene olmuş o olayı hatırlamıştım. Benim için unutulup giden o hak, kadıncağız için ne kadar önemliymiş meğer…
Köyüme muhtar seçildiğimde herkes tebrik için gelmişti de iki gün mü ne sonra bir kadın gelmişti yanıma çekinerek… İşte bugün bana helva vermek isteyen bu kadın, o gün o seçimler sonrası bana gelip ricada bulunan kadındı… Demişti ki:
-Muhtar, benim beyim gurbete çalışmaya gitti… Şimdi beyimin amcası, onun burada olmadığından faydalanıp, evimizin bahçesinin sınırlarını, kendi bahçesini genişletmek için durmadan daraltıyor... Çoluk çocuğumla çaresiz durumdayım. Derdimi kimselere de anlatamıyorum. Sen ki muhtar oldun. Benim derdime de bir çare bul!
O zaman bu kadına şöyle cevap vermiştim:
-Bu dediklerini, ispat edecek şahitlerin var mı?
-Var!
-Öyleyse, bahçenin eski sınırını bilen iki kişiyle vilâyete gideriz, bir dilekçe verip hakkınızı ararız.
Kadıncağız sevinerek ayrılmıştı...
Ertesi gün, kadıncağız iki şahitle muhtarlığa geldi. Ben de onlarla vilâyete gittim, dilekçe verdik. Dilekçemiz işleme konulmuştu. Olay mahalline iki memur gelip keşif yaptılar. Kadıncağızın bahçesinden toprak çalındığını zabıtlara yazdılar. Bir hafta sonra da, mütecaviz amcaya ihtarname geldi. Böylece kadıncağız, huzura kavuşmuştu...
Ben muhtarlığımın ilk görevini başarıyla bitirmenin mutluluğunu yaşarken, o kadıncağız o zaman bana, samimi bir lisanla demişti ki:
-Muhtar, bu iyiliğini unutmayacağım... Allah kısmet eder de, elime üç-beş kuruş geçerse, sana helva alacağım...
Tabii, kadıncağıza; buna gerek olmadığını, muhtarlık vazifemi yaptığımı söyleyerek, göndermiştim... Aradan yıllar geçti. Ben o davayı da, bir kilo helvayı da çoktan unutmuştum.
Yıllar sonra, şehre göç edip başta da bahsettiğim gibi bakkal dükkânı açmıştım... Demek ki, o kadın, bana söz verdiği helvayı asla unutmamış ama ben köyde olmadığım için de verememiş... O yıllarda helva çok kıymetli bir hediye sayılırdı… Tam kırk yıldır, hiç unutmadığı sözünü, ben arabaya biner binmez, yerine getirmenin telaşıyla bakkaldan helva almıştı… Çok duygulandım… İyilik unutulmuyormuş.
          Ahmet Yıldız
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.