Detektörle bile bulamazdık!

A -
A +
 “Bilekliğinin en son nerede farkındaydın? Bilekliği kolunda ne zaman hatırlıyorsun?”
 
Bir tarihte İstanbul’dan misafirlerimiz gelmişti. Onları çeltik üretimi yaptığımız köyümüze götürdüm. Piknik yerimize araba gitmediği için gideceğimiz yere binbir güçlükle ulaştık. Bu meşakkatli süreçte bir ara kızımın “eyvah” demesiyle bir tuhaf olduk.
Biz “ne var ne oldu?” diyecekken kızım büyük bir üzüntü içerisinde “bilekliğim yok” dedi.
O kolunu tutup sanki kolunda bilekliği arar gibi yaparken bu hiç beklemediğimiz durum hepimizi şoke etti.
Kızım büyük bir üzüntü ve çaresizlik içinde kolunu tutuyor. Kolundaki bilekliğin kolunda olmadığını kaybettiğini “tüh ya ben ne yapacağım?” tarzında sözlerle dile getiriyordu…
Herkes için eşyasının önemi vardır elbette ama bu bir takı ise sahibinin üzüntüsünü umarım tahmin etmişsinizdir. O an için ne pikniğin anlamı kalmıştır, ne gezmenin ve eğlenmenin…
Durduk olduğumuz yerde, geriye gitsek onca yolu meşakkatli bir şekilde gelmiştik… Hepimiz ister istemez çevremize sağımıza solumuza bakınmaya başladık. Ama her taraf çeltik tarlası… Dedim ki kızıma:
“Kızım tam olarak bilekliğinin nerede farkındaydın? En son bilekliği kolunda ne zaman hatırlıyorsun?”
Kızım üzüntülü ve morali bozulmuş bir hâlde cevap verdi:
“Arabadan inerken bileğimdeydi. İyi hatırlıyorum.”
Kızım öyle söyleyince tahminde bulundum. Öyle ya arabadan inerken ve indikten sonra gelirken oradan oraya çeltik tarlasında zıplarken bir yerlerde düşmüş olmalıydı.
Tahminimi söyleyince kızım daha da üzülecekti ama bu şekilde de yapacak bir şey yoktu. Dedim ki:
“Çeltik tarlaları su ile doludur. Bulunduğumuz yere gelirken kendimizi uçuruma atar oradan oraya zıplayıp geçmedik mi? Şimdi onca cambazlığı bir daha nasıl yapacağız ki? Hem yapsak bile bulanık suda bileklik mi bulunur, onu unut!..”
Eşi de sağ olsun, “ya o kadar üzülmene gerek yok, nasip olursa yenisini yaptırırız” dedi ama o gezinin tadı kalmamıştı…
Tam bu arada gök gürültüsü, şimşekler peş peşe çakmaya başlamasın mı? Bu defa dereye -biz çay deriz- sel gelmeden karşıya geçelim dedik. Bulunduğumuz yerden birkaç dakika uzaklaşmıştık ki hanımefendi “Gazeteyi almayı unuttuk. Orta sayfayı olsun kurtaralım” dedi.
Hemen koştum, gazetenin ortasından sayfayı alırken bir de baktım ki bileklik tam orta sayfanın ortasında duruyor. Eğer geldiğimiz yerlerde düşmüş olsa idi detektörle bile bulamazdık.
         Mustafa Ali Mahdum
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.